Klasik belgesel temalarından biridir timsah belgeseli. Biz insanlar hayvanlar alemi belgesellerini severiz. Belgesel bir görme biçimidir. İzlerken belge seli akar gözümün önünden. Dünyada yaşayan bir canlı türü olarak yaşadığım çevreyi, diğer varlıkları anlatan bilgi kaynaklarını ilgi ile izliyorum. Bilgiye ve kanıta dayalı film olduğu için öğreneceğim ve ilgimi çekecek illa ki bir şeyler vardır. İşte timsah gözyaşları…
Timsah gözyaşı deyimi nereden geliyor?
Timsahların avlarını yerken gözlerinden salgıladıkları sıvıdır timsah gözyaşları. Timsahların boşaltım organı yoktur. Zehirli sıvılarını diş aralarından ve gözlerinden akıtıyorlar. Avını yiyen timsah bunun için gözyaşı döküyor. Avını yerken döktüğü gözyaşının da üzüntü ve acıyla ilgisi yok. “Hem yerim hem ağlarım” der ve yaşamına devam eder. Bilimsel olarak timsahta gözyaşının salgılanmasını sağlayan nucleus lacrimalis, tükürük salgısında rol oynayan nucleus salivatorius superior birbirine çok yakın ve sinirleri de ortak. Timsahların ağız, burun ve çene yapısıyla ilgili problemden dolayı avlarını çiğnerken baskı altında kalan gözyaşı bezlerinin içindeki salgıyı boşaltması ve sıcak havayı ağzı yerine burnundan üflemek zorunda kalması, göz yaşına neden olmakta. Bundan dolayı, yemek yeme sırasında artan tükürük salgılama işlevi göze de vuruyor. Timsah gözyaşlarının İçerisindeki tuz ve mineraller ile beslenen Julia adlı kelebekler var.
Timsah Dünyası nasıl?
Meşhur gözyaşlarını döken timsah belge-selinde aile yapısı dikkatimi çekti. Kaz yumurtası büyüklüğünde çok sayıda yumurtayı kıyıdan 5-10 m uzaklıktaki kumlar içerisine gömdükten sonra dişi bireyler yuvanın yanına gizlenerek yumurtalara bekçilik yapıyor. Dünyaya gelen yavrularını doğaya sosyal ve psikolojik boyutta teslim ediyor. Teslim şöleninde gösterdiği sistematik yapı, toplu taşıma sisteminin timsah dünyasında örnek alındığı hissiyatını uyandırdı. Belgeselin en ilgi çeken bölümü; Karada, yumurtadan çıkan yavruları, anne timsah toplu taşım aracı gibi bir bir ağzına doldurdu. Yaklaşık 20 bebek timsah. En son çıkan yavruyu beklerken diğer yavru timsahlar ağız içerisinde beklediler. Metrobüs gibi hareket etti. Götürdü, son durak akan suya bıraktıktan sonra timsah yürüyüşü ile karaya çıktı ve güneşe serdi kendisini. Tıpkı bir oyun parkı gibi. Yavrularını kıyıdan izledi mutlu ve umutlu.
Türkiye ile arasındaki saat farkı 8 olan ülkelerden Kolombiya’da timsah gözyaşları iyi yönde kullanılıyor.
Karayip kıyılarında güneşi, denizi, zümrüdü, kahvesi ve güzelleri olan Kolombiyalılara göre “Sen, timsah kadar güçlüsün ve çabuk atlatacaksın, çünkü timsahların gözyaşları geçicidir. Mecburlardır yaşamak için avlanmaya.” mantığı ile hareket ediyorlar.
Biz de iyi yönde kullanalım. Ancak etrafımızda, toplumun her kesiminde timsah gözyaşı döken insanların sayısı hızla artmaktadır. İnanmadığımız, güvenmediğimiz insanlar yanı başımızda. Duygusunda, yalancı olanlar için kullanırız bu deyimi. Biliriz ki ağlama gözde değil, özdedir. Bir şeye üzülmediği halde üzülmüş gibi yapan insanlar için timsah gözyaşları deyimini kullanırız.
Canlılar arasında duygusal nedenlerle ağlayan tek tür sadece insandır.
Gözyaşı farklı amaçlarla işlevini sürdürürken evrende, beni en çok duygulandıran bölüm, timsahlar aç kaldıklarında hayatta kalabilmek için yavrularını yiyorlar olması. Belgeselin tam o bölümü. Evlat, annenin ağzında öğütülürken derileri sert olan bu hayvancıkları sindirmek zor oluyor, anneyi zorluyor ve gözlerinden yaş geliyor.
O anda bende timsahla birlikte gerçek gözyaşlarımı döküyorum kendi belge -selimde.