Sıra dağların adı üzerinde en yüksek tepesiydi. Soğuk havada tepeye çıkmak, hemen geri dönülecek anlamına gelir.
Yıl içerisinde üç dört defa tepeye çıkan, ağabeyinin haberini bekliyorduk. Yaz günü fırsat bulacağımızı ümit ediyorduk. Yüksek tepenin gerçek yüzünü ağabeyi gibi kimse bilemezdi. Yaz ortasında bile bir karıştan fazla dolu yağdığını biliyorum, diyordu.
Hazırlanın duyurusuna karşı, kışa uygun giyinecektik. Ayaklarımızda botlarımız olacaktı. Çift kazak aldırmıştı. Sıcak olursa kazağın birini, çantamıza koyacaktık.
Tepeden dört bir tarafı seyrediyormuşsun, bölgenin iki vilayetini görüyormuşsun. Tepeye çıkmak isteyen çok oluyormuş. Fakat bulutlar alçalmaya görsün, hemen kaçman gerekiyormuş.
Sabahın ilk ışınları, tepenin serin esintisiyle karşılaşınca, mutlu ve güzel bir gün beklenirdi. Bu durumda tepeye gitmenin bir mahsuru yok demektir. O gün sabah erken saatte, yola çıkacağız.
Bulutlara yaklaşan tepenin görünüşü bile heybetliydi. Heybetli tepeye gidiyoruz ama hava bozabilirdi de. Tepede yerleşim yeri yok fakat ağabey, mağaranın ağzında kulübemiz var, demişti.
Yola çıktığımızda, bulutlar görünmemek için yer arıyordu. Şansımız yaver giderse geziden memnun kalacaktık. Çünkü dağın dört tarafını ayaklar altına almak, mümkün oluyormuş. Arabanın gidebildiği yere kadar gideceğiz. Oradan yürüyeceğiz. Tepeye vardığımızda, gökyüzüne yaklaşmış olacağız.
Tepenin bazı günler, güney yönü yaz, kuzey tarafı ise kış olabiliyormuş. Yürüme yolu dar ve engebeli, çalı çırpısı kesilmemişti. Yürümede zorlandık. Fakat orman tepenin aşağısında kesiliyor. Oradan yukarı çimen başlıyor. Çimende kır çiçekleri açmaya başlamış. Çiçek çeşitliliği inanılmaz yoğunluktaydı.
Çimenli yere çıktıktan sonra iki yerde çok güzel su kaynağı vardı. Bir yudum su ancak alabiliyorsun. Su elini sanki yakıyor. Zirve geniş oraya seyir yeri yapılmış ve oturabiliyorsun. Mağaranın önünde ateş yakıp ısınabiliyorsun. Zamanımızı alır diye uğraşmadık. Seyir yerinden her tarafı izledik. Gerçekten kartal gibi bakıyorsun. Köy ve şehirleri kuş bakışı izlemek böyle bir şey.
Deniz gökyüzüyle birleşmiş. İki mavi bir tablo oluşmuştu. Gözlerken bir şeylerde yedik. Dağlar ve tepeleri ilginç sıralar oluşturmuş. Yerleşim yerleri daha aşağıda. Obaların hangi yöreye ait olduğunu bilemiyorsun.
Biraz alt tarafta suyun yanında yemek yedik ve yola çıktık. Obalarda rastladıklarımız çocuklardan obaya hangi köyler geldiğini öğrendik.
İnsanlar tepeye çıkan yerli turistlere alışmışlar. Tepede yerli olmayan guruplar da vardı.
Arabanın yanına kadar üç saatte gidebildik. Vardıktan sonra alabalık tesislerine gittik. Tesisler çok güzel kurulmuş ama gerekli tanıtımı sağlanamamış, onun için gelen fazla olmuyormuş.
Yaz ortasına kadar, güney kesimde yeşillik kalmıyormuş. Kuzey yönü ise yeşillikler içindeymiş.
Tepe gezimiz çok güzel geçti, diyebiliriz. Fakat öğleden sonraki bulutlar dan korktuk. Diğer guruplar daha hazırlıklı gelmişler. Kaynak suyun başındaki yemeğimiz ve alabalık keyfimiz, çok güzeldi.
Hasan TANRIVERDİ