“Bir restoran veya lokantaya kiminle gitmeyi daha çok istersiniz?” diye, bir soru sorsam, mutlaka farklı yanıtlar verirsiniz. Kiminiz eşimle, kiminiz metresimle, kiminiz çocuklarımla diye başlar, arkadaşlarımla, akrabalarımla diye devam eder gider… Peki, insanlardan haz etmediniz ve hayvan sevgisi ile dopdolusunuz. O zaman köpeğinizle restorana gitmek ister misiniz? Ya da kedinizle? O da mı olmadı? O zaman eşeğinizle gider misiniz? Bu soruma güldünüz değil mi? Evet, bir adam keçisini lokantaya götürdü, götürmesine de, başından öyle şeyler geçti ki, yaşananlar medyada haber değeri kazandı. Tıpkı bir adamın köpeği ısırması gibi! Adam lokantada keçisiyle birlikte keyifle yemeğini yerken, cins bir köpeğin saldırısına uğrar. Keçi can havliyle kaçmaya çalışsa da, kuyruğunu Seksenler dizisindeki Bekçi Bekir’in söylediği gibi ‘kırt’ diye kaptırmıştır! Keçinin sahibi durur mu, hemen peşine düşer. Çevreden bulduğu demir türü bir sopayla arkalarından koşuşturur da koşturur. Keçisine daha fazla zarar vermemesi için köpeğe peş peşe vurduğu darbelerle etkisiz hale getirir ve çok sevdiği keçisini kurtarır. Ancak kuyruk harap olmuştur. Adam daha sonra yaptığı açıklamada, keçisini çok sevdiğini, onunla yirmi dört saat birlikte olduğunu belirtir. Hayvan sevgisi bu olsa gerek! İnsanlardan yediği kazıkları tahmin edebiliyorum!
Enflasyon Loto Tutar Mı?
Lütfen yanınızda not defteri filan taşıyorsanız küçük bir not alalım. Zira yılsonunda oluşacak enflasyon rakamlarıyla karşılaştırmak belki de gerekli olabilir. Diyeceksiniz ki, geçen sene ne oldu ki 2019 yılında ne olsun? 2018 Ocak ayında yüzde 7 den başladılar, üç ayda bir yenileyerek sonunda yüzde yirmilerde karar kıldılar! Merkez Bankası 2019 yılı enflasyon lotosunu açıkladı! Yüzde 14.6 olacakmış! TÜİK Başkanları iki dudak kararla bir gecede değişebiliyor. İktidar, komisyonculara, marketlere yani ekonomiye sopa gösterebiliyor. Tarım için üretim maliyetini etkileyen mazot, doğalgaz, elektrik, su, ilaç, gübre, köprü geçişleri vs gibi giderlerle üretici artık baş edemiyor. Sonuçta emeğinin karşılığını alamayan çiftçiler üretimden uzaklaşınca, tarım ürünlerini ithal etmeyi çare bildik! Bırakın yaz sebzelerini, pırasa, ıspanak, karnabahar gibi kış sebzelerin bile yanına yaklaşılmadığı bir ortamda bir de, Antalya seralarının hortumlardan harap olduğu göz önüne alındığında, bu enflasyon tahminlerin standart sapmaları ne olur, onu da yılsonun da hep birlikte yaşayacağız. Çözüm olarak; Üretim… Üretim… Üretim… Ama planlı ve programlı bir üretim!
Asker Robotlar İnsanlığın Sonunu Mu Getirecek?
Biliyorsunuz yapay zekâ hakkında daha önce de bir makale kaleme almıştım. Gelecekte insanlığın insanlıktan çıkacağı ve kaosların gittikçe insanları esir alacağı yıllar olacağını iddia edenlerdenim. Belki olası bir 3. Dünya Savaşı sonrası kalacak olan az bir neslin idare edeceği yapay zekâyla donanımlı insanlar, nasıl bir dünya düzeni ile karşılaşırlar, onu da gelecek gösterecektir. Çünkü 3. Dünya Savaşı için Robot Askerler üretilmeye başlandı. Amerika yükseklere çıkabilen, hareket kabiliyeti olan, aynı zamanda takla atabilen robotu teknoloji dünyasına görücüye çıkardı. Görünmeyen halini de mutlaka düşünüyor olacaklardır. (Buston Atlas 2 yazarak Google’dan izleyebilirsiniz.) Gelecek artık robotların elinde ve onun arkasındaki güçlerde olacak. ABD, günümüzde olduğu gibi elindeki bu silahları mutlaka az gelişmiş ülkeler üzerinde deneyecektir. Yani, artık girdisi akıl ve bilim, çıktısı ise ileri teknoloji olan yeni bir çağa girdik! Uzay Çağına, ‘Yapay Zekâ Çağı’ eklendi.
