Bozuk saatler yani ilahi dinden kopmuş bozuk dinler
Bozuk saat bile günde iki kere doğruyu haykırır denilmiştir…Tarikatlerden de evliya çıkmış kiliseden de havradan da…ilahi dinden kopmuş dinlerin ekmel mensupları da evliya olur ve cennete girerler…ölçü esmadır cennete girmede de…şehadet getirip sahtekarlık yapanlar esmayla kavgada ısrar edenler cennet yüzü görmezler ölmeden esmaya tevbe etmedikçe…firavun bile cennetliktir…bazı alimlere göre değil ama son tevbesi önemlidir insanın…”Musanın rabbine inandım” dedi Firavun bu tevbesi onu şeytandan kopardı cehennemden kurtardı…belki ömrü olsa hz Musaya asker olacaktı…sen hz Musaya asker olacak birini cehennemlik mi sayıyorsun…Kalbini mi yardın…Peygamberimiz böyle dedi Hz. Zeyd’in oğlu Hz. Usameye…” kalbini mi yardın…” firavunun kalbini mi yardın İslam alimi geçinmek kolay ama ekmel alim olmak zordur…esmayı ölçü seçmek sahabeye bile az nasib olmuştur…ama kainat imamı olduğu için peygamberimize ekemel nasib olmuş…hz İbrahime Nemrudunu yenmek nasib olmadı bu bir eksikliktir esmaya göre…Peygamberimiz ebu cehli Bedirde yendi…mehdi de deccali ilk kavgada öldürecektir…ekmellik her peygambere bile nasib olmamış…saatler bozuk…peygamberlerin sünnetleri bozuktur ama peygamberimiz ki ekmel…esmayla bire bir örtüşüyor çünkü…seçilmişlerin de seçilmişi peygamberimiz üçlerin yedilerin kırkların imamı peygamberimiz çünkü…
Nihat hatipoğlunun dilinden nakil yapayım size…Peygamberimiz efendimiz…Bir hata gördüğünde “Bazılarına ne oluyor ki, şöyle şöyle yapıyorlar” tarzında konuşurdu. Tenkidini genele yayar, olayları kişiselleştirmezdi. Ama bu sefer farklıydı ve yanlış yapanı karşısına almıştı. Üstelik bu delikanlı, O’nun çok sevdiği, canı kadar sevdiği bir delikanlı olan Hz. Zeyd’in oğlu Hz. Usame idi. Geleceği parlak, tanınan ve sevilen bir delikanlı.
Peygamberimizin tepkisini çeken olay şöyle gelişmişti:
Hz. Usame ve arkadaşları bir seferdeyken, düşmanla karşılaşırlar. Sürtüşme çıkar ve bu esnada Hz. Usame muhatabıyla boğuşmaya başlar. Rakibini yere düşürür ve tam kılıcını kaldırıp öldürmek üzereyken yerdeki kişi, “Eşhedü enlá ilahe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abdühü ve resûlühü – Şahitlik ederim ki Allah birdir ve yine şahitlik ederim ki Muhammed O’nun kulu ve elçisidir!” diye haykırır. Ancak Usame bunu duymazdan gelir ve onu öldürür. Yani bir açıdan, Müslümanlığını ilan etmiş olan birini öldürmüştür. Üstelik merhamet dileyen birinin feryadını da umursamamıştır.
Bugün, dünyadaki savaşların acımasızlığına, bırakınız nizami savaşları, işgal veya baskınlarda dahi ne denli acımasız olunduğuna bakılarak “Ne olur ki, savaşın mantığı içinde gerekeni yapmış” diyenler olabilir belki. Ama öyle değil. Çünkü Allah’ın Elçisi’ne göre bir sahabe, başkaları gibi olmamalıydı. Onun ilkeleri vardı. Merhamet sunan bir peygamberi tanıyordu. O’nun ve Kutsal Kitab’ın “Öldürmeyin, yaşatın; işkence etmeyin, bağışlayın; düşürmeyin, düşeni kaldırın; nefret ettirmeyin, sevdirin; zorlaştırmayın, kolaylaştırın; savaşta olsanız bile çocuk, kadın, ihtiyar, din adamı ve savaşa girmemişleri öldürmeyin; ot yakmayın; ağaç kesmeyin; anlaşma şansı tanımadan saldırmayın” dediğini iyi biliyordu. Onun bu yanlışlığı yapmaması gerekiyordu.
