BİRİNCİ BÖLÜMÜN DEVAMI
Halk Ozanı Emrah söylediği şiirlerinde, Terekeme güzellerinden sıkça bahsetmektedir.
Onun haricinde, Ozan Garip’te Kazan çayı boylarındaki Terekemelerden söz ettiği gibi, Evliya Çelebi’de, Seyahatnamesinde yazdığı kadarıyla, Türkçe konuşan Terekemelerden bahsetmektedir. Söylenen odur ki, elde edilen bilgileri ve yazılanları bir araya getirdiğimde, varmış olduğum sonuca ulaşmış bulunmaktayım.
İkinci olarak coğrafiyi şart ve koşullar açısından baktığımızda, Karapapakların göçerliğe başlaması, Orta Asya’nın uzun bir kuraklık dönemine geçirmesi sonucunda, buradaki yaşam şartları aşırı zorlaştırmaktaydı. Bu bölgede yaşayan insanlardan çok, besledikleri hayvanların yaşatılması önemliydi. Karapapakların yaşamlarında, tek geçim kaynakları ellerindeki koyun sürüleriyle at yılkılarıydı. Bu sürülerinin yok olması demek, bu insanların, yaşamlarının biteceği anlamına gelmekteydi. Bu kötü durumdan kurtulmak içinde, yeni yurt yeri aramaya mecbur kalmışlardı. Bu nedenle, göçmeye karar veren Karapapakların mensup oldukları aşiretlerden birisi de, Adıgüzelli ocağından Hıdıroğlu aşiretiydi. Göç yolculuğunda ilk olarak Batı Türkistan’da bulunan Aral Gölü havzasına gelerek, kendilerine uygun düşen yere obalarını kurmuşlardı. Aral gölü Ceyhun ve Seyhun nehirlerinin suyuyla besleniyordu. Bu suların haricinde, dağlardan inen küçük kar suları da, gölün daimiliğini sağlamaktaydı. Bu özelliğinden dolayı, buraya “Üstü dağ, altı bağ.” adını verdiler.
Burası yemyeşil bir alandı. Göçebe yaşama alıştıkları için, buraya yerleşimleri, bu günkü anlamda kalıcı bir yerleşim değildi. Göçebe bir toplum olarak yaşamlarını gezici olarak sürdürmekteydiler. Buradaki yaşamlarını “Keçe Oba” adını verdikleri, yünden yapılmış keçe çadırlardan oluşmakta ve bu çadırlarda hem sürülerini hem de kendi yaşamlarını sürdürmekteydiler. Bu çadırların haricinde, yamaçlarda oydukları ve “KOL” adını verdikleri ilkel toprak damlarda da yiyeceklerini saklamaktaydılar.
Maveraünnehir adını alan bu bölge, Türklerin ikinci Orta Asya’sı olmuştu. Burada ki yaşamları bir hayli uzun sürmüştür. Ancak tarihsel olarak ne kadar kaldıkları pek bilinmemektedir. O dönemde Aral gölü çevresinde yaşayan Adıgüzelli Ocağından Hıdıroğlu aşireti de göçe karar vererek, uzun ve yorucu bir yolculuktan sonra, Gürcistan’ın Borçalı bölgesine gelip obalarını kurmuşlardır. Burada bulunan Hançallı Gölü’nün batısında bulunan yörede, yerleşime geçmişler. Daha sonar burayı köy olarak inşa edip, Büyük Hançallı Köyü adını vermişlerdir.
Ancak o dönemde beklenmedik bir anda, Abbasi Devleti’nin orduları harekete geçerek, Orta Asya’yı İslamlaştırma adına, savaş başlatmışlardı. Maksatları bu bölgede yaşayan Türkleri ve Türklerin içinde yaşayan Karapapakları Müslüman etmekti. Karapapak soyundan olan ve Adıgüzelli Ocağına mensup olan Hıdıroğlu taraftarlarının tamamı, savaşmadan İslam dinini kabul etmiş olurlar.
İslam dinini kabul etmekle birlikte, diğer dinleri de öğrenmiş oldular. Böylece dinlerle ilgili olan kültürlerle de tanışmış olurlar.
Devamı yarın.
Karapapaklar ve Öykülerim adlı kitabın yazarı,
Mürsel Adıgüzel
Eğitimci Şair Yazar