Öğretmen, “Haftaya geziye gideceğiz.” Dediğinde “Gezi de nereden çıktı.” Diye tepki verdi. Çünkü bugüne kadar tüm komşu köyleri ziyaret etmiştik. Öğretmenimiz gezi programını açıkladığında sevinçten kuşlar gibi uçtuk.
Sevincimize dün ki, çok gezen mi? bilir teziyle kazanması belirleyici olmuştu. Gezi bir bakıma kazanmasına ödül niteliğindeydi.
Bugüne kadar ilçe dışına çıkmamıştı. Gezi sayesinde ilk defa vilayete gitmiş olacaktı. Babasının okuyun bu arazi size bakmaz. Sözü kulağında çınladı. İrkildi, “Ya okuyamazsam.” Diye korktu.
Öğretmen gezi programını açıkladı. Ziyaret edilecek yerler; kale, sur, camiler, çeşmeler, köprü, hükümet konağı ve sultan sarayı idi. Tarihi yapı ne demekti, hangi işlevleri onlara tarihi özellik kazandırmıştı. Bu bilgileri hep düşünmüştü. Bir çeşme niçin tarihi idi. Köyümüzdeki çeşmede “Milletin mülkü” yazılıydı, tarihi miydi?
Yamalı kara lastiklerle vilayete gidecekti. Her şeye rağmen, vilayeti ve tarihi yerleri hayalinde canlandırmaya başladı. Köprü, kale ve çeşmeyi köyde de görmüştü. Vilayettekiler farklı mıydı?
Öğretmenimiz son ders saatinde, “Gezi için bir lira getirin.” Dedi. Sınıfta bir sessizlik oldu. Beyni karıncalandı, morali bozuldu ve yıkıldı. Ne demekti bir lira, tarihi yerler mi? Bir liraydı. Bir lirayı yerine oturtamadı.
Köy sapağına kadar koştu. Köy yoluna saptığında öğretmenin sesi, ikinci kez çınladı. Bir liranın neden olduğu sıkıntıya rağmen, tarihi yerlerin isimleri döküldü dudaklarından… Kale, sur, cami, çeşme, köprü, hükümet konağı ve ismini hatırlamadığı yer. O yer ilgisini çekmemişti.
Eve yaklaştığında vilayete gitme ve tarihi yerleri gezme karşılığında bir lirayı kabullenmişti. Fakat bir lirayı babasına nasıl söyleyecekti. Ya bir lirası yoksa. Onun için, bir lira büyük paraysa. Hadi söyledi, bir lirayı veremezse çok zoruna gider kahrolurdu. Babasını üzmemeye karar verdi. Bizim için çalışırdı, yapmadığı fedakârlık yoktu.
Kararını vermişti. Yarın okula gitmeyecekti. Ot almada babasına yardım edecekti. Öğretmenimiz rahatsız onun için, gitmeyeceğini söylerdi. Bir liralık yerleri arkadaşından öğrenirdi. Kale, sur, cami, çeşme, köprü, konak ve ismini hatırlamadığı yer.
Kendine göre çaresizdi. Çaresizliği yemekteki durgunluğundan anlaşılıyordu. Yemekten sonra dersine çalıştı ve ödevlerini yaptı. Yatmadan önce tarihi yerlerin aklına gelmeyeni soracaktı.
Sabah nemi kalkmadan, sebzeleri babasıyla ayıklamaya başladılar. Yabani otları koparttılar. Koparttıkları otları duvarın üzerine attılar. Güneş yakmaya başlayınca eve geldiler. Babası, annesine iki kişinin çalışması başka, yabani otun büyük bölümünü aldık, dedi. Annesi memnun oldu.
Erken saatte sebzelerle çalışırken öğretmen görmüş, bize seslenmiş fakat duymamışız. Okula gitmediğini müdüre anlatır ve niçin gitmediğini sormamışlar.
Okulda yapılan sınavda bölge birincisi olunca, ödülü almak için vilayete götürülür ve tarihi yerleri gezerler.
Vilayeti çok beğenir ve de “Sultan sarayını” hiç unutmayacağını söyler.
Hasan TANRIVERDİ