4000 yıldan fazla bir geçmişle, dünya tarihinde önemli bir yer alan Türkler büyük bir kültüre sahiptir. Başlarda, Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasında ki bölgede göçebe hayatı yaşamış olmalarına rağmen İskitler Devleti ile yerleşik düzene geçip, Orta Asya’da büyük bir coğrafyaya yayılarak Büyük Hun, Göktürk, Uygur, Avar, Hazar, Büyük Selçuklu İmparatorlukları gibi güçlü devletler kurmuşlardır. Ve sonunda 11.yy/1071 yılında Malazgirt Savaşı ile Anadolu’ya gelerek, Anadolu Selçuklu Devleti (1080-1308) adıyla Anadolu Türk Devleti kurulmuş. Daha sonra Anadolu’ya yayılarak oluşturulan bir çok Türkmen Beyliği arasından Osmanlı Beyliği önderliğinde 623 yıl sürecek bir imparatorluk kuran bir ırk. 16.yy başlarından itibaren, Osmanlı İmparatorluğu’nun çok uluslu ve aile yönetiminde olması,Avrupa’da yaşanan Rönesans ve Sanayi Devrimleri ile oluşan gelişimlere ayak uyduramaması ile zayıflama süreci başladı. Kaybolma aşamasındayken bir avuç Türk diye nitelendirilen M.K.Atatürk’ün önderliğinde emperyalizme karşı kazanılan destansı Çanakkale ve Kurtuluş Savaşları sonunda kurulan Türkiye Cumhuriyeti ile bugüne geldiğimiz bir süreç…
Türk Kültür yapısında,örfünde kadın her zaman el üstünde tutulmuş, çocuk çok değerli bir kavram olmuştur. İçerdiği demokratik oluşumla, tek eşliliği benimsemiş ve çekirdek aile yapısı önemsenmiş. Kadınlara, çocuklara özellikle kız çocuklarına büyük değer verilmiş, söz hakkı tanınmış ve insan hakları açısından dönemin çağdaş kültür yapısına sahipliği ile önemli uluslarından olunmuş. Kadın; anne, arkadaş, sevgili, yetkili vasfıyla evin, ailenin, işin Han’ı olmuş. Bugün bile hâlâ kullandığımız Hanım sözü, tarihe geçmiş CengizHan’ın eşi için söylediği “Ben sizin Han’ınızım, bu da benim Han’ım” sözünden geliyor.
Türkler uzun yıllar tek tanrılı inanca sahip oldular. Gök Tanrı inancı Tengrizm. Bu inanç 10.yy’a kadar devam etmesine rağmen, 751 yılı Çin-Abbasi arasında geçen Talas Savaşı’nda Karluk Türklerin Abbasilerin yanında yer alması Abbasilerin kazanmasına neden oluyor. Bu da, Araplarla Türklerin ilişkilerinin gelişmesini doğuruyor. Dolayısıyla, İslâmla tanışılıyor. İlk defa 840 yılında, Karahanlı Devleti’nin kabulü ile de resmî din statüsünü alıyor. Türkler arasında hızla yayılan İslâmiyet, Yavuz Sultan Selim’in 1507 yılında Mısır Seferi ile Halifeliği getirmesine yol açtı. 1517-1520 yılları arasında l.Selim’in ilk Osmanlı Halifesi olmasıyla başlayan süreç, 3.Mart.1924’de Halifeliğin Kaldırılmasına kadar sürdü.
Türkler, Osmanlı adı altında Arap Kültüründen etkisi altında kalarak, özümseme ve kabuller yaşamış. Buna karşılık, uzun yıllar Osmanlı yönetiminde kalan Arapların ise, o günden bu güne Türkleri benimsemediği, sempati duymadığı, emperyalist güç olarak kabul edip soykırım ve asimilizasyon yapmakla suçlarken, bize olan gizli hayranlıkları da aşikardır.
İslâmiyetten önce Arap toplumu; haksızlığın, hukuksuzluğun hüküm sürdüğü, kadına hayatın hiç bir alanında yer verilmeyen, söz hakkı tanınmayan, kız çocuklarını diri diri toprağa gömen ki bunu bazı tarihçi/sosyologlar; tefecilik yapan, fahiş faizlerle verdikleri paraları ödeyemeyen kişilerin, kızlarına, eşlerine el koyup pazarlayan kişilerden korunmak amaçlı yaptıklarını söylüyor. Her alanda vandalizm, despotizm içeren bir toplum.
İslâmiyet, Araplara toplumsal bir düzen, bir hukuk sistemi, hümanizm getirmiş olmasına rağmen, Araplar islamiyeti sahip oldukları toplum bilinciyle, Arap Milliyetçiliği kapsamında kabul edip, benimsemiş, yorumlamış ve uygulamıştır. Bugün bile toplumsal düzenlerinde ki; çocuk evlilikleri, kadınların toplumsal statüdeki yersizliği, erkek hegemonyasında çok eşli evliliklerin yaşandığı, despot, insan haklarının olmadığı, hukuksal kamu düzeninden söz edilmeyen, bilimden uzak bir yaşam. Tek sahip oldukları güç; Doğal Kaynakları petrolden elde ettikleri büyük para.
