Pratik olarak GDO, genetiği ile oynanan tohum demektir ve bu tür tohumlar tehlike arz etmektedir.
Normal bir tohumun zigotu, bitkiyi oluşturur. Bu esnada zigotun taşıdığı kalıtsal materyalin şifresine göre bitkinin yapısı ve besini oluşur. Bitkinin her şeyi şifrenin özelliklerini aynen bulundurur.
Bitki şifresine göre besini kendisi için üretir. Zigot, yani tohum toprağa atıldığında kök ve yaprak oluşumuna kadar tohumuna depolanan besinleri kullanır. Anne karnında bebeğin beslenmesi gibi.
Örneğin; Buğday, arpa, mısır, mercimek ve fasulye gibi tahılların oluşumu tohuma yani zigotun şifresine bağlıdır. Şifreye göre besini ürettikleri için lezzeti hatta şekli bile farklıdır. Yine patates bile şifresine göre üretilir.
Bitkiler taşıdıkları şifreleri sayesinde, besinlerini oluştururlar. Besin maddeleri arasında en önemlisi “Proteindir.” Bitki proteini şifreye göre üretir. Protein çok önemlidir ne yapar, şöyle ki inşaatta çalışıyorsunuz, elinizdeki olmazsa olmazlarınızdan “Keser” gibidir. İşte protein vücudun hemen her şeyidir. Bugün virüse karşı oluşan antikor da koruyucu proteinimizdir.
Bitkilerde büyüme, yaprak dökümü, çiçeklenme tohum oluşumu ve meyve verme gibi oluşumlar protein türü maddelere bağlı olarak gerçekleşir.
Kısaca özetlersek, bitkiyi oluşturacak olan şifre, ana ve babadan tozlaşma yoluyla gelmiştir. Burada bal arılarının tozlaşmayı sağlaması bal arılarının değerini artırır. Alınan şifre de bitkinin tüm yapısını meydana getirir.
Buğday ve mısır taneleri kurutuluyor, öğütülüyor ve ekmek yapılıyor. Bu durumda yapılan ekmek doğal besindir. Ekmeğin yapıldığı unda, protein, nişasta, yağ ve vitaminler vardır. Mesela buğdayın kabuğunun altında B vitamin grubu vardır. Onun için köylerde kabuğuyla yapılan ekmek çok daha değerlidir.
Buraya kadar açıklamaya çalıştığım doğal besinlerdir. Bu besinleri vücudumuza alırsak doğal beslenmiş oluruz.
Bakınız bitkinin şifresi proteini oluştururken karşılığına proteini meydana getiren amino asit denilen küçük molekülleri alır. Bu moleküller tespih taneleri gibi dizilir ve protein oluşur. Bakınız proteinin yani tespih tanelerinin dizilmesi gelişi güzel değil şifreye göre olmaktadır. Demek ki her bitkinin proteini kendine hastır.
Besin maddesi diye proteini yediğimizde proteini sindirime uğratıyoruz. Yani tespihin tanelerini tek tek dağıtıyoruz. Dağılmış tespih taneleri ince bağırsağımızdan karaciğere gidiyor. Orada bekliyor. Vücudumuzda neredeki birim yapımızda proteine ihtiyaç varsa, hücreler sinirlerle beyine haber gönderiyor. Diyor ki bana bir miktar amino asit gönderin. Beyin karaciğere haber salıyor ve kana amino asit bırak, diyor.
Karaciğer bırakıyor ve kan o hücrenin yanından geçerken amino asitleri yani proteinin taneciklerini alıyor. Hücre ise kendi şifresine göre, proteini yapıyor. Amino asitlerden tespih diziyor ama kendine göre. Başkası da kendine göre dizmek süratiyle protein yapıyor. Tekrar söyleyeyim protein her şeyimizdir.
GDO LU yani şifresi değişmiş besin yediğimizde şifre değişmiş oluyor ve aldığımız proteinde yeterli amino asitler bulunmuyor. Hücrelerimiz protein istiyor karaciğer amino asit gönderiyor ama protein yapabileceğimiz çeşit ve sayıda amino asit olmadığı için, hücrelerimiz sinirlerle devamlı sinir merkezinden amino asit isteme durumuna düşüyor. Yani çocuk susmuyor devamlı ağlıyor. Anne de göbeği patlayacak diye eline ne geçerse ona yediriyor. Sonuçta hücre istediği proteine ulaşamadığı için (GDO’ dan dolayı) çocuk veya bugün erişkinlerde yiyor ve bir türlü doymuyor. Çünkü genetiği değişmemiş buğday ekmeğini yediğinde hücre aradığını bulduğu için çocuk gibi ağlamayacaktı. Böylece az yesen de doyma denilen fizyolojik olaya erişecektin.
Şimdi genetiği değişmiş ürünü yiyorsun ama doymuyorsun. Karaciğer gerekli amino asidi veremeyince beyin mideyi uyarır ki bir şeyler ye de istediğimiz amino asit belki gelir diye.
Günümüzde çok yeme hastalığı ve ona bağlı şeker hastalıkları niçin oluyor. Çocukların nerede ise eni boyu bir oluyor. (Obesite). Diyorlar mısır özü, nişasta bazlı şekeri bir süre yersen şeker hastası olursun. Ayrıca kanser de bu olaya bağlıdır.
Hasan TANRIVERDİ