“Kuş uçmaz, kervan geçmez.” Bir yerdi güzlek. Güzleğe dedelerinin babası gelmişti. Savaşlardan kaçıp nehirden kendilerini salmışlar ve düz bir yörede kalmışlardı. Güzleğe dağlar geçit vermezdi. Tek geçit nehirdi. O geçitte nehir taştığında kapanırdı.
Yıllardır yokluk çekiyorlardı. Adeta dağların arasına gizlenmişlerdi. Yaz aylarında güzleğe düşen oluyordu. Nehrin suyu azgın hâle gelse geliş gidişlerin yolu kapanıyordu. Yalnız güzlekten kaçan oluyor ve bir daha geri gelmiyordu. Geri gelmemek, güzleğin de bilgilenmemesi demekti.
Savaş yılları güzlekte aileler rahattı. Arayan olmazdı. Zaten nüfusta da kayıtları yoktu.
Aileler kendilerini korusa da kaçan yakınlarına engel olamıyorlardı. Güzlekte aileler arasında çok güçlü bir dayanışma vardı. Bu dayanışma sonucu, evler yenilenir, bağ ve bahçeler eşilir ve bellenirdi. Kendi kendine yeterli olmaya mecburdular.
Yağmur ve sel olayı en büyük felaketleri oluyordu. Çok az kar düşüyordu. Soğuk değildi. Onun için, sebze ve meyve yeterli oranda yetişiyordu.
Dağlardan kar kalkmaz ama güzleğe yağmazdı. Kaynak suyu boldu, sulama suyu da nehirden alınıyordu. Onların rahatsız oldukların olay ayılardı. Ayıları bir defa korkuttukları olayı ikinci defa uygulayamıyorlardı. Ayılar anlıyor ve dinlemiyorlardı. Onun için güzleğin ayı hikâyesi meşhurdu.
Güzlekte şeker ihtiyacı baldan karşılanıyordu. Onun için her aile arı yetiştiriyordu. Bir şekilde gaz yağı bulsalar da genelde gaz yağı yerine çıra kullanıyorlardı.
Yaz mevsiminde nehri takip edenler güzleğe kadar geliyorlardı. Güzlekten, yağ, bal ve buğday alıyorlardı. Gelenlere uzaylı gibi de davranmazlardı. Gelenlerden biri; yaşlı amcaya soruyor. Bu yaşa kadar hiç hasta oldun mu? Yaşlı amca, olmadım, ilaç dahi kullanmadım. Yedikleriniz arasında üretmediğiniz bir besin var mı? Hayır, ürettiklerimiz dışında hiçbir şey yemeyiz.
Yaşlı amca iki çocuğu olduğunu söylüyor. Kaçıp giden çocuğunu saymıyor. İnek ve keçi besliyoruz. Büyük kayanın içindeki mağarayı düzenliyoruz ve buzdolabı gibi kullanıyoruz. Yazları da orada kalıyoruz. Mağara çok serin. Hasta etmez, hasta isen iyileştirir diyordu.
Yazın serinlemesi için hayvanlarımızı da mağaraya süreriz. Mağaranın arka tarafı çok büyüktür. Belki iki yüz yıldır burada yaşıyoruz. Hayatımızdan memnunuz. Hiçbir teknik alet kullanmayız. Tarlalarımızı bir yaparız.
Güzlek, farklı bir iklim, insanlar ve kendine göre renkli bir hayat.