Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan…Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben
YOK SAYMAK
Bir arkadaşım anlatmıştı;
“Üniversite de hocanın hemen her seminerinin vazgeçilmez anekdotu imiş,” “fare öldürme yöntemleri”…
Evet, bir düşünün bakalım siz kaç tür fare öldürme yöntemi biliyorsunuz?
“Üç tür fare öldürme yöntemi vardır;
1) Fizyolojik Yöntem
2) Biyolojik Yöntem
3) Psikolojik Yöntem
Fizyolojik yöntemde fareyi yakalarsınız, başına bir tuğla ile vurursunuz ve fare ölüverir… Biyolojik yöntemde ise fareyi yakaladığınızda burnunu sıkarsınız. Burnu sıkılan fare nefes almak için ağzını açtığında da zehri boşaltırsınız. Malum fare bir süre sonra ölüverir…
Psikolojik yöntemde ise fareyi yakalamanız gerekmiyor. Fare oturma odanızın ortasından geçer. Siz hiç oralı olmaz, işinize devam edersiniz. Fare, “herhalde fark etmediler” diye düşünerek tekrar ortanızdan geçer. Fakat siz yine ilgilenmez ve işinize devam edersiniz. Bu duruma iyice sıkılan fare, fark edilmediği düşüncesi ile tekrar ve size daha yakın mesafeden ortanızdan geçer. Siz yine işinize devam edersiniz. Fare bu turu birkaç kez daha tekrarlar ve hep aynı sonuçla karşılaşır. Fakat fark edilmeme sonucu değersizlik duygularına kapılan fare iyice yıpranmıştır. Nitekim fark edilmeme, önemsenmeme, değersizlik ve yok sayılma duyguları sonucu farenin iç salgıları ve mide asit oranı hızla artar… Bir süre sonra artan mide asidi oranı farenin midesini delerek iç organlarına zarar verecek düzeye ulaşır.
Artık fare psikolojik yöntemle ölmüştür…”
Türümüzün en büyük günahı nefret etmek değil; en büyük zalimlik olan yok saymaktır.”
– George Berbard Shaw
Yok saymak kendini korumaya alma içgüdüsünün bir sonucudur. eğer isterseniz yok sayarsınız.. Her Allah’ın günü sabahtan akşama kadar aynı ortamda bulunmanız fark etmez. Sesini duymaz, siluetini bile görmezsiniz. Arada aynı masada yemek bile yer, aynı müzikte dans eder, aynı şeye gülersiniz.
Yine birşey değişmez. Böylece rahat edersiniz ya da ettiğinizi sanarsınız daha önce yediğiniz içtiğiniz ayrı gitmemiş gibi, en yakınınız olmamış gibi. Böylece kendinizi de daha önce kimseye anlatmak zorunda kalmadığınız kadar anlatmak zorunda kalmazsınız. Rahat edersiniz!.
Rahat mı edersiniz acaba. Vicdan azabımı çekersiniz. Tabi vicdanınızın sesi size ait…
Bir insanı yok saymak, o insana değer vermediğinizi veya o insanın hiçbir anlam ifade etmediğini gösterir. Zira burada bir tür kimliksizleştirme vardır ve eylemlerinizle karşınızdaki kişiyi yok saymaktasınızdır. İnsan kimliği ve kişiliği ile bir bütündür. Eğer onu bu bütünden ayrıştırırsanız varlığına büyük darbe indirmiş olursunuz.
O yüzden hiçbir insan yok sayılmayı, değersizleştirilmeyi kabul edemez.
Sessiz muamele biriyle konuşmayı reddetmek, söylenenlerle ilgilenmemek, duymazlıktan gelmek, söylediklerini sanki orda değilmiş gibi dikkate almamak, istek veya ihtiyaçlarını belli eden ifadelerini görmezden gelmek ve bir insanı herhangi bir şekilde değersiz ve yok saymak gibi davranışlarla açıklanabilir.
Bu türden davranışlar ne olursa olsun zarar vericidir. Yalnızca olgun olmama, bayağılık veya duygusal zekâdan yoksunluğun belirtisi değil; aynı zamanda karşı karşıdaki insan için de kırıcı ve ciddi sonuçları olan bir tutumdur. Kontrolü sağlamak veya suistimal etmek için bu davranışı benimsemek hiçbir ilişki için pozitif bir etkiye sahip olamaz.
Tüm bunlar, zalim ve soğuk bir sessizlik hali içinde daha da sağlıksız bir boyut alabilir; buna maruz kalan kişi bu durumu nasıl yorumlayacağını dahi bilemeyebilir ama bazıları çok iyi bilir…
“Kayaları delen dalgaların şiddeti değil, sürekliliğidir.” Bu dünya bizim için bir pencere, her gelen bakar ve gider…
“Bu dünya Sultan Süleyman’a kalmadı” sözünü hep hatırlamak gerek.
O bile eşsiz egemenliğine rağmen ölümden kurtulamadı, öbür dünyaya gitti. O halde ibret alınmalı, bu dünyaya tamah edip bel bağlanmamalıdır. Bilin ki herkes önceden gönderdiğinin peşine gider.
“Ey dünya sevgisi şarabından mest olan,
Dikkatli otur, feleğin çarkı ezmesin seni.
