Bugün bir tanıdığımla sohbet ediyordum. Söz esnaflıktan açıldı. Tanıdığım kişi kendi ölçülerince tanıdığı ve beğendiği esnaflardan örnekler verdi. Onun saydığı birkaç esnafı bende tanıyorum. Hatta iyi tanıyorum. Hani derler ya BİZ ADAMIN CEMAZİYEL EVVEL’İNİ BİLİRİZ diye. Bende öyle tanıyorum o esnafları.
Bu sohbetten sonra aklımda bir soru işareti oluştu ve esnaflık nedir diye araştırmaya başladım. Makalemin başlığını da esnaflık nedir diye düşünmüştüm. Fakat gördüm ki, esnaf sınıflar demekti ve doğru kelime tacir olmalıydı. Başlığı da öyle yaptım.
Tanıdığıma onun verdiği tacir profillerine karşı şunları söyledim. SEN HIRSIZLARI SAYIYORSUN HALBUKİ HIRSIZ ESNAF DEĞİLDİR.
Tanıdığım da bana ESNAF NEDİR o zaman tarif etsene dedi.
Tacir, ticaret yapan kişidir yani alım-satım yapan kişidir. Ticaret karşılıklı rıza ile yapılan bir iştir. Ticarette hile, hırsızlık olmaz. Tacir kişi eksik tartıp alan ve fazla tartıp satan kişi değildir. Terazide çalanın adı tacir değildir hırsızdır. Hırsıza tacir demek doğru değildir. Riba’nın ticaret olmadığı Kuran’da açıkça yazmaktadır. Mutaffifin suresinin ilk üç ayetinde RİBA açıkça tarif edilmiştir.
Mutaffifin suresi :
Mutaffifiyn Sûresi, 36 ayettir… Adını, ilk ayetindeki “Mutaffifiyn” (eksik ölçüp-tartanlar) den alır…
1- Eksik ölçüp tartanların vay haline!
2- Onlar insanlardan kendilerine bir şey aldıkları zaman tam ölçerler.
3- Kendileri başkalarına bir şey ölçtükleri veya tarttıkları zaman eksik ölçer ve tartarlar.
4- Onlar tekrar diriltileceklerini zannetmiyorlar mı?
Ticarette eksik ölçüp tartanlar yani teraziden çalanlar Kuran da bir sure ile yer almıştır. Bu sure de ribanın ne olduğu açıkça tarif edilmiştir. Hırsızlık asla tacirlik değildir demiştim. Tacir kusurlu mal satmaz, sattığı malın bir kusuru varsa müşteriye o kusuru da söyleyerek malını tanıtır. Tacir, malını daha pahalıya satabilmek için müşterileri kızıştırmaz. Satışlarda hile, hurda, tuzak kurmaz. Komşusunun müşterilerini kapmaya uğraşmaz, komşusunun dükkanına,çırağına,malına zarar vermez. Komşusunun ekonomik sıkıntılarını istismar etmez. Ticarethanesini zamparalık paravanına döndürmez.
Sizler de bilirsiniz ki, bir adamın cebinden parasını çarpmanın binbir yolu vardır ve bu binbir yolun yarısını halk ticaret zanneder. Karşılıklı rızaya dayanmayan bu binbir yolun hepside ribadır. Riba başlığını açıklamak gerekirse ticari anlamdaki haksız kazançların tümüdür.
Velhasıl tacir ticaret yapandır, hırsızlık yapan değil. Hırsızlıklara ticaret denmemesi hususunda Kuran zaten gerekli uyarıyı yapmış bize.
27 Mart 2010 Cumartesi
UĞUR ÖZALTIN
Osmanlıca sözlükten…..
Ticaret : Alım-satım.
Tacir : Ticaret yapan
Tüccar : (Tâcir. C.) Tacirler, satıcılar. Ticaret yapanlar.
Esnaf : Sınıflar. Sıralar. Türlüler, menbalar, menşe’ler, asıllar, esaslar.
San’at : Ustalık, hüner, mârifet.
San’atkar : Usta, san’atçı.


















Sn Uğur Özaltın,
Türk Ticaret Kanunu’na göre basiret tacir kabul edilen herkeste bulunduğu varsayılan bir özellik olduğundan basiretsiz tacir yoktur.
Kanun bütün tacirleri basiretli sayar ki fahiş cezai şartlardan müzdarip olur yahut gabin dediğimiz sözleşmede tarafların karşılıklı edimleri arasında orantısızlık bulunması gibi bir durum söz konusu olurlarsa mahkemelerde ağlayıp sızlamasınlar.
Tacirin basiretli olması demek dikkatli, tedbirli, ölçülü olmasının yanında objektif, ahlaklı ve hüsnü niyetli olmasını da icap ettirir.
Medeni kanunda, Türk Ticaret Kanunu’nda tacir olmanın gereklilikleri açıkça belirtildiği ve hakları mahfuz edildiği gibi, İslam’da da Ticaret ahlakı vardır ve çok hassas bir mevzudur. Zira kulun kula hakkının geçmesi söz konusudur.
Ama insanoğlu doyumsuzdur. Resulullah (a.s.)’inde buyurduğu gibi; “Âdemoğlunun iki dere dolusu malı olsa bir üçüncüsünü ister. Ademoğlunun içini/karnını topraktan başka bir şey dolduramaz.”
Dünya malına olan düşkünlüğü ve para hırsı insana her türlü hileyi, düzenbazlığı hatta hırsızlığı dahi yaptırtabilecek kadar fitnedir insanın ruhunda.
Para kazanma ihtirâsı, nefsin zebûnu olduğu korkunç handikaplardan biridir. Muhteris kimse, bir testiye benzer; karnı dolsa da ağzı kapanmaz. Halbuki bir testiye deryâlar boşaltmaya kalksan, istiâbından fazla ne alabilir? Yine muhteris, bir ocak, soba veya mangal gibidir ki, ona odun ve kömür gibi yakacaklar yığıldıkça, işbâ hâline gelip sönmez; bilakis alev ve harâreti artar.
Ticaret, bir merhaleden sonra hırslarımıza gem vurmak olmalı ki, haddi aşıp dünya ve ahirette bedbaht olmayalım.
Saygılar
Zehra hanım
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim.
Yazımda da belirttiğim gibi ticaret ve tacirliğin hırsızlıkla karıştırılmaması gerekliliğine vurguda bulundum.
Dinimizin ticaret ahlakı başlı başına çok güzeldir ve bir makaleye de sığmaz. Tacirin ahlaklısı olan bir toplum olmak ve bozulmamak benim dileğimdir.
Selam ve saygılarımla
Uğur Bey,
Ticaret ahlakı, işveren- iş gören ahlakı ile ilgili bir makaleniz yada bir çalışmanız varsa ilgileniyorum.
m.e.temur@hotmail.com , mehmet erdem