Evet…Tarikatler ve kilise ilahi dinden Kısası kovdu aklı kovdu tecrübeyi kovdu ama Havra kovmadı henüz.İlahi din esmanın sudurudur…
İlahi din esmanın sudurudur…diğerleri bozuk saatlerdir…evliya yetiştirir ama günde iki keredir bozuk saatin doğruyu haykırma yetisi yeteneği…bozuk dinlerinde evliya yetiştirme kabiliyeti hüneri böyle düşük…şia mezhebinden bile tarihte…müceddid bile çıktı ama oran düşük çünkü Adl sıfatı engeldir bozuk saate doğru zaman bildirmek günde ancak iki kere nasib olur…
İlahi din esmanın sudurudur…ilahi din ekmel olur…çünkü Allah ekmel..ekmelden ekmel sudur eder..melek secde etti ekmel olduğu için şeytan her şeye secde etse yine de hz Ademe kininden tevbe etmez eksik çünkü…hz Adem imam imama uymayanın secdesi geçersizdir şeytanın kilisenin tarikatlerin havranın hint düşüncesinin örfünün secdesi de geçersizdir hz Muhammedi imam edinmedikleri müddet…günahla asiliğin farkı bu…şeytan asidir tevbesiz günaha asilik denilir tevbe niyetlinin günahı affolur tevbe etmese de…şehadet işte bu işe yarar şehadetsizin günahı asiliktir…ben zinaya hiç tevbe etmeyeceğim diyen şeytanla örtüşür…yeri cehennemdir bütün iiyiliklerine rağmen…şeytan sadece hz Ademe kininden tevbe etmedi şeytan oldu tevbesiz şşeytandır…kural bu bu varlıkta…
Vahhabi kafalı…olma…havraya bağlan der esma ama vehhabiliğe bağlanma…çünkü faydalı aracı var ve ona sarılmak Kur’an emri…şeytan öğretisinden kaçar Kur’an öğretisine koşarız.ilahlık verme
Evet…İlahi din esmanın sudurudur…ama zatı gizli zatı içimde derse kalbimde derse bir kişi hulülcüdür…ama esması kalbimde derse esması yaratılanda esması arşta derse kafir olmaz yani esması arşta diyen bir vehhabi evliya da olur… kafir de olmaz zatı arşta derse kafir olur zatı gizli demeyen kafirdir çünkü…zatımı izhar ettim demedi Allah nereden uyduruyorsun uydurukçu olur zatını izhar etti diyen…cennette bile zatını çok kula gizleyecek…zatı hep gizli kalacak …zatına hasret hep olacak…
İlahi din esmanın sudurudur…
Dünya gurbet cennet sıla diyoruz ama cennette sıla değil her kula…çünkü cemalüllahı cennettede görmek ona naisb olmaya bilir hakkeden cemali görülecek mevlanalara yanıp tuşanlara cemal var…şehadet yetmez cemale…takvalı ol…cemalüllah aşkıyla yan tutuiş…cemalüllah çok çok bedel isteyen bir nimet çünkü…
Peygamberimiz Miraç’da Allah’ı görmüş müdür? Üç görüş var bu konu da…
Evet…Alnıma Yazılan Gurbetsin Dünya demişim bir şiirimde…
Allah Teala’nın, gözle görüleceği hususunda üç görüş zikredilmektedir (sorularla İslamiyet)
Birinci görüşe göre: Allah Teala’yi gözler dünyada görmeyecek âhirette görecektir. Daha sonra da zikredileceği gibi Hz. Aişe:
“Gözler onu göremez, o ise bütün gözleri görür.” (En’am, 6/103)
âyetini delil göstererek bu görüşü beyan etmiştir. Mesruk diyor ki:
“Ben, Aişe (r.anha) ya dedim ki:
“Ey anneciğim, Muhammed (asm) Rabbini gördü mü?” Aişe şöyle dedi:
‘Söylediğin söz tüylerimi ürpertti. Sen şu üç şeyi bilmez misin ki, kim bunların meydana geldiğini sana söylerse yalan söylemiştir. Kim sana “Muhammed (asm) Rabbini gördü.” derse şüphesiz ki o yalan söylemiştir.’ Hz. Aişe bu sözlerden sonra şu âyetleri okudu.
