Karl Marx’ın İnsan Anlayışı..
Marx, insanın kavranabilir ve belirlenebilir olduğuna inanır.
Ona göre bir insan, sadece biyolojik, fizyolojik ve anatomik olarak değil, aynı zamanda psikolojik açıdan da tanımlanabilir bir özelliktedir. (Erich Fromm, Marx’ın İnsan Anlayışı, 2.Baskı,Say Yayınları, 2016, s.47)
Yine Marx’a göre, gerçek insan doğası ile içinde yaşanılan toplumun insan tipi eş olmak zorunda değildir.
İnsanı “yararlılık” ilkesine göre değerlendirdiğimizde yalnızca genel bir anlayışa ulaşırız. Sonrasında ise her bir dönemde tarihsel akışa bağlı olarak değişen bir insan doğası ile karşılaşırız. (Karl Marx, Das Kapital, Cilt I-III,1971,s.637)
Marx “genel insan doğası” ile “tarihsel süreç içinde ve tarih tarafından değiştirilen insan doğası” arasında bir ayrıma gitmiştir. Ve ağırlığı tarihsel yönü ağır basan görüşe vermiştir.
Demek ki, Marx’ta; bir genel insan doğası ve bir de kültür çevrelerinde değişen bir insan doğası bulunmaktadır.
İki tür insani güdü ve hırsı birbirinden ayırıyor.
Birincisi, açlık duygusu ve cinsel dürtüler gibi sabit güdüler.
İkincisi ise, göreli güdü ve hırslardır.
Bunların ortaya çıkışları, belirli bazı toplumsal yapılara, üretim koşullarına ve alış veriş ortamlarına bağlıdır.
Örneğin, kapitalizm tarafından özellikle üretilen bazı ihtiyaçlar vardır.
Ekonomi politik ekolünün üretebildiği biricik ihtiyaç, para ihtiyacıdır.
Peki, bu ihtiyaç ne tip bir insan biçimlendiriyor?
Malların, metaların ve ihtiyaçların doğurduğu sorunlara hemen çare bulan, sürekli hesaplar yapan, insanlıktan uzak, kurnaz, doğadan kopuk, hayali arzularının esiri olmuş, adeta onların kölesi olmuş bir insan tipi.
İnsanlar tarihsel akış içinde kendilerini geliştirmişler ve değişmişlerdir.
Böylece tarihsel sürecin bir ürünü ve sonucudurlar.
İnsanlar tarihlerini yaparlar ve kendilerini yaratırlar.
Tarih, insanın kendini gerçekleştirmesinin tarihidir.
Tarih, emek ve üretim süreçlerinde insanın tarihidir.
Dünya tarihinin özü, insanın emeği ile yaratılmasıdır.
Marx, Hegel ve antik Yunan felsefesini önemsemiştir. Teorik-kuramsal felsefenin sorunlarıyla ilgilenmemiştir. Onları boş spekülasyon görüyordu.
Çünkü kendi felsefesinde dünyayı değiştirmek gibi hayati bir görev vardı.
Marx insanın toplumsal doğasını dikkate alır. Platon ve Aristoteles’te olduğu gibi.
Marx, “ insanın özü, somut gerçekliği içinde, toplumsal ilişkiler bütünüdür.” şeklinde yazmıştır.(K.Marx, Feuerbach Üzerine Tezler, aktaran; Stevenson,Habermas,Matthews, Witt, İnsan Doğası Üzeri On üç Teori, 1. Baskı, The Kitap, Kasım 2018 s.256)
Marx, insan doğasının tarihsel süreçlere ve toplumsal yapılara göre değişkenlik içerebileceğini öne sürer.
Toplum, kişilerin sosyal etkileşimlerinin etkisi altında kalmış bir özdür.
Sosyoloji psikolojiye indirgenemez.
İnsanların yaşadıkları toplum da dikkate alınmalıdır.
Marx’ın en belirgin katkılarından biri, bu metodolojik vurgudur.
Bu görüş yaygın kabul görür.
Bu nedenle Marx, sosyolojinin kurucu babalarından biridir.
Bunlara karşın Marx’ın insan doğasına ilişkin tözsel bir genellemesi de vardır. Bu önceki paragraflarda belirtilmişti.
Marx, insan doğasının geleceğine ilişkin bir arzusunu da dile getirir.
Bu, insana uygun yaşamın amaca yönelik üretken faaliyetler içermesi gerektiğine ilişkindir.
Herkesin var olan yeteneğini sınırsızca geliştirebileceği, geleceğin toplumuna ilişkin bir öngörüdür, bir öneridir bu özlem..