İnsanlar da tıpkı yıldızlar gibi kayar gönlümüzün semasından…Ama bir gün, bir bakmışınız ki, ay doğmuştur avuçlarınıza…
Yıllar önce hiç ummadığım biri kalbimi kırmıştı.
Ona olduğundan fazla değer vermişim ki, yağmur yüklü bir bulut gibiydi sol yanım.
O gün 2500 kişinin çalıştığı bir binada, yüreğimi gözlerimden bulut bulut sağmak için kendime yer aramıştım.
En güvenilir mekan wc’ler idi. Birinci kattaki wc’lere yöneldim. Birine girdim. Ve klozet kapağını kapatıp, oturdum.
Artık gözlerimin bebeğine kadar kümelenmiş, yüklü bulutları tutanamıştım. Bir süre sonra duyduğum bir sesle duraksadım.
Hıçkırığımı tam yutkunamamışım demek ki… Kısa bir süre suskuya çekildim. Ta ki, o tanıdık sesi ikinci kez duyana kadar.
“Hey o ağlayan kim?”
“Kim var orada?”
Duyduğum ses meslektaşım Neriman hanımın sesiydi.
“Aa, sen miydin? Kuzum ne oldu? Seni kim böyle üzdü?”
Of, ya!
Şimdi ona bir de açıklık mı getirecektim? Bir alay nasihatler dinle dur, işim yoksa.
Mecburen, bulunduğum alandan dışarı çıktım. Yüzümü yıkamaya başladım. Bir yandan da ona ne söyleyeceğimi düşünüyordum. Benden 15 yaş büyük biriydi. Onu kırmadan, yaşadığım duygusal rengimi belli etmeden, neyi, nasıl anlatacağımı bilememiştim. En iyisi susmaktı. Ben de yüzümü kağıt peçeteye silerken,
“Yok birşey. Önemli değildi…”
Dedim demesine de inanmadı ki…
“Bak kızım, sana benden ufak bir tavsiye. Şu hayatta, ne acını, ne üzüntünü, ne de gözyaşlarını kimseye, hatta o çok önemsediği kocana dahi göstermeyeceksin. Aksi halde seninle herkes alay edecektir. Üçünü saklarsan güçlü ve sağlam hayatta kalırsın. Demedi deme…”
Lafı koydu aklımın terazisine, sonra da ayrılmıştı yanımdan.
Hiç acıyla alay edilir mi?
Gözyaşıyla nasıl alay edilir?
Üzülen birine bir de ben mi, çelme atayım?
Neriman hanımın bana söylediğinin hiçbiri bende olmayandı. Sahip olmadığım o duyguyla empati de kuramıyordum.
Düşün düşün, haydi çık işin içinden.
O dakika ne kalbimi kıranı, ne de başka bir sorunu aklımı oyalıyordu.
Bulunduğum mekandan ayrılıp da insan içine karışınca sessizce, ” güçlü görünmeliyim, gözyaşımı kimselere göstermemeliyim,” diye uyarıyordum kendimi…
Belki yanlıştı, belki doğruydu uyarısı, beni tesirine almıştı.
O gün bugün ben de edebiyat yelpazesiyle serinliyorum.
Nasıl mı?
Şiir, anı yazıp içimi sağaltıyorum.
Kim bilir, içimdeki közler yeniden tutuşmasın, diyedir.
Tıpkı Şener Şen’in dediği gibi …
“Acınızı kimseye göstermeyiniz: Çünkü ateşinize kimin odun atacağınız bilemezsiniz.”
Zira insan zaman içinde soğuyor, böylece bir daha üşümüyor ruhu…
Emine Pişiren