Köyün insanlarının hareketli ve çalışkanlığı arazinin engebeli oluşundan kaynaklanıyordu. Yalnız köyün engebeli atmosferinde içme suyu yeterli değildi. Köylüler içme suyu problemini halletmek zorundaydı. Derdi veren dermanını da belirlemiştir.” Diyerek problemin çözümü için köylüler kolları sıvadılar. Su işini hafife almamak lazımdı. Köye hizmet etmenin en önemli yolu içme suyuyla insanları buluşturmaktı.
Her iki yanından derenin aktığı arazide içme suyunun yeterli olmaması köylüyü su aramaya sevk ediyordu. Arama işine muhtar ve heyeti öncülük edecekti. Öncelikle alınan tüm bilgiler değerlendirilip köyün çeşitli bölgelerinde görülen su sızıntılarına gerekli işlemler yapılacaktı.
Araştırma heyeti muhtarın yönetiminde iki gruba ayrılıp gelen bilgileri değerlendireceklerdi. Genelde doğu ve güney yakası kontrol altında tutulacaktı. Çünkü bu yörelerde ormanlık alanlar büyük ağaçlar barındırıyordu. Toprağın genelde kurak olmadığı yorumu yapılıyordu. Bahçelerde de toprak verimliydi. Ne yazık ki, herkes başarılı çalışma yapamıyordu. Sulamadaki yetersizlik ve bazen de yanlışlık eksik üretime neden oluyordu. Güç yetmiyorsa bilmek bile kişiye yaramıyor, okuyanların büyük şehirlere göçleri de acı ama gerçekti. Kapısına da kuyu açmak isteyenler de başarı elde etmişlerdi. Demek ki bir yerlerde su vardı. Fakat muhtar ve heyetinin, önünü görmeden adım atması doğru değildi.
Heyetten biri, dere yatağında açılacak bir kuyunun rahatlıkla yer altı suyuna erişeceğini savunsa da maliyetinin yüksek olacağı ihtimalinden ilgi görmedi. Heyet bir araya geldiğinde bu konuyu tartıştı fakat olumlu sonuç çıkmadı. Dere kenarında azanın bir ayrıldı ve dereye yukarı yürüdü. Kaşlarda sızıntı aradı. Umudu boşa çıktı.
Köylüler istekliydi fakat kısıtlı imkanlarla çalıştıklarını söylüyorlardı. Engebeli araziyi aşmak oldukça zordu. Arazinin bir yerindeki sızıntı üzerinde çalışıyorlardı. Heyet su işini başaracağını kafaya koymuştu. Kısıtlı maddi imkanları bir şekilde aşacaklardı.
Her su sızıntısını değerlendiriyorlardı. Fakat yüzde elli belirsizlik vardı. Muhtar belirsizliği ortadan kaldırmak için, su işinden anlayan karşı köydeki ustayı getirmek istiyordu. Ustanın direktifleriyle aramanın yapılacağını söyledi. “Gerekirse para da vereceğiz.” Dedi. Yalnız ayağımızı yorganımıza göre uzatmalıyız. Böyle işler daha önce başımıza geldi. Hepimiz sahip çıkmazsak başaramayız. Varımızı harcamakla, misafire ziyafet çekmekle bu işler olmuyor. Herkese akıl danışmalıyız.
Köyün ortasındaki tepenin doğu tarafındaki su sızıntısı umut ışığı oldu. Bu ışığı hayata geçirmek isteyenin zamanı değerliydi. Çünkü aramada devamlılığı sağlamak gerekiyordu. Günler yeni problemler getiriyordu. Heyet de acele ediyordu. Kendini aldatmadan, gelen bilgiler yerinde değerlendiriliyordu.
Hayat tüm içtenliğiyle akıyordu. Su hayattı ama köylüler onu hâlâ bulamamıştı. Suyun sızıntı gösterdiği yer özel arazi de olsa ücreti ödenip gerekli çalışma yapılıyordu. Dereye baraj bile kuralım diyen çıkmıştı. Muhtar dikiş tutturarak gidelim, sabırlı hareket edelim diyordu. Bazılarının yaptığı yorumlar alay konusu oluyordu. Dereyi yukarıdan kesip köyün ortasından akıtmak gibi.
Köyün ortasındaki tepenin doğu tarafındaki sızıntı önemsenmiş ve araştırmaya alınmıştı. Muhtar tarlanın kenarındaki sızıntıyı görünce kararını verdi. Azalardan biri suyun sızıntısında devamlılık varsa incelenmeye değer demişti. Çünkü böyle bir gözede çok su olma şansı fazladır.
Gerekli aletler sağlandıktan sonra çalışmaya başlanacaktı. Tüm köylüler imeceye çağrıldı. Muhtar, “Başlamak bitirmenin yarısıdır.” Dedi. Muhtar köylüleri konuyu görüşmeye davet etti. Yaşlısı genci arkasına bakmadan telaşla meydana koştu. Erişilecek su belki de köyün yarısının içme suyunu karşılayacaktı. Teknik elemanların iş birliğinde çalışmalar başladı. Önlerine çıkan engeli yardımlaşarak aşmaya kararlıydılar. Su sızıntısının olduğu yeri eşmeye başladılar. Tepeye doğru gittikçe su artıyordu. İki metre derinden gidiliyordu. Kazmalardan gelen sesler yükseldikçe suya ulaşılacağı umudu artıyordu. Muhtar “Çalışanın emeğine saygı gösterilmeli solan çiçekler gibi bir kenara atılmamalıdır.” Diyordu.
Çalışmalar çıkan büyük taşların aşılması için, duraklamalara neden oluyordu. Eşilen yerin yanlarına kazıklar çakılarak toprak kaymasını engelliyorlardı. Azalardan biri eşmek için adam tutalım fikri kabul edilmedi.
Muhtar “Suyun gözesini bulana kadar sabırla eşeceğiz.” Dedi. Bunun için daha çok çalışmalıydılar. Köyde çalışacak adama ihtiyaç vardı. Her evden eli kazma tutan herkesi suyun gözesi için eşmeye çağırdı. Eşilen yerin uzunluğu elli metreyi bulduğu hâlde yarılanmamıştı. Derinde çalıştıkları için, yorulmuşlardı. Muhtar, o derinlikte kazma sallamak kolay değildi diyerek, üç günlük tatil ilan etti.
Köylü suyun yolunu mekân tutmuştu. Nerede ise altı aya yakın eşiyorlardı. Fakat su ümit veriyordu.
Çalışmalar sona yaklaşıyordu. Önlerine büyük kaya çıktı. Her tarafa dağılan su kayanın çatlağında toplandı. İnsanların içi içine sığmıyordu. Muhtar suyun sağlama alındığını duyurduğunda köyde bayram havası esti.
Bir taraftan da suyu köyün ana yoluna akıtacak taş oluklar yapılıyordu. Taş oluk taş oyularak yapılıyordu. Oluğun üzerine düz taş konuluyor ve su tamamen taş içerisinden yola ulaşacaktı. Suyun ulaştığı yere çanak yapıldı ve suyun akıtılması sağlandı.
Su soğuk ve pırıl pırıldı. Köy içme suyuna kavuştuğu için tören düzenlendi.
Yardımlaşmayı benimseyen insanlar, köyü içme suyuna kavuşturmanın mutluluğunu yaşıyordu.
Muhtar ihtiyar heyetini toplayarak, nerede ise seneye yakın bir çalışmanın sonunda böyle güzel suya kavuştukları için, köyün adını “ Taş oluk köyü” olarak değiştirmeye karar verdiler.
Hasan TANRIVERDİ