Her Taşın Altından ABD Çıkıyor!
Amerika demişken uzanmadığı ve yeryüzünde karıştırmadığı az gelişmiş ülke yok neredeyse! Yeter ki, ülkeler, gerek ekonomik gerek eğitim gibi birçok alanda geri kalmış olmasınlar. İşte Orta Doğu ülkelerinin hali ortada! Birçoğu göbekten bağlı oldukları gibi, maşa olmaktan ve karıştırılmaktan da kurtulamıyorlar. Çünkü bu ülkeler, ABD’den çok etnik ve siyasi sistemler farklılığından dolayı birbirleriyle düşmanlar… Birbirleriyle birlik ve beraberlik içinde olmadıkları sürece her zaman bu tür sömürü oyunlarıyla eskiden olduğu gibi gelecekte de karşılaşacaklardır. Taki petrol rezervleri ile doğal kaynakları bitene kadar. Afrika’yı ne yaptılar? Tarihin sürecinde iliğine kadar sömürüp, İncil’i koltuk altlarına verip gittiler!
Sudan Dedikleri Yer
Afrika demişken, aklıma geçenlerde bize gelen bir akrabamızın eşi geldi. Kendisi Sudan’da uzun yıllar inşaatlarda mobilya üzerine çalıştı. Oranın nabzını çok iyi biliyordu. Sohbetimizde ben de eski gazeteciliğimi konuşturarak sorularımı ardı ardına sordum. Merkezi Hollanda’nın Lahey kentinde bulunan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından savaş ve insanlığa karşı suçlar işlemekle itham edilen ve Darfur’da çok sayıda kişinin hayatını kaybettiği çatışmalarda sorumluluğu bulunduğu gerekçesiyle hakkında tutuklama kararı çıkartılan Sudan Devlet Başkanı Ömer Beşir’i sordum. Kendisinin 30 yıldır ülkeyi yönettiğini söyledi. Ülkenin şu anda ikiye ayrıldığını, Kuzey’de Müslümanların, güney de ise büyük çoğunluğun Hristiyanların bulunduğunu, orta bölümün ise petrol yatakları olduğunu, şimdilik bu kaynakların ortak olarak kullanıldığını söyleyerek sohbete başladı. İkinci sorum, ülkedeki muhalefet oldu. Gülümsedi. “Ne muhalefeti? Birçoğu tutuklandı. İnsanlar öyle kolay kolay muhalefet yapamaz burada. Kimse bir gecede neler olup biteceğini anlayamaz. Hemen hemen her evden bir kişi, düşük ücret karşılığı polis gibi görevlidir.” dedi. “Basını” sordum. Yine gülümsedi. Konuştukça ülkenin ne halde olduğu ortaya seriliyordu. Ülkenin güneyinde etkili olan, Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM), ulusal düzeyde Cumhurbaşkanı Beşir ile koalisyon hükümeti kurmuş olmasına rağmen, seçmen kaydı ve medya üzerinden propaganda konusunda adaletsizlik yapıldığını iddia ederek cumhurbaşkanı seçimlerini boykot edebileceğini açıklamış olduğunu da öğreniyoruz. Araya giren on yaşındaki oğlu, ‘bir zaman ekmek bile bulmakta zorluk çekiyorduk.’ diye söze girip, o da gördüklerini anlatma isteği duymuştu. Bu ülkenin ayrışma noktasına gelinceye kadarki süreçte, ABD’nin parmağı ne kadardır dersiniz?
Venezuela’da Neler Oluyor?
Sudan’ı kaderi ile baş başa bırakıp Venezuela’ya bir yolculuk yapalım. ABD bu ülkeye darbe yapmaya devam ediyor. Devlet Başkanları Maduro’yu düşürme peşindeler. Şimdi de Venezuela Ordusunu işin içine çekmeye çalışıyorlar. Ülkemizi de yıllardır karıştırmak isteyen, içimize soktukları ajanlarıyla sağ-sol, Alevi-Sünni çatışmasını yaratamayanlar bu kez bizleri en can alıcı yerimizden vurdular. İçimize haince sızdılar. Cemaat yapılanmasının tehlikeli boyutlara yol aldığını her platformda dile getiren aydınları birer birer yok ettiler. Emellerine ulaşıncaya kadar iktidarlara şirin göründüler. Hainleri maşa olarak kullanarak ordumuzun mahremiyeti olan ‘Kozmik Oda’ya girme cüretini de göstererek çok önemli askeri belgeleri FETÖ yapılanması yardımı ile ele geçiren, yine teröristlere verdiği silah yardımları ile sınırlarımızı karıştıran ABD, bu kez Venezuela’nın petrolü ile altınlarına göz koymak üzere! Bütün dünya ülkelerine seslenerek Maduro’yu tanımamalarını ve muhalefet lideri Juan Guaido’yu devlet başkanı ilan ederek bunu tanımalarını istemiştir. Hatta AKP İktidarının Maduro’ya verdiği destekten dolayı, ticari ilişkileri de kontrol ederek yaptırımdan bile söz etmektedirler. Dünya bu konuda da ikiye ayrıldı.
