Kadına Şiddet Kanayan Yaramız
Bugüne kadar çok yazıldı belki çok konuşuldu. Ama ne kadar gündeme getirsek azdır. Çünkü sürekli kanayan ve iyileşmeyen bir yaramız var. Evet, sürekli kanayan dinmeyen bir toplumsal yaramız var maalesef. Kadına Şiddet bir türlü dinmiyor. Her gün gazetelerde, televizyonlarda, İnternet sitelerinde vb. iletişim yayınlarında hep duymaktayız. Toplum olarak darp etmenin bir insanlık dışı bir eylem olduğunu söyleyip kınarken, şiddetin daha da ötesine geçerek kadın ölümleri gerçekleşmektedir. Yani her gün neredeyse domino etkisi yapmış gibi sürekli kadına şiddete iletişim ağlarıyla şahit olmaktayız. Öncelikle kadına şiddeti kınıyorum. Eşlerin ya da sevgili olan insanların birbirlerine şiddet uygulayarak neyi çözmeye çalıştıklarını anlayamıyorum. Çünkü şiddet hiçbir zaman çözüm aracı olmamıştır. Yüce Yaradan bizlere dil vermiş, konuşup anlaşalım, anlaşıla bilelim diye.
Bir kişiyi öldürmek, bütün insanlığı öldürmüş gibidir diyen bir dinin mensupları olmamıza rağmen insan öldürmeye devam ediyoruz. Caydırıcı tedbirler alınmasına rağmen kadına şiddet neden önlenemiyor. Nerede bir eksiğimiz var, ya da gerçekten bu işin üzerinde duruyoruz da başaramıyor muyuz? Yoksa yeterince bu kanayan yaranın üzerine odaklanamıyor muyuz? Kadına şiddeti önleyemediğimize göre mutlak eksiklerimiz var demektir. Devletimiz başta olmak üzere Üniversiteler, Akademisyenler, Psikiyatrisiler, Psikologlar, Sivil Toplum Kuruluşları, Gazeteciler olarak kadına şiddetin temeline inip bu işi çözmek durumundayız. Mutlaka bu konuda çalışmalar yapılıyor, ama geldiğimiz nokta itibariyle yetersiz kaldığı ortadadır. Bu konuda acilen paneller, seminerler verilmelidir. “Aile hayatında iletişim nasıl olmalıdır”. “Eşlerin birbirlerine saygı sevgi göstermelerinin önemi” bir kez daha anlatılmalıdır. Empati sanatı anlaşılır bir şekilde topluma anlatılmalıdır. İnsan öldürmenin günahı, vebali Diyanet Mensupları tarafından sürekli dile getirilmelidir.
Kadına şiddet konusu iletişim ağlarının gelişmesiyle birlikte daha da arttığı görüşündeyim. Temelinde kıskançlığın, geçim sıkıntısının büyük payı olabilir. Ama daha başka sebepleri de olabilir. Bütün bunların sebeplerini araştırarak ortaya çıkarmak ve çözüm üretmek zorundayız.
Unutmayalım ki kadınlar bizim analarımız, eşimiz, ablamız, küçük kız kardeşimizdir. Her şeyden önce Vatan için Asker doğuran Kadınlarımıza toplum olarak sahip çıkmalıyız. Kanun önündü kadın erkek eşittir. Fiziki farklılıklarımız olabilir. Kadın ve Erkek aslında bir bütünün iki parçasıdır. İkisi birbirini tamamlayan iki ayrı karşı cinstir. Yani bir Aile hayatının Kadın ve Erkek olmazsa olmazlarıdır. Birisi olmadan tam Aile olunamaz.
Evde daha fazla konuşmak, birbirimizi daha iyi anlamak gerekirken, televizyon, İnternet, telefon, bilgisayar gibi iletişim araçlarıyla meşgul olmaktayız. Bu da insanların birbirlerini anlamalarını zorlaştırmaktadır. Daha fazla Aile hayatımıza zaman ayırmalıyız. Günlük beraber yemek yerken, çay içerken konuşmalıyız. İletişim araçlarını bir kenara koyarak, televizyonu kapatarak beraber karşılıklı sohbet etmeliyiz. Unutmayalım ki kavgalar ve anlaşmazlıkların birçoğu ön yargılardan ve birbirimizi yeterince anlayamadığımızdan kaynaklanmaktadır. Bir başkasının hayatını takip etmek, başkalarının ne yaptıklarını merak etmek yerine, kendi Aile saadetimiz için çaba göstermemiz daha isabetli olacaktır. Evet, bir kadına şiddet sorunumuz var. Bu konuda Aile içi iletişim eğitim seminerleri faydalı olabilir. Bu noktada eğitimin önemi tartışılmazdır. Umarım bu sorunumuzu kısa zamanda çözeriz ve Kadına şiddet haberlerini ve Kadın ölümlerini bir daha duymayız. Saygılarımla.
Şuayip DEMİR
Gazeteci-Yazar-Söz Yazarı-Senarist
gzt.yzr.suayip.demir@gmail.com