Efendim,
Bendeniz kelimelere kafayı çok takarım… Geçen gün bir delikanlı diğerine “dayı mısın?” dedi.
Öbürüde ona “dayıyım ne olacak?” Dedi.
O günden sonra beni aldı bir düşünce… Neden dayı dedi de emice misin? Demedi.
Eğer bu hörelenme hanımlar arasında olsa idi “hala mısın” mı diyeceklerdi? O zaman teyzenin hükmü ne kadar? Vesaire…
Ne yapayım geçen hafta da kafayı bunlarla bozdum. Hatta konsey başkanı seçilen arkadaşıma bir türlü hayırlı olsuna bu yüzden gidemedim.
Bizler “siyaseten” eski kulağı kesiklerdeniz, bunun hesabının ne şekilde ve ne zamanda sorulacağını iyi kestirmemiz gerekir.
Neyse,
İnsafına sığınır, affı mağfiret diler, Ünye pandispanyası ile gönlünü almaya çalışırım. O kolay… Kolay olmasına da Ünye pandispanyasını bulmak zor. Hele de eski tatları.
Gün fırını olmasa (daha niceleri gibi) beklide hepten piyasadan kalkacak.
Memleket öbür dünyayı garantilemek için bu dünyanın içine ede dursun… Ben hala o eski tatları arayanlardanım.
Pandispanyamızın yanında mesela “Yavlu”muz vardı. Şimdi adı pideye çıktı. Geçen gün yolum şehir içinde “ekâbir” bir lokantaya düştü.
Söylemesi ayıp kuşbaşı pide sipariş verdim. Yedik, bitirdik yanımdaki misafirim bana “bu pideye on üzerinden not verir misin? Dedi. Misafirim yemeği bedavaya getiriyor ve hem de hesaba çekiyor ne yüzsüz adam diye düşünsem de… Kırmadım beş numara dedim.
Ben de aynı şeyi düşünüyorum dedi ilave etti “Terme pidesinin yanında çırak kalır değil mi?”
Bu kadarı da fazla dedim kendi kendime… Lakin hak vermedim de değil. Patavatsızlığı devam etti. “Avuç içi kadar yer ve yüz yıllık mazisi olmasına rağmen.”
Taa İstanbullardan gel bana akıl-danelik et, fetva ver. Adamın ayarı yok ki kısasın. Ama haklı.
Yine geçen yıl (sözüm ona) Ünye’nin en manzaralı ve en ‘lüküs’ ( lokanta, çay bahçesi, düğün mekânı vs.) her bir şeyi tastamam mekânında, Azeri arkadaşımın yanında beni madara etti.
Yemeklerinin yanında servis hizmeti de sahibinin aynası idi.
Demem o ki,
Gelin memleketimizin öbür dünyasının yanında bu dünyalığını da kurtarmak için biraz ter akıtalım.
Yolgeçen hanına dönen bu ülkemin kurtuluşunu her ayın on beşinde hep beraber gidenlere rahmet kalanlara da hayırlı olsun diyerek kutlayalım. Varsın bu ülkeye hali hazırda bileği sağlam kim/kimlerse sahip çıksın. Devran bu… Kafa yormak bizi bozar.
Lakin…
Unutmayalım ki biz garip-guraba karnımız tok, sırtımız pek, müreffeh olduğumuz ve en önemlisi ruhen bu toprakları vatan bildiğimiz sürece sahip çıkarız.
Yoksa dayıların hörelenmesi ile değil.