Bahattin Bey bizi şaşırtıcı soruyla düşündürüyor:
“Haydi size on numara bir soru: Bilgisayar oyunları hangi tarihlerde satışa sürülüyor?”
Daha biz düşünemeden yanıtını vermişti:
“Ekim ve Kasım aylarında… Peki, neden o aylar?”
Müdüre hanımla bir ağızdan;
“Neden?”
“Çünkü insanların en aktif oldukları iş ve okul dönemlerdir o iki ay. Oyunlar seri olduğu için tam bir sene oyuncular tarafından sabırsızlıkla bekleniyor. O aylarda piyasaya sürülen bu game over’lar; okulda işte yorulan insanların yorgunluklarını giderecek bir bahane oluyor. İlginç olanıysa, saatlerini acımasızca oyunda tüketiyorlar. Bu durum oyuncuya garip bir rahatlık, mutluluk da veriyor. Yorgunluğunu attığını sanıyor. Eğer oyun zamanı meşgul edilirse hırçınlaşıp en yakınlarının dahi kalplerini kırabiliyorlar.
Kısacası Fiesta gibi sizi eğelendirip uyutuyor. Sosyal yaşamdan, aileden ve hatta her şeyden kopuk yalnızlaşıyor kişi.
Ertesi gün sinirli, huysuz ve yorgun bir vaziyette kalkıp dış dünyaya koşturmaya çalışıyor. Sanal dünyada zaman tükettiğinden başarı artık ona öyle uzak kalıyor ki…Ayakta uyuyor…”
Bahattin Bey i dinlerken yarınlarımızda bizi, çocuklarımızı bekleyen psikolojik tusunamiye hazırlıklı olmadığımızı ister istemez kaygıyla düşündüm.
Müdüre hanım başıyla onu onaylarken eminim o da benim gibi gelecekten endişeliydi. Bahattin Bey çayından bir yudum aldıktan sonra ;
“Gelelim üçüncü F’ye. Yani Fado birçok anlamı vardır. Hatta bir müzik ve eğlence türü de denilebilir. Ama diktatör Salazar’a göre en sade olan karşı cins anlamında yani kadınla, eğlenceyle uyutmak anlamında düşünülmüş.
Hatta bu yöntemi ilk kez Hasan Sabbah fedailerine uygulamış. Başarılı da olmuş. Fedailerinin kendisine sadık olmaları için üçüncü F’i kullanmış. Bu kural insanın içgüdülerini içki, uyuşturucu, kadın ve hatta dini duygularla tetiklenip “Cennet ve huri vaadiyle” diktatörün hedefe ulaşılması sağlanmıştır.”
Müdüre hanımla aynı anda konuştuk:
“Erkeklere 70 bin huri vaadi gibi…”
Bahattin Bey sesli gülmüştü:
“Aynen öyle. Ne yazık ki internet kafe ve atari salonlarında genç ve bilinçsiz beyinlerimiz bu kuralla yönetim altına alınıyor.”
Sözü ben noktalamıştım:
“Uyutuluyor!”
Bahattin Bey başıyla onaylamıştı:
“Evet…Uyutulmuş bir kuşağın yaşadığı bu vatanda kalkınma nasıl olabilir ki?”
.
Günümüze gelelim.
Yıl 2023.
Değişen ne var?
Var tabi.
20, 30 yıl önce atari ve bilgisayar vardı. Bugün elimizde cep telefonları var. O cep telefonlarında üç “F’nin” üçü de var.
Çocuklarımız hala uyuyorlar mı?
Evet, uyuyorlar!
Ya biz yetişkinler, dün seri Hollywood dizileriyle, Dallas gibi mesela…
Bugünse “Öp beni sev beni, gel beri, git geri,” gibi seri halde çekilmiş dizi filimleriyle yine uyutuluyor muyuz?
Evet…
Hem de 24 saat…
Emine Pişiren/ Akçay