Bana öyle bir şiir oku ki şimdiye kadar yazılmış tüm şiirleri silsin. Gönlüm kış değil her daim baharı yaşasın ki, sen de benim kim olduğumu gözlerimden okuyasın.
Hangi sözcük bir insanı tam anlatır veya bir ressam onu resmederek şeffaf bir profil çizer.
Bir insanın kaç duygusu yazılıdır belleğinde? Genetiğine kodlanmış duyguların kaçını hissederek yaşar, yaşatır? Ama her şeyi yaşatmaz. Hele insan bazen kendisine dahi yabancı olabiliyorsa özünü karşısındakine nasıl sağabilir ki?
Örneğin, ” Dürüst biriyim, şeffaflıktan yanayım” diyeceğim bir bakmışsın başka bir olay veya insanların yanında beyaz yalanıma, gamsız katı duruşuma denk geleceksin.
“Güçlü biriyim, ayaklarımın üstünde durabilirim. Kimseye muhtaç olmam,” diyeceğim. Ama sen omuzları çökmüş, acımasız hayatın gerçeklerine yenik düşmüş bir Spartaküs göreceksin.
“Onurum daima aşkımın önünde yürür, ” diyeceğim ama aşkın tutsaklığına boyun eğmiş birini görebilirsin…
İnan, ben dahil hiç kimse bu dünyada kim olduğunu hangi sözcükle, hangi şiirle, hangi kimlikle anlatabilir ki?
Kap darası kadar alır, yürek taşıyabildiği kadar yük taşır. Öyle zaman gelir ki kalbi bağrında yaşatan gönül de artık onu taşıyamaz iken ben kendime dahi ağır geliyorum.
Sen kimsin sorusunun yok mu cevabı diyorsun bana?
Öncelikle şunu söyleyebilirim ki neşeli, sevinçli ve mutlu olduğum zamanlar kalbim gönlümde büyüyor, sığmıyor…
Evreni kucakladığımda kollarımda küçülüyor adeta. Hani derler ya ” ayaklarım yerden kesiliyor” işte o anlarda göğe uzanıyor bakışlarım kanatlanıp uçasım geliyor.
Hele ki öksüz, yetim buruk gülüşlere denk gelmişsem…
Yarım kalmış, tamamlanmamış aşk öyküleri okumuş ve mutsuzluk şerbetini içen birine denk gelmişsem…
O dakika için için yanar gönlüm ve hüzünler yağar gönlümün gökyüzünden gözlerime sicim sicim. Tutsağı olurum o buruk anların. Sonrası malum, yalnızlıkların limanına sığınırım…
Tabi insan yaşarken, yaşatırken adına “yazgı” dediğimiz değiştiremeyeceğimiz bazı olayların içinde bulur kendini. Çaresizliğin tam Pi noktasındadır.
Bazen işte öylesi kimliksizimdir.
Olduğum gibi biriyimdir. Kimileri için erişilmez, kimileri içinse çok kolay elde edilebilir gibi görünen biriyimdir.
Kimileri içinse su gibi elzem, ekmekle tuz gibi vazgeçilmezimdir.
Ama öyle birileri vardır ki onlar için anlaşılmaz, buz gibi soğuk, aksi biri de olabilirim.
Kısacası sen ne düşünüyorsan, ne görüyorsan, ne anlamışsan ben öyle biriyimdir.
Benimle üç gün, üç yıl da geçirsen yine de ben beni bana tam anlatamazken, hangi sözcük, hangi şiirle sana geleyim?
Başta yazdığım gibi yineleyeyim:
Bana öyle bir şiir oku ki şimdiye kadar yazılmış tüm şiirleri silsin. Gönlüm kış değil her daim baharı yaşasın ki, sen de benim kim olduğumu gözlerimden okuyasın…
Emine Pişiren