TÜSİAD Mayıs ayında bir açıklama yaptı:
Dünya Rekabet Gücü Yıllığı ile ilgili açıklamasında, IMD (International Institute for Management Development) tarafından her sene
açıklanan Dünya Rekabet Yıllığı’nın (World Competitiveness Yearbook) ülkelerin rekabet gücü performansını 327 kriter bazında ayrıntılı olarak incelediği ve uluslararası karşılaştırmalara olanak verdiği belirtildi.
58 ülke içinde rekabet gücünde Türkiye 48.nci sıradadır.
”19 Mayıs 2010 tarihinde açıklanan 2010 yıllığında, 58 ülke arasında Singapur’un 1. sırada, Hong Kong’un 2. ve Amerika Birleşik Devletleri’nin 3. sırada yer aldığı rekabet gücü sıralamasında; Türkiye’nin 48. sırada yer aldığı görülmektedir. Küresel rekabet gücü sıralamasında Türkiye, AB ülkelerinden Romanya, Bulgaristan, Slovenya ve Slovakya; AB aday ülkelerinden Hırvatistan; Rusya, Ukrayna; Ürdün, Arjantin ve Venezuela’yı geride bırakmış durumdadır. Güney Afrika ve Kolombiya’nın yanı sıra, 2010 yılı ilk çeyreğinden itibaren sorunlar yaşayan Yunanistan ve İtalya, çalışmanın 2009 verileri ile sınırlı kalması dolayısıyla, sıralamada Türkiye’nin üzerine çıkan ekonomiler olmuşlar.”
Türkiye’nin rekabet sıralamasında bir önceki seneye göre genel performansta 47. sıradan 48. sıraya düştüğü, ancak ekonomik performansta 4 basamak ilerleyerek 50. sıraya yükseldiği vurgulanmıştır.
Kamu verimliliğinde 47.nci, özel verimlilikte ise 37.nci sıradayız.
”Kamu verimliliği kategorisinde, Türkiye, 1 basamak ilerleyerek 47. sıraya yükselirken; özel sektör verimliliğinde 6 basamak düşerek 37. sıraya gerilemiştir. Altyapı kategorisinde ise geçtiğimiz yıla göre yerinde sayan Türkiye, bu kategoride 45. sıradaki yerini korumuştur” denildi.
Demografik yapıyı oluşturan faktörler uluslararası karşılaştırmalarda Türkiye ekonomisine üstünlük sağlasa da, işgücünün nüfusa oranı ve toplam işgücü içinde kadın oranının düşük olmasının ülkenin rekabet gücünü törpülemeye devam ettiğinin altı çizilen açıklamada, nüfus ve işgücü piyasası ile bağlantılı olarak, yüksek işsizlik oranının da Türkiye’nin rekabet sıralamasındaki yerini aşağıya çektiği bildirildi.
Açıklamada, Türkiye’de son yıllarda yabancı yatırımların önceki senelere göre önemli oranda artmasına rağmen, toplam yabancı yatırım stokunun hala istenilen düzeylere ulaşmamış olmasının, Türkiye’nin ‘Ekonomik performans’ kategorisindeki sıralamasını olumsuz etkilediğine, buna karşın, ‘Turizm gelirleri’ ve ‘Portföy yatırımları’ kategorisindeki ilerlemenin Türkiye’nin ‘Ekonomik performans’ kategorisinde 2010 yılında 4 basamak ilerlemesine katkıda bulunduğuna işaret edildi.
Açıklamada yer verilen 2010’a ilişkin öncelikler ise şöyle:
”İşsizlikle savaşmak için gerekli işgücü piyasası reformları yerine getirilmelidir. Enflasyonu düşük seviyelerde tutmaya çalışırken, TL’nin değer kazanmasının ve faizlerin tırmanmasının önüne geçilmelidir. AB müzakere süreci hızlandırılmalıdır. Bütçe disiplini tesis edilmeli ve 2011 yılında güçlü bir Mali Kural uygulamasına geçilmelidir.
Toplam faktör verimliliğini artırıcı yapısal mikroekonomik reformların yerine getirilmesi gereklidir.”
Bütün sosyal ve ekonomik göstergeler sonuçta bir ülkenin küresel çapta ne kadar rekabetçi olabildiğine hizmet eder.
Bizim üretim, teknoloji, istihdam, altyapı ve verimlilik sorunlarımız rekabette 58 ülke içinde ancak 48.nci sırada olabilmemize olanak sağlamıştır.
Üzülerek söyleyebilirim ki, ben bu hükümetin işsizlik sorunu olmadığını düşünüyorum.
Bu hükümetin işsizlik sorunu değil de işsizlik avantajı bulunmaktadır. Zira insanlar aç ve işsiz olsun ki, mikrokrediye muhtaç kalsın ve kitlesel emirlere itaat etsin.
Bu her insanın düz mantıkla düşünebileceği bir yaklaşım.
Haaa, bir hükümet ülkesinde bu kadar yüksek oranlı işsizlik olmasını ister mi, idealde veya normda hayır, ama gerçekler bu konuda hep tam tersi olmuştur.
Bencede tek sorun işssizlik.