İlim ilerlesin ister Allah… Ve Alimleri sever. Aklın görevidir ilme hadimlik.
İlim ilerlesin diye Müşrik mü’min hadim kılındı… İlim ilerlesin diye… Allah esmasına hadimlikle görevlendirdi, akıl sahibi kılışında ki bir hikmet de bu.
Şafi ismi ilaç yokken de doktor yokken de tecelli etti ama doktor varsa ilaç varsa hoca duasından şifa kalkar. İlim ilerlesin diye
Akıl neden verildi insana… Hayvanlar da dua ile şifa… İdter Allahtan… Duadan geçme hastalıklara şifadır dua…deme… Allaha iftiradır bu… ÇÜNKÜ şifa ilimde de tecelli eder…de
Akıl sahibisin sor neden mi var fıtratında akıl… Yüryüzünün halifesisin, akıl, hafıza ve ünsiyet sahibisin mükerrem bir Varlıksın. Peygamberimiz Efendimiz’in (sav) “Allah, akıldan daha yüce bir mahlûk yaratmamıştır” buyurdu.
Kur’an’da akıl kelimesi kırk dokuz âyette ve daima fiil şeklinde yer almıştır. Bu ayetlerde genellikle akletmenin, yani aklı kullanarak doğru düşünmenin önemi üzerinde durulmaktadır.
Evet… Aklın görevi; araştırma, düşünme ve gerçeği bulmadır. Araştırmayan, düşünmeyen akıl, görevini yerine getirmemiş akıldır ki, sahibini hayvandan daha aşağı duruma sürükler
Evet… Liderine, büyüklerine aşırı güvenme, kendi yerine onların düşünmesini yeterli görme… Dünyanın geçmişi hakkında elde edilen bulgular, yapılan uzay araştırmaları, deniz altında, volkanlarda yapılan incelemelerle gelen ve sürekli yenilenen teknoloji ile ortaya çıkan yeni gerçekler, başlı başına küçük bir kainat olan insanın kendisini tanımaya çalıştıkça ortaya çıkan sonuçlar aklın gücünü gösterdi.
Ruhun nuru aslîdir ve aklın nûru fer’îdir. Bu (sonuncu) tabaka da kendi içinde dört ayrı hizbe ayrıldı:
1. Rabbini bilen, ancak Kitâb, Sünnet, Fıkıh ve Hikmetin te’vîlinden câhil olanlar ki, bunlar abes ve bid’at (e düşme tehlikesi) ile karşı karşıyadır.
2. Kitâb ve Sünnet’in te’vîli ile Rabbini bilen, ancak fıkıh ve elbâb’dan istimdâd etmeyenler; bunlar dalâlet ve şüphe ile karşı karşıyadırlar. Çünkü hâdiseler sınırsız, nasslar sayılıdır. Anlayamadığı meselelerde imtihana maruz olduklarından dengeyi koruyamaz, şüpheye veya dalalete düşerler.
3. Kalbinin re’yi ile mütefakkih olarak Rabbini bilen, ama şer’inin naslarında fıkıh yollarından habersiz olanlar; bunlar ucub ve hevâ yüzünden helâk ile karşı karşıyadır. Çünkü sırf akılla hidâyetin sınırlarına ulaşmak mümkün değildir. Şerî’ate dayanmadıkça, akılla sadece hevâ vardır.
4. Rabbini ârif, naslarını te’vîl ve tefsiri ile, şer’in aslı konusunda fıkhı da ta’lîl ile bilendir. Bu adam diğerleri arasında onların önderidir; ancak bu da fısk tehlikesi ile karşı karşıyadır. Çünkü ilim ile dünya da kazanılabilir ahiretde, Mevla’nın rızası da talep edilebilir. insanların rızası da. Bu durumda onu kurtaracak olan başkası değil amel ve davranışlarındaki niyetidir.”(Debbûsî, Takvîmü’l-Edille, Süleymaniye Ktb., Laleli Bölümü,Numara: 690)
Nefs-i emmare sahipleri bir millettir… Nefs-i merdiyye sahipleri de bir millettir… Aklı nefs-i emmarenin emrine verirsen putunu yiyen araba dönersin. Din oluşturur sonra “uydurulmuş din…” dersin onu yersin. Ama nefs-i merdane sahipleri hz Ademden beri aynı dini yaşadı… Akıl nefs-i merdanenin elinde insanı yer yüzünü halifesi yapar. Yer yüzünü kucaklar onlar… Varlığı kucaklar onlar… Vahdetcidir onlar… Sınıfçılık yok takva var onlarda… Her yaratılanın faydasını anlamak istiyorsan onları incele… Onların hallerini eylemlerini ahlakını incele …Onlar meleklerden üstün bir halde bir ahlakta… Allahın ahlakıyla ahlaklı onlar…