Bu yazıda; hukuk ve felsefe ilişkisi, hukukun felsefi temelleri, felsefenin özel bir alanı olan “Hukuk Felsefesi”nin genel esasları ve modern çağlarda hukuk felsefesine katkıda bulunan başlıca düşünürler ele alınacaktır.
Felsefenin Ana Konuları ve Özel Dalları
Felsefe, “var olanlar üzerine yöntemli düşünme etkinliği” (Macit GÖKBERK; 1908-1993)) olarak tanımlandığında; doğa, insan ve insan ürünü olan her şey (kültür) felsefenin ilgi alanını oluşturur. Doğa, insan ve ahlak, İlk Çağ’dan itibaren felsefenin hiç değişmeyen üç temel konusu olmuştur. Rönesans ve sonrasında ise her biri insan ürünü olan siyaset, sanat, din, bilim vb. alanlar bağımsız birer felsefe dalı olma özelliği kazanmıştır.
Hukuk Felsefesi
Hukuk, “siyaset felsefesi”nin en temel konularından biridir. “Hukuk”un ne olduğu, ne olması gerektiği ile ilgili düşünceler ve bu alandaki sistemler “Hukuk Felsefesi”ni ortaya çıkarmıştır.
İnsanın var olabilmesi, gereksinimlerini gidermesi ve insan olma özelliğini kazanması; yine kendisi gibi birer canlı varlık (organizma) olan diğer insanlarla biraraya gelmesini, toplum oluşturmasını ve toplumsal yaşamın sürekliliğini zorunlu kılmıştır. Bu zorunluluk, insanlar arasında sürekli yinelenen belirli davranışları ve alışkanlıkları ortaya çıkarmıştır. Bu davranış ve alışkanlıklar; İnsanların yaşamlarını sürdürülebilmesi için en temel etkinlik olan üretimin gerçekleşmesi, toplumsal yaşamın düzenliliği ve sürekliliği için herkesin uyması gereken kurallar haline getirilmiştir. Zamanla “hukuk kuralları” olarak adlandırılan bu kuralların uygulanması sürecinde oluşan ilkeler, denetleme ve işleyiş mekanizmaları ise bir bütün olarak “hukuk düzeni”ni ortaya çıkarmıştır.
Hukukun, insanların toplu halde yaşamasının sonucu olduğu tartışılmaz bir gerçekliktir. Ama “Hukukun temelinde yer alan anlayış ne olmalıdır?” Bir başka ifade ile “Hukuk hangi felsefi temele dayanmalıdır?” Rönesans’tan itibaren bu soruya iki farklı yanıt verildiği söylenebilir: 1) Hukuk, “doğal haklar” anlayışına dayanmalıdır. Bu dönemdeki başlıca temsilcileri John LOCKE (1632-1704) ve David HUME (1711-1776)’dur. 2) Hukuk, “ödev” anlayışına dayanmalıdır. Başlıca temsilcisi Immanuel KANT (1724-1804)‘tır.
Neyin hukuk ya da hukuksal olduğu felsefe yoluyla belirlenebilir. Çünkü hukuk alanındaki pek çok ilke, kural, yasa ya da karar felsefi tercihlere göre değerlendirilmekte, yorumlanmaktadır. Tüm hukuk kurallarının ve hukuk sistemlerinin içeriği eninde sonunda bu kuralları ve sistemleri ortaya koyanların siyasal ve ahlaki tercihleriyle belirlenmektedir. Örneğin avcılığı, kürtajı, intiharı yasaklayan veya bunlara izin veren bir yasa; hayvanlar, yaşam ya da kişinin kendi üzerindeki özgürlüğüne ilişkin inançları yansıtır. Burada hayvanlar, yaşam ya da intihar kavramları hukuk tarafından kurala bağlanabilir ama hukuksal değildir, hukuktan bağımsız olarak vardır.
Özetle hukuk felsefesi; hukukun tanımı, adaletle ilişkisi, hukuk bilimi, hukuk sisteminin yapısı ya da hukuksal akıl yürütme üzerine sistematik düşünmeyi ve genel bir bakış açısı kazandırmayı amaçlayan felsefe alanıdır.