Kokular vardır sizi kim bilir nerelere götürür nerelere… Bahar geldiğinde bir esinti yayılır etrafa. Doğa canlanır cemrenin yeryüzüne inmesiyle. Ve o fanustaki balıklar gibi hapis kaldığımız evlerimizden yavaş yavaş çıkarız. Uzun süre göremediğiniz güneş bugün farklı doğmuştur içinize… Arabanıza atlıyor ve tekerleğin döndüğünce uzaklaşıyorsunuz şehirden. Bir dağ yolu sizin için vazgeçilmez bir yerdir. Aracınızı sağa çekip deliler gibi koşuyorsunuz ayların özlemiyle. Patika bir yola giriyorsunuz kuşların cıvıltısında ve yeni filizlenmiş çiçeklere bakıyorsunuz, birbirinden farklı farklı… Kimisi kırmızı kimisi sarı, beyazlarına yöneliyorsunuz. Her biri tıpkı mutluluk gibi. Öyle farklı bir koku yayılıyor ki derin derin çekiyorsunuz içinize gözlerinizi kapatarak. Adımlarınızı biraz daha ilerilere doğru yönlendiriyorsunuz ve gökyüzüne doğru bakıyorsunuz, ağaçlar da tomurcuklanmış. Biraz ileride farklı bir çiçek görüyorsunuz, eğilip okşuyorsunuz ve aslında içinizden koparmak gelmiyor ama kokusunu merak ediyorsunuz. İki parmak arasına narin dalı yerleştirip yukarı doğru çekiyorsunuz. Burnunuza doğru götürüyorsunuz çiçeği ve “Aman Allah’ım bu ne güzel koku!” diye defalarca burun direklerinize yolculuk yaptırıyorsunuz. Bu koku aklınızı başınızdan alıyor. Koku daha sonra hızla göz damarlarına doğru yolculuk yapıyor. Ve bir an da olsa gözleriniz kapanıyor. İşte o an aklınıza neler geliyor neler… Köyünüze doğru gidiyorsunuz. Aynı kokuyu hissediyorsunuz. Köyünüzün her yeri beyninizde canlanıveriyor bir anda. Dedeleriniz, akrabalarınız hatta el ele tutuşarak köyün gizli yerlerinde buluştuğunuz yareniniz aklınıza geliyor. Onun saçlarını okşayışınızla dudaklarınız gevşiyor ve gülümsüyorsunuz. Bir anda aklınıza babanız düşüyor. İşte o an çiçeği burnunuzdan uzaklaştırıyorsunuz. Gözlerinizi açıyorsunuz ve gözlerinizden damlayan birkaç damla dudaklarınızın kenarına doğru yolculuk yapıyor. Elinizle yaşları siliyorsunuz ama izleri hala yüzünüzde kalıyor bir süre. Sizi kendinizden alıp götüren çiçekle birlikte “Hey gidi günler hey!” diyerek hüzünle ayrılıyorsunuz oradan.
Kokular ki bizi daha nerelere götürür nerelere… Onlar şifre gibidirler.
Bazı kokular da vardır ki o koku hiçbir zaman gitmez burun direklerimizden. Onlar orada kemikleşmişlerdir. Tıpkı babamızın ter kokusu gibi. O ter kokuları ki sizleri büyütmüş, okutmuş ve hayata yolculuk yaptırmıştır. O kokularda namus vardır, emek vardır, fedakârlık vardır.
Yine bazı kokular vardır ki onlar da süt kokarlar. Tıpkı her annede olduğu gibidir. Yıllar geçse de o kokuyu hiç unutmazsınız. Onu içinize çektiğinizde bir rahatlama hissedersiniz. İşte o koku uzaklara gittiğinde veya hiç dönmediğinde; yıkılırsınız, fena olursunuz. Ararsınız ama o kokuyu bir daha hissedemezsiniz. Aynı koku var mıdır, diye teyzenizi öper de öpersiniz.
İşte insanın içini acıtan kokular… Etrafınıza bir bakın, bütün emeklerde o koku vardır. Bir apartmanda, bir yolda, bir okulda, bir fabrikada hep o koku vardır. Bir de öyle kokular vardır ki gerçekten insanın içini acıtır. O kokuyu hissettiğinizde belki elinizi birden burnunuza götürüp koklamak istemezsiniz. Ama gözleriniz o acıyı görmeye engel olamaz.
Bazı evlerin öyle odaları vardır ki pencereleri köhne ve tahtadandır. Çekilen macunları soğuktan çatlamıştır, tıpkı ellerimiz gibi. Ayazın aralardan girdiği bu odalarda fakirliğin kokusu etrafa yayılmıştır. Bu koku ağırdır ve içinde yaşayanları esir almıştır. Onlar bunun belki de farkında bile değillerdir. Uzun süre banyo da yapmamış olabilirler. Temizliği, çalı süpürgesinin etrafa tekrar dağıttığı tozların kaybolması zannederler. Yataklar, aile kalabalıklığında yerlerde sere serpedir. Havalandırılamazlar, çünkü güneş onlara uzun süre uzaktır. Sabah olduğunda yataklar üst üste kaldırıldığında bir kapı boyudur arkalarında. Çocukların terleri ve osuruk kokuları sinmiştir için için. Hemen yan odada hayvanların kokusu da odaya sinmiştir. Bazen de gizli gizli sevişmelerin ter kokuları… Tahta kapının ardındaki mutfak darmadığındır. Islak çamaşır kokusu da etrafa yayılır sabun parlaklığında. İşte bütün bu kokuların birleştiği koku, fakirliğin kokusudur!
Ertuğrul Erdoğan
2019 Bursa