Dünyayla gururlanma, kına gibidir;
İki üç günden fazla kalmaz elde…”
Bu nedenle ki derim ki; Yaşarken kulağınızdan pamuğu çıkarmalısınız… Ne oldum değil ne olacağım diye düşünmelisiniz. Tek kanatla kuş uçmaz. Öyle işler vardır ki iş birliği gerektirir. Ancak işe hâkim, işe yıllarca emek vermiş tecrübe edinmiş ve birçok şeye, nesneye hâkim, bencillikten arınmış, biz olmak çabası mücadelesi olan kişilerle yapılırsa başarılabilir…
Bir işi bir fikri başarmak için yola çıktığında bu yolda fikri olanları hatırla. Abesle iştigal etmeyenleri bil… Yola çıkınca, yolun başında bıraktıklarını hatırlayıp geriye bakıp hadi gel diye ünlemek onu daha da kırar. O zaman dönüpte demezler mi; sen abesle iştigal için mi yoldasın… Benlikten arının ve biz olun. Sen varmış gibi geçmişi silip yürümek sizi düşlediğiniz yola götürmez.
Kendisinin mükemmel olduğunu, başkalarının ise hiçbir şeyi beceremeyeceğini düşünerek diğer insanları küçük gören, onların moralini bozarak psikolojik oyunlarla mutsuz eden insanlar ne yapmaya çalışır?
Psikolojik oyuna davet ederek sizi öfke, korku ve üzüntü gibi olumsuz duygulara sürükleyerek moralinizi bozan, sizi verimsiz kılan insanların en tanıdık oyunu yok saymadır. Aslında yok saymanın ağır bir ceza olduğunu doğal olarak herkes bilir ve küstüğü insanları yok saymaya çalışır. Yok sayma psikolojik oyuna davettir. Göz teması kurmamak, arkasını dönmek, sizin ifade etmek istediğiniz duygu ve düşüncelerinizi reddetmek, söylediğiniz ve yaptığınız her şey için sizi suçlamayı içerir. Kinayeli sözler, iğnelemeler, gizli mesajlar gibi psikolojik oyuna davetler karşısında öfkelenir, üzülür ya da o kişiyi kaybetmekten korkarsanız bu oyunu oynayan kendisini kazanmış kabul eder. Kazanan bu oyunu hem size hem de başkalarına karşı oynamaya da devam eder.
Çevrenizde sizi yok sayarak, suçlayarak ya da söylediğiniz her şeye karşı çıkarak reddeden insanların oynadığı bu oyunlara düşüp öfkeleniyor musunuz?
Yok sayma mesajlarını yok sayın. Asaletle suskunluğunuzu koruyun.
Suçlama ve reddetme mesajlarına cevap vermeye çalışmayın. Bir söyleyen insanın niyetine, bir de söylenen sözlerin amacına bakın ve gülümseyerek susun.
Bir mesaj verdiğinizde ve yok sayıldığında öz güveninizin düşmesine izin vermeyin. Mesajınızı tekrarlamayın. Mesajın karşı tarafa ulaştığından emin olun ve susun.
Size küsen, yüzünüze bakmayan ve siz konuşurken duymazlıktan gelen insanların bu oyununa düşüp kızgınlık göstermeyin. Siz hiçbir şey yokmuş gibi onunla konuşmaya devam edebilirsiniz.
Öfkelenmeyin, üzülmeyin. Eğer duygularınızla baş edemiyorsanız ve olumsuz duygularınızın yükseldiğini hissediyorsanız, durumla baş edebilmek için olay yerini sakin bir şekilde terk edin. Olumsuz duygulara kapıldığınızı belli ederek sizi psikolojik oyuna sokmaya çalışan kişinin başarılı olduğunu ona düşündürtmeyin.
Psikolojik oyunlara düşmemek için bilgi veren, bilgi alan özel hayatınızda ‘yetişkin’ ve iş yaşantınızda ‘profesyonel’ tutumunuzu koruyun.
Sorunlar hayatımızın doğal bir parçasıdır dostlarım. Her insanın bazı sorunları olabilir. Sorunlardan kaçmak ve yok saymak yerine, sorunları doğru tanımlamak ve çözmeye çalışmak daha bir uygun davranıştır. Fakat en uygun olanı bir eylem içine girmeden sorun olasılıklarını gözden geçirip eyleme başlamak başarının ilk adımıdır…
Kırıcı ve yıpratıcı davranışları bir yana bırakıp, özgürce sevip saygı ve dostluk çiçeklerini soldurmadan koruyacağımız, dostlukları güçlendireceğimiz bir Dünyada;
Güneşin parlak ışıklarıyla doğan, saflığıyla süzülen gününüz, bir çınar ağacın gölgesindeki huzur, berrak sulardaki saflık, topraktaki bereket ve aldığınız nefesteki anlam kadar güzel, gözlerinizin içini güldüren, içinizi ısıtan, sevgi dolu, umut dolu ve sağlıklı geçmesini dilerim… Hayatı sevin… hayat sevince güzel…
Ve diyelim ki her bir cümleye “BİZ” olamaya var olanlara;
Hadi kahvenizi alın, oturun bir köşeye. Ruhumuzu keşfe çıktık, sizde de katılın bu serüvene…
Ey Rabbimiz! Bu gün edeceğimiz dualarımızı kabul et ve bizi Makam-ı Mahmud’a komşu olmaya mazhar olanlardan eyle. Hayırlı Cumalar…
“Ey Rabbimiz! Bize katından bir rahmet ver ve içinde bulunduğumuz şu durumda bize kurtuluş ve doğruluğa ulaşmayı kolaylaştır.” (Kehf Suresi 10. Ayet)
Hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz ömürler diliyorum…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım’
Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun…
#öskurşun#