Çocuk, gelecek kaygısının olmadığı, kendine has oyunlarından zevk alan bir çağa aittir. Oyun için yaşar, ya da yaşamak için oynar. İki gurup, birbirimize karşılıklı top atıyor ve tutamayan oyun dışına kalıyordu.
Oyun dışı kalmak yıkılışın ilk ve son anı. O çağda yenilme eylemi, arkadaşların yüzüne bakamamak demekti.
Yağmur, fırtına ve soğuk kimin umurundaydı…
Havalar soğumamıştı ama sinyaller iyiye işaret değildi. Sonuçta kış mevsimi, yılın ayları arasında yaşanıyordu. Bu aylarda en çok meşgul olduğumuz eşyamız sobaydı. Soba diye kuzineyi biliyorduk. Kuzinede yemek pişer, mısır patlatılır ve patates fırınlanırdı. Kuzine aşhaneyi bir güzel ısıtıyordu. Kuzinenin başında anca beraber, kanca beraberdik.
Bu sene odalarımızdan birine soba kurulacaktı. Kardeşime kalırsa üşüyen kuzinede ısınsın idi. Babam ise soba almaya karar vermişti. Ustaya sipariş vermiş ve yarın gelecekti. Sobayı çok merak ediyorduk. Okuldan geldiğimizde kardeşim babama soba deyince babam da ördek içerde dedi. Kardeşim de bana babam soba yerine ördek almış dedi. Ben de “O sobanın adı ördek soba” dedim.
Ördek sobayı odaya kurdu. Artık odunların bir kısmı da ördek sobaya göre kesilecekti. Ördek sobaya fındık kabuklarını doldurduk. Çok güçlü yanıyordu. Oda anında fırın gibi oldu. Kardeşimle rahatsız olduk. Sıcağa alışık değildik.
Kardeşimle sobaya göre odunu az kesiyorduk ki, çok yanmasın diye. Odun keserken de kardeşim acele ediyordu. Bende yorulmayalım deyince, karşımda heykel olsa daha iyi keser diyordu. Arı gibi çalışıyorduk. Kardeşime göre odun kesme işi, biçilmiş kaftandı. Ben de ondan bir gömlek aşağıydım. Odanın ısınmasına çare aramaya başladık. Babam çareyi sobaya az odun atmakta buldu.
Ördek sobamız olmuştu. Ördeği seviyorduk. İçine ne doldurursan yakıyordu. Fazla da kül bırakmazdı. Çünkü külün atılması kardeşimle bana aitti. Külü boşaltır ve kestiğimiz odunu mereğin arkasına yığar gerektiğinde oradan alırdık.
Dut, kara ağaç ve kestane odunu çok iyi yanar ve ısı gücü yüksekti. Kardeşim, dut dalını kesmeyelim deyince, “Buldukça bunuyorsun.” Dedim. Dut dalını yaş bulmuştu. Sobada hemen yansa bile yaş diyeceksin diye tepki gösterdim. Babam kesiğimiz odunu gördü, “Bundan iyisi can sağlığı.” Dedi. Kollarım düşene kadar hızarı çekmiştik. Kardeşime “Benden bu kadar.” Dedim.
Daldan dala konan kardeşim, top oynamaya kalktı. Karanlık oldu, top nereden çıktı dedim. Babam geldi beraber eve girdik. Top oynamadığım için, kardeşim dut yemiş bülbüle dönmüştü.
Annem ile yemeği hazırladık. Yemekten sonra ders çalıştık, ödevlerimizi yaptık.
Kuzinenin yanından ördek sobamıza gidecek ve sıcakta çalışabilecektik.