Çalışma hayatına hayal kırıklığıyla başladı. Branşıyla ilgisi olmayan bir iş bulabilmişti. İşinde gece nöbeti tutacak, hatta soğan da soyacaktı. Buna rağmen, baba eline bakmayacağına da seviniyordu.
İş yeri “Yaşlılar eviydi.” Üçüncü günde çalışanları tanımaya başladı. Çalışan arkadaşlarıyla samimi bir havada konuşur, güler yüzlü ve sıcak kanlı bir davranış gösterirdi. Açık yürekli ve sevecendi. Kısa boyluydu fakat boy konusu gündeme geldiğinde, “Akrabalarım arasında en uzun boyluyum,” derdi.
Hayatının çilesi köyünde başlamıştı. Saçları kaçmış ve alnındaki kırışıklıklar derinleşmişti. Farkında olmasam da sorunlarla başa çıkabileceğini umuyordu. Çünkü belirsizlik, insanın yaşantısının doğal dayanağıdır, diyordu.
Mutfağın ve salonların düzeninden sorumluydu. Kurum amiri sert görünse de babacandı. Çalışanın hayata yenik düşmesini ve ezilmesini istemezdi. Yaşlı elemanlarına da çok iyi davranırdı. Ali’yi de sevmişti, şakacı davranışından hoşlanmıştı. Ali ziyaretçileri karşılar, onların büyükleriyle ilgili isteklerini yerine getirirdi. Ali bir kısmına “sıkıcı tipler” adını vermişti. Ali babası için de sıkıcı tip diyordu. Çünkü her şeyi irdeler “Mızmızın tekiydi,” diyordu.
Babası deyince bağ ve bahçeleri geldi gözünün önüne, yüzü kızardı, gözleri sulandı. Yalnız başına babasının başarılı olamayacağını düşündü ve ona acıdı.
İlk nöbeti olduğu için gerekli malzemeleri hazırladı ve erkenden nöbeti devir aldı. Hava kararmış, ziyaretçi kalmamıştı. Uyumamak için çayını içti, kolluğunu hazırladı. Yaşlıları son olarak kontrol etti. Kapının iç tarafından gelen gideni gözleyecek ve bir ses dahi duysa ilgililere haber verecekti. Ali gördüğünü unutmayan ve sesleri tanıyan bir özelliğe sahipti. Ayrıca çok iyi derecede taklit yapıyordu. Nöbet esnasında yanına gelen arkadaşlarına taklit yaptı ve hepsini güldürdü.
Türkü, köy şivesiyle kadınların konuşmaları ve yetkililerin sözlerini aynen çıkarıyordu. Ali’ye siyasileri taklit ettirip güldüler. Yarın devam ederiz diye, herkes dinlenmeye çekildi ve Ali uyumamak için direnmeye başladı.
Sabahı soğan çuvallarının üzerinde karşıladı. Bir süre kendine gelemedi, ayağa kalkamadı. Uykudan ölüyordu. Yüzü kızardı. Amirine ne diyecekti. Nöbet yeri nere soğan çuvallarını üzeri nereydi. İlk nöbette böyle bir olumsuzluk işten olmayla eşdeğerdi. Sen ol da taklit yap bakalım, dedi. Ali’nin başına arkadaşları toplandı ve Amir, odasında bekliyor, dediler.
Ali’nin aklından geçenler ve korkuları anlatılamazdı. Amirin odasına girdiğinde, ayakta zor durabildi. Ali’nin şen konuşan hâli gitmiş süt dökmüş kediden fena olmuştu. Sararıp solmuş ve içinden “Baba geliyorum,” diyordu.
Amir, “Nöbette uyumanın ne demek olduğunu biliyorsun. Soğan kabuklarını yerlere döktün her tarafı kokuttun, nasıl başardın. Ali’ye otur dedi. Ali oturdu ve başının dönmesi geçti. Böyle bir şeyi nasıl yaptığına çok üzüldüğünü belirtmesine gerek kalmadı, çünkü ağlıyordu.
Ali daha özgür, rahat bir hayat düşlerken bir ay olmadan düştüğü duruma kahroluyordu. Kendisinin kurallara uyma sözü nerede kalmıştı. Yapılacak bir şey yoktu, kaderine rıza gösterecekti.
Amir, “Peki kâğıdı imzala, bir daha karşıma çıkarsan, soluğu nerede alacağını biliyorsun,” dedi.
Ali amirin elini öptü ve ayrıldı. Arkadaşlarının gözüne bakamadı. Başına böyle bir hâlin geldiğine inanamıyordu. Ali, yaşlılar evinde neşe kaynağı ama koşturuyor, azami dikkat ediyordu. Önümüzdeki hafta yine nöbet sırası gelmişti. Ali şimdiden titremeye başlamıştı.
Nöbet saatinde yine taklit yaptı, herkesi yine güldürdü. Çayını ihmal etmedi. Uyumamak için kendine göre her türlü önlemi aldı. Hatta Amir bile ona çay getirdi. Ali her tarafı gezdi ve bir vukuat yok diye Amire bilgi de verdi. Herkes dinlenmeye çekildi Ali gece yarısına doğru göz kapaklarının kapanmasına engel olamadı.
Ali sabah uyandığında yine anormal bir durumun olduğunu anladı ve ağlamaya başladı. Çünkü su dolu bir plastik havuzun içinde yatıyordu. Suya gömülmüş hâlde arkadaşları başına toplandılar. Az sonra Amir de geldi ve Ali, ayağa kalkamadı, uyumak istiyordu.
Ali bir süre sonra kalktı ve su içinde bekledi. Amir, arkadaşlar Ali’yi götürün hazırlandığında odama gelin, dedi. Ali gözleri yaşlı olarak arkadaşlarıyla odaya girdi. Arkadaşlarına da sizleri çok sevmiştim. Buraya kadarmış, köyüme geleceksiniz sizlere, meyve ve sebze hazırlayacağım, diyor.
Amir, Ali havuzu nereden buldun da suyun içinde uyudun? diye soruyor. Ali inanın hiç haberim yok nasıl bir uyku ki, göz kapaklarımı iki elimle de açamadım, diyor. Amir, Ali iki olayın da sana birinin yaptığı şaka olabilir mi? diye soruyor.
Ali biraz kendine geliyor ve yavaşça olabilir diyor. Amir kim yapmış olabilir diyor.
Bana en son çayı getiren diyerek, Amirini kastediyor ve herkes gülmekten kırılıyor.