Gün/aydın dostlarım…
Yasamak sevmektir diyorsan… Yaşama sevincini yitirme…
Kollarını aç… ________________ Benim adım SABAH… Sevgiye başlangıcım ben…
EGO
Dostlarım bu gün sizler için her insanın içinde var olan Egoyu araştırdım. Kim ne demiş, kim ne yazmış ve ben ne yazmışım bir bakalım konuya dedim… Ego denildiğinde her ne kadar insanların aklına olumsuz şeyler gelse de, aslında bu kavram her insanda mevcut olan bir durum. Egosuz bir insandan bahsetmek mümkün değil. Her insanda bulunur. Ama önemli olan onu kontrol altında tutmak, kendi yararına değil insanlık yararına kullanmayı bilmektir. Yani paylaşımcı ve sevgi dolu olmaktır…
Ego, Latinceden gelen bir kelime… Anlam olarak ‘benlik’, ‘bencillik’ ve ‘ben’ gibi ifadeleri karşılıyor. Ayrıca bu Sigmund Freud’la özdeşleşen bir psikanaliz terimidir. Ego, insanın kişisel özelliklerini koruyarak bilinçaltı isteklerinden bazılarına izin verme halidir ve her insanda bulunur. Egonun ortaya çıkmasında yetiştirilme biçimi, sosyoekonomik düzey, anne-baba tutumları, fiziksel sağlık, okul başarısı ve arkadaşlık ilişkileri başta olmak üzere bireylerin benlik saygısı düzeylerini etkileyen ve bundan etkilenen pek çok faktörden söz etmek mümkündür.
Ego kavramında vurgulanması gereken en önemli nokta “ben” ile başlayan cümlelerdir. Bir kişi bu cümleleri çok kuruyorsa burada bir dengesizlik var demektir. Egolu bir insan olup olmadığımızı anlamak için kendimize şu soruları sorabiliriz:
“Acaba ben hep haklı olmaya çalışıyor muyum?”
“İnsanların sınırlarına ne kadar saygılıyım?”
“İnsanları olduğu gibi kabul edebiliyor muyum?”
“Kendimi çok övüyor muyum?”
“Eleştiri kaldırabiliyor muyum?”
Ego benlik anlamına gelir. Benlik insanın kişiliğinde bulunur. Ancak kontrol edilmezse ortaya çıkar ve sergilediği davranışlar bu ismi alır. Kişi sürekli olarak kendini ortaya koyarsa ve kendi özelliklerini yüceltirse egoist olur. Egosunu kontrol edemeyen insanlara egoist denilir. Bu bazı insanlarda hastalık boyutunda olan bir durumdur. Ve sadece kendi menfaatini gözeten kimse olarak ortaya çıkar… Egoist olarak tanımlanan bireyler kendini herkesten üstün görürler. Başkalarının onlara saygı göstermesi gerektiğine inanan bu tip insanlar sürekli söze ben diye başlar. Bu duygu egosunu yönetmeyi bilmeyen insanlarda ortaya çıkar…
Günlük dilde aşırı özgüvenli, bencil ve kendisinden başka kimseyi önemsemeyen insanları ifade etmek için kullanılan egolu, egoist, egoizm ve egosu yüksek gibi ifadelerin psikolojide tanımlanan ego ile hiçbir ilişkisi bulunmamaktadır.
İnternetten ego ile ilgili bilgi araştırıldığında “ego nasıl yenilir”, “egoyu kontrol altına almak”, “egodan kurtulmak”, “egoyu yönetmek” ve “egonun zararları” gibi ifadelerine rastlanmaktadır. Bu ifadelerde geçen ego sözcüğünün psikolojide tanımlanan ego ile uzaktan yakından ilgisi yoktur.
Kısacası Ego “ BEN “ anlamına gelmektedir… Yani içinde “BİZ” yoktur…
“Başkalarının kalplerini incitmekten kaçın.
Çünkü başkasına verdiğin acının zehri er ya da geç sana geri döner.” (Kızılderili Atasözü)
Ego, aklımıza gelebilecek tahmin edebileceğimiz en kötü güven dolandırıcısıdır. Çünkü onu göremezsiniz. En büyük ve tek numarası “ben senim”dir.
İlişkilerimizdeki temel sorunlardan biri karşımızdaki ister ailemizden biri, ister sevgilimiz, dostumuz, arkadaşımız olsun birbirimizin düşünce, duygu ve davranışlarımızı yanlış anlamamız, yani tam anlamıyla birbirimizi tanımıyor olmamızdır.
Sigmund Freud demiş ki konuyla ilgili: “Garip değil mi? Bir insana vazgeçilmez olduğunu hissettirdiğinizde, ilk vazgeçeceği kişi siz olursunuz!..”
