Yarış atlarına ve onların yarışlarına büyük ilginin olduğunu söylüyor ve yazıyorlardı. İlk defa bir arkadaşın, “Patronun atı da koşacak izler misin?” Dediğinde atı izlemek için içimde bir his uyandı.
Yarışların yapıldığı sahaya hiç gitmemiştim. Gitmeyi de düşünmüyordum. Patronumun atı dediğinde gidip izleyeyim dedim. Birlikte ilk defa koşu sahasına gittik.
Önce atları yakından izlemek için sarılı bir yerde gezdirdiler. Tel örgüden onlara baktım. Yine ilk defa yakından yarış atını görüyordum. Gerçekten heybetli ve güçlüydüler. İnsan ister istemez ilgi duyuyor ve o güzel vücudu seviyordu.
Önümden geçen atları çeken seyislere özendim. Acaba onları kaşımak istesem tepki verirler mi? Diye düşünmeden edemedim. Arkadaşa sordum, patronuna söyle onu kaşısam rahatsız olur mu?
Arkadaş pek aldırış etmedi. O elindeki oyun kağıdına bakıyordu. Atların gösterisine veya koşuya alıştırma yapılmasına takıldım kaldım. Atlar çekildi. Yarışa doğru götürüldüler.
Arkadaş “Dürbünlere doğru gidelim,” Dedi.
İnsanlar basamaklarda oturmuşlar ve hareketliydiler. Öyle ki, oynayan mı ararsın, bağırıp çağıran mı hepsi vardı. Oturmaya yer toktu. Herkesin elinde oyun kâğıdı tartışıyorlardı. Konuyu benim dışımda herkes biliyordu.
Zaman zaman tartışmaların boyutu büyüyordu. İnsanları seyretmekten arkadaşı kaybettim. Bir spor yazarının dediği gibi, oyuncuları değil, onları izleyenleri takip etmek daha zevkli ve ilginç oluyordu.
Yarış atları önümüzden geçerek, yerlerini aldılar. Atların gerçekten, bakımlı, güçlü ve de heybetli olduğunu bir defa daha görmüş oldum. Atlar öyle gururla yürüyor ki, sanki, dünya şampiyonuydular.
Atlar arada kafasını çeviriyor ve koşu için yaratıldıklarını haykırıyorlardı. Bacaklar yüksek, uzun, bel geniş boyunları uzundu. Benden daha hızlı olamaz der gibiydiler.
Arkadaşım koluma girdiğinde, sevindim ne kayıp mı oldun dedim. Yürüdük tanıdıklarının yanına oturabildik. Yarış başlayacaktı. Yavaştan sessizlik başladı. Herkes yarış havasına girmişti. Atlar yerlerine alkışlarla uğurlanıyordu.
Atların güzelliğine alkışlar değerdi. İnsanlar bazı atları daha çok alkışlıyorlardı. Dürbünlerde hareketlilik arttı.
Kalbimi bu tür yarışlara açık tutmadığım için, herkesin ciddiye aldığı konuyu hafife almış oluyorum. Fakat kimseye belirtmiyorum. Bir insanın bu kadar mı hırslı olduğuna karar veremiyorum. Yalnız adamların bağırması, tükürüklerinin havada uçuşmasına neden oluyordu. Döndüm ve adamın yüzüne öyle nefretle baktım ki, “Kendine gel dedim.” Beni hiç duymadı.
Kendimi garip hissettim.