ABD’yi Nasıl Bilirsiniz?
Gazeteci Banu Avar yaptığı bir söyleşide ABD ile ilgili şöyle tespitlerde bulunmuştu. 1994 yılında ABD’de basında fikstürlük yaptığını ve özellikle ABD’li basın kuruluşlarına yardımcı olduğunu ve 1994 yılı Nisan ayında BBC’nin, ardından CBS, sonra da PBS’nin aradığını ve hepsi ile aynı konuşmalar yaptığını belirtti. Medya kuruluşlarının editörleri, ‘Refah Partisi konusunda bir program yapmak istiyoruz.’ dediklerinde, “Tamam. Sayın Erbakan’ı arayım.” dediğimde, “Hayır. Onu İstemiyoruz. Onun Yardımcıları varmış, onlarla görüşmek istiyoruz. Abdullah Gül’ü, Büyükşehir Belediye Başkanı Tayyip Erdoğan ve Fehmi Koru’yu istiyoruz.” Ardından bir hafta geçiyor. CBS arıyor. Yine aynı konuşma. ‘Allah Allah’ diyorum. O zaman bilmiyoruz bu insanları. Abdullah Bey mesela… ABD’nin önemli devlet radyo ve televizyon kuruluşu PBS arıyor. “Erbakan’ı ayarlayalım” diyorum. Yine “Hayır. İstemiyoruz.” Aynı isimlerde ısrar ediyorlar. Bende kayıtları duruyor. O zaman belliydi nereye çekileceği. Şu anda da belli adamlar ayarlanıyor. Solda bu, sağda bu, şunda bu… CİA Şefi “Meclis’in her tarafındayız” diyor. Böyle adamlar getiriliyor. Getirilir getirilmez, “Özelleştireceksiniz” deniliyor. Burada sıkıntı istemiyorum ülkede. Bütün fabrikalar kapatılıyor. Yugoslavya’da ve birçok ülkede bu yapıldı. Ondan sonra aç ve işsiz olan ve sokaklara dökülen insanlar ile evlerinden çıkamayanlara, TV’lerdeki zehir programlarla ,( yemekteyiz ve evlenme vs.) bütün kutsal ve nimetlerine hakaret ediliyor. Yaşlıları uçkur peşinde gösteren evlilik programları altmış sekiz ülkede birden başlatıldı. Bunlar kadınlara sabahtan akşama kadar kocalarını çekiştirmeleri sağlandı. Sonuçta aklınıza gelen kutsal tabularımız yıkılıp ayaklar altına alınarak kültür yozlaşmasını hep birlikte yaşadık. Ardından Yugoslavya’da da yapıldığı gibi etnik sendikacılık ve ardından düğmeye basılıyor. İç savaş çıkartılıyor ve bir bakıyorsunuz ordu ile polis karşı karşıya geliyor. Yugoslavya’da daha sonra BM gelip, ‘biz sizi ayırmaya geldik.’ dediler. Petrol Bölgeleri ve stratejik yerleri ele geçirmeler… Bu şablon herkesin aklında dursun. (Kaynak, You Tube)
Aslında üçüncü dünya ülke halkları bu konuda birleşip, ABD’nin bu sömürü oyunlarına karşı oldukça iyi eğitilmeleri gerekmektedir. Hatta ilkokullarda ders niteliğinde okutularak sömürü ülkeleri hakkında insanlar uyarılmalıdırlar. ABD, Venezuela ordusuna ‘darbe yapın.’ teklifi bile yaptığı bir ortamda, artık her ülke kendi sorunlarını bağımsız bir şekilde kendileri çözme hakkı olmalıdır. Hiçbir ülkenin hiçbir ülkeye rejimleri, dinsel ve etnik durumları ne olursa olsun, kimse kimsenin iç işlerine karşıma gibi bir yetkisi olmadığı gibi saldırı hakkı da olmamalıdır. Zaten bu sağlandığında dünyada barış kendiliğinden inşa edilecektir.