Eksik ve kompleksli insanlar kendilerini övmeye ve övünmeye ihtiyaç duyarlar
Sevgiden yoksun büyüyen insanlara ne yapsanız da mutlu edemezsiniz. İnsanın iç dünyasında tanımlayıp, değer verdiği anlam ve bu anlama göre aldığı saf niyetler çerçevesindeki kararlar o insanın gerçekliğini oluşturabilir. Tabii isterse. Sevgi ve saygı ile her şey düzelir. Yeter ki insan çaba göstermeyi bilsin.
Ego denilen kavram, her insanda bulunan nefsin yeni adıdır. Aslında nefis ve şeytan temelde aynı şeylerdir. Nefis, şeytanın insan bedenindeki (beden çürüyüp yok olduğuna göre “ruhundaki” demek daha doğru olur) bir çeşit kontrol mekanizmasıdır. Ama aynı zamanda nefis insanın ta kendisi yani egosudur. Nefis-ego-öz benlik, her şeyi fazlasıyla ister ve asla doymak bilmez. İnsan, egosunun ya kölesi ya da efendisidir. Egoya (nefse) hükmetmek zordur ve bunu başarabilmek için insanın manevi bir iç disipline ihtiyacı vardır. Ama bu ihtiyacın birçok kişi farına varmaz veya inkâr eder.
Durum bu iken: Bizi biz yaptığına koşullandığımız ” EGO” muzu kolumuza taktık yuvarlanıp gidiyoruz. Konuşmalarımız “BEN” in merkezinde dönüp durmakta. Amaç var olduğumuzu ispatlama çabası. Gün içinde yaptığımız eylemleri tek tek incelesek, hepsinin kökeninde, sıkı sıkıya tutunduğumuz Egomuzu güçlü tutma niyeti olduğunu fark edebiliriz. Öyle ki kendimizle ilgili değilmiş gibi görünen davranışlarımızın, söylemlerimizin özünde de aslında yine biz bulunmaktayız.
İçimizden iki ayrı ses, iki ayrı görüş gelir çoğu zaman. Biri Allah’ın yarattığı gibi kalan parçamızdır. O bizim yüksek benliğimizdir. Mükemmeldir, tamdır. Yaradan’a bağlıdır. Diğeri ise, cesaretimizi kıran, korkutan, hükmedici egomuzdur. Biz onu herkesten ve her şeyden ayrı olduğumuz inancıyla ortaya çıkardık. Ego, açmak istediğimiz kapıları açtırmayan, söylemek istediğimiz sözleri söylettirmeyen, yaşam amacımıza doğru gitmemizi engelleyen bir barikattır.
Geçmiş ve gelecekte dolaşan bir böcektir adeta. Anda kalmamızı, şu an bu cümleleri tüm benliğimizle hissetmenizi engelleyendir. Satırları okurken bizi dün arkadaşımızla yaşadığımız soruna götüren, yarın yapacağınız toplantı için tasalanmanıza sebep olan sestir. Ego, şu anda olmamızı, aldığımız nefesin mucizesini hissetmemizi istemez. Çünkü Şeytanın ta kendisidir o…
Gelecek ve geçmiş düşünmeyi gerektirir. Düşünmekte şu anda kalmayı engeller. Kalbinin o an hissettiklerinin farkında varmadan, geçmişte ve gelecekte ego yolculuğu yapan o kadar çok insan var ki… Eğer hafif, huzurlu ve dingin olmak niyetindeysek, anı deneyimleyip ve içimizdeki egosal sesleri susturmalıyız. Böylece ”Yüksek Benlik” in fısıltısını duyabiliriz. Ve ilahi rehberliğin kaynağına ulaşırız İnşallah
Bir konuya çözüm ararken, içimizden gelen sesin, egomuzdan mı yoksa yüksek benliğimizden mi geldiği konusunda tereddütte kalabiliriz. Oysa bu iki sesi ayırmak hiç de zor değildir. Yüksek benliğimiz: ”Sakin ol, anı deneyimle, kendine güven, yaşadıklarının sana öğreteceği dersler var, yaşama güven, korunuyorsun” der. Oysaki egomuz, öfkeli, kıskanç, kavgacı ve korku doludur.
Egosu cüssesinden büyük insanların hali gerçekten içler acısı. Hangi gazla, nasıl bir pompayla şişirirler o egolarını bilemiyorum ama o şişkin egoları ne küçücük beyinlerine ne de hırstan kırış buruş olmuş yüreklerine sığmayınca her an patlamaya hazır bomba gibi dolaşırlar ortalıkta. Aslında acınacak durumdadırlar şişkin egoların bu müstesna sahipleri. Çünkü kendilerinden egolarının altında ezim ezim ezilmektedirler aslında. Onu tatmin etmek için kıvranıp dururlar, ancak bunu yapabilecek ne düşünsel ne de fiziksel kapasite vardır. Tatmin bekleyen ego hırpalayıp durur sahibini. Kimin sahip, kimin sahiplenilen olduğu da belli değildir zaten. Ego emreder, kişi kıvranır emirlere itaat etmek için. Ancak emir büyük yerdendir ve gerçekleştirilmesi de olanaksız. Birikir çaresizlik, birikir tatminsizlik ve tortulaşıp kalır. Düşünsel kabızlık, üretimsel kabızlık…
Dar gelir beden, yetersiz kalır beyin, kaldıramaz yürek.