“Gözler onu görmez o ise bütün gözleri görür.”1
“Allah bir insanla ancak vahiyle veya perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderir de izniyle ona dilediğini vahyeder.”2
Hz. Aişe (ra) sözlerine devamla şöyle buyurdu:
“Yine kim sana yarın ne olacağını bildiğini söylerse şüphesiz ki o yalan söylemiş olur.” Sonra şu âyeti okudu:
“Hiçbir kimse yarın ne kazanacağını bilmez.”3
“Yine kim sana, Resulullah bir şey gizledi, derse şüphesiz ki o yalan söylemiştir.” demiş ve şu âyeti okumuştur:
“Ey Peygamber, Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer yapmazsan Allah’ın peygamberliğini tebliğ etmemiş olursun. Allah seni insanlardan korur. Şüphesiz ki Allah, kâfirler topluluğunu hidayete erdirmez.”4
Hz. Aişe sözlerine devamla şöyle demiştir:
“Resulullah Rabbini görmedi. Fakat o, Cebrail (a.s.)ı kendi asli suretinde iki kere gördü.”5
İkinci görüşe göre: Allah Teala hem dünyada hem de âhirette görülecektir. Allah Teala’yı dünyada görme Hz. Muhammed (asm) için gerçekleşmiştir. Ancak Resulullahın, Allah Teala’yı görmesi bizzat gözüyle mi yoksa kalbiyle mi gerçekleştiği meselesi ihtilaf konusu olmuşsa da kalbiyle bir veya iki defa gördüğü görüşü tercih edilmiştir. Abdullah b. Abbas, Ebu Salih, Süddi, İkrime bu görüştedirler.
İkrime diyor ki:
“Abdullah b. Abbas dedi ki: ‘Muhammed Rabbini gördü.” ben de ona dedim ki: ‘Allah “Gözler onu göremez, o ise bütün gözleri görür.”6 buyurmamış mıdır?’ Abdullah b. Abbas ise şöyle cevap verdi: ‘Vay senin haline, bu durum, Allah’ın, nuruyla göründüğü zamandır. Görülen onun nurudur. Allah’ın nuru Muhammed’e iki kere gösterildi.’ “7
Abdullah b. Şekik diyor ki:
“Ben, Ebu Zer’e dedim ki: ‘Şayet Resulullahın zamanına yetişmiş olsaydım, ben ona bir şey sorardım.’ Ebu Zer: ‘Ondan neyi sorardın?’ dedi. Abdullah da: ‘Ey Allah’ın Resulü, sen Rabbini gördün mü?’ diye sorardım.” dedi. Ebu Zer dedi ki: ‘Ben onu sordum o da: “Ben nur olarak gördüm.” dedi.’ “8
Müslim’de de şu rivayetler vardır:
1. Ata tarikiyle gelen bir rivayette İbnü Abbas: “Peygamber onu kalbi ile gördü.” dedi.
2. Ebu’l- Âliye tarikiyle gelen bir rivayette de İbnü Abbas’ın şöyle dediği nakledilir: “Andolsun ki onu bir kere daha gördü.”
Diğer bir rivayette: “O nurdur o bana nasıl gösterilecek.”9 diye cevap verdiği bildirilmektedir. Yani, benim, onun zatını görmeme nuru engel oldu.
Görüldüğü gibi bu rivayetler, Resulullahın dünyada iken Allahı kalb gözüyle gördüğünü beyan etmektedirler.
Şa’bî diyor ki:
“Abdullah b. Abbas Arafat’ta Kâ’b ile karşılaştı ve ondan bazı şeyler sordu. Bunun üzerine Kâ’b “Allahu Ekber” diye seslendi. Öyle ki yankısı dağlardan geldi. Bunun üzerine Abdullah b. Abbas dedi ki: “Biz, Haşimioğullarıyız.” Kâ’b ise “Allah, görünmesiyle konuşmasını Muhammed ile Musa arasında taksim etti – Musa ile iki kere konuştu. Muhammed de onu iki kere gördü.”10 dedi.
Üçüncü görüşe göre ise: Allah Teala ne dünyada ne de âhirette görülecektir. Bu görüş Mutezile’ye aittir. Allah Teala’nın âhirette görüleceğini beyen eden sağlam nasslara ters düşmektedir. Bu sebeple nazar-ı itibara alınacak bir görüş değildir. Allah Teala’nın âhirette görüleceğini beyan eden âyetlerden bazısı şunlardır:
“O gün Rablerine bakan pırıl pırıl parlayan yüzlerde vardır.”11
“Hayır! Hayır! Bu, cezasız kalmayacak. Onlar, o gün Rablerini görmekten mahrum kalacaklardır.”12
Şu sahabiler de Allah Teala’nın, âhirette görüleceğini beyan eden sahih hadisler rivayet etmişlerdir. Bunlar Ebu Said el-Hudrî, Ebu Hureyre, Enas b. Mâlik, Süheyb-i Rûmî ve Bilal-i Habeşî (r.anhüm)dür.13





