Hayranlık iyiye,doğruya, güzele, üstüne olur gerçekliğinden hareketle, hep var olan ama son dönemde ayyuka çıkmış Arap Hayranlığı nasıl oluşabiliyor? Araplarda hayranlık uyandıracak para haricinde ne var? O para ki; çalışmadan, üretmeden, emeksiz kazanılan para…Doğa, insan, kadın/çocuk saygısı barındıran bir topluma mensup birinin Arap Toplum Kültüründen etkileneceği ne vardır? Hiç bir şey…
Onun içindir ki; islamiyetle alâkası olmayan ve onların toplumsal geleneklerini,örf/adetleri olan üsullerini kabul etmiyoruz. Her ne kadar üniter bir toplum yapısına sahip olsakta, toplumun çoğunluğunun Türk ırkından oluşmasından dolayı; siz bu topluma Araplara ait olan kadın dövmeyi, recmetmek gibi insanlık dışı absürt cezaları, kadına/çocuğa tacizi, her türlü şiddeti, despot bir yönetimle insanları ezmeyi, haksızlıklara yolsuzluklara karşı susmak gerekliliğini kabul ettiremezsiniz…Hani meşhur bir söz var ya, FITRAT. İşte bunlar, bizim fıtratımıza aykırı! Arap hayranlığı ile Şeriat düzeni isteyenler, sessiz kalanlar, farkı önemsemeyeler hiç düşünüyor mu acaba? Neden şeriatın hüküm sürdüğü ülkelerde yönetici, kudret sahibi kişilerin,ailelerinin ve çocuklarının Batıda okumayı tercih ettiklerini, kaçırılan paraların Batıda tutulduğunu ya da yatırım, alış-veriş…vb ihtiyaçların hep Batıda karşılandığını, Batıda yapıldığını? Çünkü orada hukuk düzeni var, âdil idare var, kanun,kural var, insan hakları var, eşitlik var. Bu, bugünün sorunu değil elbette. Osmanlı torunuyum diye ortalıklarda dolaşıp, şeriatı savunanlardan Fransa’da yaşayanını biliyorum da, S.Arabistan’da yaşayanı hiç bilmiyorum. Yıllardır süre gelen bir duruma sahibiz ki; eğitimliler; çağdaşlık,hukuksal düzen,insan hakları,bilim,üretim gibi kavramlarla Batıya yöneliyor eğitimsizler de; İslâm adı altında Arap kültürünün hüküm sürdüğü Doğuya…Hâlbuki Türkler, tarihleri boyunca, sahip oldukları jeo-politik, sosyo-politik konumları gereği Batı-Doğu arasında iletişimi sağlayan, aracı rolünü üstlenmişler.
Bizim eksikliğimiz, Biz Bizi bilmiyoruz, Bizi Bize öğretmiyoruz, Biz Bizi öğrenmiyoruz, Biz Bizi tanımıyoruz…Bir çoğumuz gibi benim de karşı olmadığım, sempati duyduğum ama çok da bir gereklilik arz etmeyen Noel Baba’yı bilmemize rağmen daha geniş bir misyona sahip Ayaz Ata’yı bilmiyoruz. Çoğumuza komik, basit, batıl gelen ağaca çaput bağlamanın Türklere ait olduğunu, nedenini, anlamını, yeniden doğuş olarak kabul edilen Nardugan Bayramını bilmiyoruz. Bir çok inanç, ırk ve öğretide yer alan Nazar Boncuğun Türklere ait olduğunu, taşıdığı anlamı, neden o renklerden yapıldığını, nereden çıktığını bilmiyoruz. Tahtaya vurmanın bizim adetimiz olduğunu ve neden yapıldığını bilmiyoruz. Bunlar gibi hatırlamadığım ya da bilmediğim daha neler var kimbilir!
Bence bizim yapmamız gereken; devamlı söylediğim gibi Eğitim Sistemimizin güncellenerek, değiştirilmesi ve Devlet Politikası haline gelmesi. Bunu yaparken yenilecek olan müfredata muhakkak, üniter yapımızı oluşturan diğer topluluklara da ait olan değerler dahil edilmek üzere, temel eğitimde Türk Tarihi ve Kültürü olmalı ve öğretilmeli. Böylece Biz Bizi biliriz, tanırız. Biz Bizi öğrendikten sonra, başta inanç sistemimiz olmak üzere, hukuk sistemimizi, yönetim sistemimizi seçip, kendimize entegre edebiliriz,ederiz. İşte o zaman BİZ BİZE YETERİZ…





















Bu güzel yazının çok beğendiğim birkaç ifadesi:
“Araplarda hayranlık uyandıracak para haricinde ne var? O para ki; çalışmadan, üretmeden, emeksiz kazanılan para…Doğa, insan, kadın/çocuk saygısı barındıran bir topluma mensup birinin Arap Toplum Kültüründen etkileneceği ne vardır? Hiç bir şey…”
“Yıllardır süre gelen bir duruma sahibiz ki; eğitimliler; çağdaşlık,hukuksal düzen,insan hakları,bilim,üretim gibi kavramlarla Batıya yöneliyor eğitimsizler de; İslâm adı altında Arap kültürünün hüküm sürdüğü Doğuya..”
İslâmiyet görünümü altında, körü körüne Arap hayranlığı, ancak bu kadar güzel anlatılabilirdi. // Kutluyorum.
İslamiyet bence eski bazı efsaneler ve birkaç dini ritüelle süslenmiş katıksız Arap kültürü. İslamiyetten önceki Arap kültüründen daha iyi olduğuna da inanmıyorum. Bu bence Müslümanların propagandası. Zaten toplumsal yapıda çok az değişiklik yapmış.
bazı tarihçi/sosyologlar; tefecilik yapan, fahiş faizlerle verdikleri paraları ödeyemeyen kişilerin, kızlarına, eşlerine el koyup pazarlayan kişilerden korunmak amaçlı yaptıklarını söylüyor. Her alanda vandalizm, despotizm içeren bir toplum.