Ömür boyu süren trajik bir hayat serüveni…
Ne kendileri huzur bulur ne de çevresindekiler. Başına beladır şişkin egosu. Başkalarının iktidarına da hiç gerek kalmaz. Kendi iktidarının altında eziş büzüştür zaten. Bir türlü doğrultamaz belini. İki büklüm gezer her daim. Hep sancır içten içe…
İnsanoğlu, 60 kiloluk bedenlerinin içinde ama yüzlerce tonluk ağırlıkla yaşamaktalar. Geçmişin, geleceğin kaygısı, yandaki komşunun lakırdısı, etrafında ki çıkarcıların iyi sandığı kişilerin sözleriyle gaza gelmesi, onlar yapıyor benim neyim eksik deyip aslına sarılmadan yürüdüğü yanlışlıklar yüklendikçe, bedenler taşınmaz hale gelir. Sonrada ‘’Bir bilen bana dokunsa, bir sihirli söz söylese de birden her şey değişiverse ‘’ arayışındayız hepimiz.
İnsanoğlu kalbini temiz tutacak öfke kin duymayacak, yalan söylemeyecek, din, ırk gözetmeksizin herkesi sevecek. Bu dünya da misafiriz, misafir gittiği yerde adabı ve sükûneti ile oturur. Ve hepimiz bir gün geldiğimiz yere geri döneceğiz, veremeyeceğimiz cevaplar olmasın, dilimize ve gönlümüze hâkim olalım.
İyilikten şaşmamalıdır insan. Çünkü Allah’ın iyi insanlar için hep güzel bir planı vardır.
Değişim için en büyük sihir, egonun köleliğinden kurtulmaktır. Ego öldükçe, içimizin derinliklerinden yeni bir tohum filizlenir. Yüksek benliğimizin, hakikatin temsilcisinin yumuşacık sesidir duyulan. Allah herkese bu sesin bilgeliğiyle yola devam etmeyi nasip etsin İnşallah. Ama yola devam etmek için ve içimizde ki benliği “EGO” yuı yenmek için tek gerekli malzeme SEVGİDİR-SEVMEKTİR. Sevmek dünyadaki en büyük güzelliktir. Hayat sevince güzel ve diyelim ki her bir cümleye; bu ülkenin sahipleri yalnızca bu ülkeyi karşılıksız seve bilenlerdir…
Hepimiz için güzelliğin adının gerçekten daima ‘güzellik’ kalacağı ve daima gerçek rollerimiz için sahnede yer alabileceğimiz ömürler diliyorum… Sevgi yüreğinizden hiç eksik olmasın, gününüz aydın, yaşama dair tüm güzellikler sizinle olurken şiirler tadında pür neşe muhabbet, sağlık olsun, günleriniz sevdiklerinizle mutluluk içinde yuvanıza dolsun, hayat renginizde siyahlar, griler hiç olmasın. Umut, sevgi, sağlık, mutluluk hep kapınızda olsun.
Olsun ki yürekleriniz ve bellekleriniz aydınlığa kavuşun, kalemlerden yüreklere güneş ışıkları şiir gibi aksın…
Sevgiyle, sevdiklerinizle tüm kirlenmişliklerden uzak, mutlu gülen bir yüzle, sevin, sevilin, hayat sevince güzel…
Kim; Barış adına, Sevgi adına, İnsanlık adına yoklama alırsa, Ben; ‘Buradayım…’ her zaman ve her an…____Atalarımızdan emanet aldığımız bu Vatanın sahipleri yalnızca bu Vatanı karşılıksız seve bilenlerdir… Mutlu ve umutlu, acısız, gözyaşsız günler dilerim. Gününüze aydınlık, hayırlarla ve bereketle dolsun. Güzel bir gününü sevdiklerinizle ve gönlünüzdeki düşlediğiniz gibi geçirin… Her bir yüreğe uzun sağlıklı ve mutlu bir gün daha dilerim, içi sevgi dolu hayat ağacınıza asılan.
Gönül soframdan gönül sofranıza muhabbet olsun… Sağlık ve huzur ile hoş kalın, hoşça kalın, sevgiyle hep dostça kalın, bir gün, bir yerlerde, görüşmek ümidiyle…
#öskurşun#