Atatürk’ün Vasiyeti
Gelelim her seçim döneminde gündemden düşmeyen Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisselerinin İktidarca hazineye devri açıklamalarına…
8 Ağustos 1951 tarih ve 5830 sayılı kanunla Menderes döneminde CHP’nin bütün menkul ve gayrimenkulleri hazine bünyesine alınmıştı. Daha sonra Anayasa Mahkemesi 11 Ekim 1963 tarihli kararıyla bu eylemin “Atatürk’ün Vasiyetinin iptali anlamına geleceğini belirterek hakları CHP’ye geri verilmişti.
Tarih Tekerrür Mü Ediyor?
Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisselerinin hazineye devri ile ilgili AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan 17 Eylül 2018 tarihinde yaptığı açıklama ile “Gazi M. Kemal’in hisseleri hazinenin malı olacaktır. Allah’ın izniyle bu parlamento bu tarihi kararı da alacaktır. Milletin hazinesine İş Bankası oradaki hissesi ile yüzde 28 yine devredilecektir. Milletin Malı.” demişti.
Her seçim öncesi gündeme getirilen Atatürk’ün İş Bankası’ndaki hisseleri ile ilgili vasiyeti neydi?
Malik olduğum bütün nukut ve hisse senetleriyle Çankaya’daki menkul ve gayrimenkul emvalimi Cumhuriyet Halk Partisi’ne atideki şartlara, terk ve vasiyet ediyorum:
- Nukut ve hisse senetleri, şimdiki gibi, İş Bankası tarafından nemalandırılacaktır.
- Her seneki gibi nemadan, nispetleri şerefi mahfuz kaldıkça, yaşadıkları müddetçe, Makbule’ye ayda bin, Afet’e 800, Sabiha Gökçen’e 600, Ülkü’ye 200 lira ve Rukiye ile Nebile’ye şimdiki yüzer lira verilecektir.
- Sabiha Gökçen’e bir ev de alınabilecek, ayrıca para verilecektir.
- Makbule’nin yaşadığı müddetçe Çankaya’da oturduğu ev de emrinde kalacaktır.
- İsmet İnönü’nün Çocuklarına yüksek tahsillerini ikmal için muhtaç olacakları yardım yapılacaktır.
- Her sene nemadan mütebaki miktar yarı yarıya, Türk Tarih ve Dil Kurumlarına tahsis edilecektir.
- Kemal ATATÜRK
Bu gelişmeler üzerine İş Bankası Ne Demişti?
“Çoğunluk hissesi, Yönetim Kurulu teşkilinde de yine çoğunluğu Türkiye İş Bankası Mensupları Munzam Sandık Vakfı’na vermektedir. Dolayısıyla, Türkiye İş Bankası, sermaye yapısı gereğince Atatürk hisselerini temsilen Yönetim Kurulu’nda bulunan üyelerin kim olduğu ya da kim tarafından aday gösterildiğinden bağımsız olarak, olağan ticari faaliyetlerini tarihi boyunca olduğu gibi kanunlara, mevzuata, ticari prensipler ve kuruluş misyonuna uygun olarak devam ettirmektedir.”
CHP Gelişmelere neler dedi?
Parti yetkilileri Atatürk’ün Vasiyeti gereği İş Bankası’ndaki 4 Yönetim Kurulu Üyeleriyle hisselerin takipçileri olduğunu ve partinin herhangi bir geliri bulunmadığını belirtirlerken, Genel Başkan Yardımcısı Muharrem Erkek, “CHP’nin İş Bankası hisselerine el konulmasının Anayasa’daki mülkiyet hakkına aykırı olduğunu ayrıca ülkenin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’ün iradesine saygısızlık olduğunu vurgulayarak ‘Tam bir hukuksuzluk hali” dedi. Erkek, “Belli ki tulumbanın suyu tükendi. İş Bankası hisselerini Hazine’ye aktarmak istiyorlar oradan Varlık Fonu’na, oradan da Katarlılara. Böylece çok yüksek faizli kredi alabilmek için İş Bankası’nı güvence yapmayı planlıyorlar. Biz buna karşı durmak için gereken her şeyi yapacağız” diye konuştu.
Seçimlere hızla yol aldığımız haftalarda gerek yurt içi gerekse yurt dışı gelişmeler baş döndürücü hızla devam ediyor.
Herkese iyi haftalar diliyorum.
Ertuğrul ERDOĞAN
Sekizocakikibinondokuz