Bir defter ki, ömür boyu karıştırılan, ciltli ve kalıncaydı fakat içeriğine bakılmadan yakıldı. Mahallenin sosyal yapısına ayna durumundaki bir defterdi. Böyle bir defter, güven içerisinde yaşamaya güvence olan sayısal değerlerle yüklüydü.
Yakılan defter; Türk’ün esnaf ve lonca teşkilatının anlayışını belgeliyordu. Bu defter garibana yokluk yaşatmayan, acı çektirmeyen ve çocukları gözetendi. Halka hizmeti hakka hizmet olarak telakki eder ve işini aşkla yapardı.
Defter tarihin seyrine ait notlardan oluşuyordu. Günümüzde geçmişe ve şimdiki zamanla geleceğe ışık tutacak nitelikte bir belgelerden oluşmuştu.
Mahallenin ekonomisine yön verecek rakamların sıralandığı satırların beyaz yüzü hep gülüyordu. Fakat yaşamamız gereken insani ilişkiler de kör noktamıza itiliyordu.
Kör noktada çırpınan satırların toplandığı belgelerle veresiye defteri, hediye paketi yapılarak, masanın üzerine getirildi.
Bakkal dayı, insanlığın sayısal belgesi, diyordu. Böyle bir belge hediyelik olarak paketlenip mahallenin bilgisine sunulmuştu. Belgeler demeti, masanın üzerinde kurbanlık koç gibi bekliyordu. Koç geline benzemişti, süslü ve alımlıydı. Dayı veresiye defterinin sonuna ait olayın törene dönüşeceğini hiç düşünmemişti.
Mahalleli masanın çevresine toplanmıştı. Veresiye defteri garibanlar adına sessiz ve neşeliydi. Gülüyordu ve gelenleri de hoş tutmaya çalışıyordu. Dayı kutuyu kaldırıp herkese “işte hayat ve sunduğu tek kişilik oyun,” dedi.
Oyunun kahramanı olan veresiye defterini dile getiren bakkal dayı, bir ömrün sayılarla oynaşması ve geçirdiği olaylar satırlarda. Beyaz sayfaları açmadım ve de karıştırmadım, satırları okumadım. Eş ve dost hiçbir ismin sayısal şifresini hatırlamıyorum.
Dayı, dostlarım, diyerek, sözlerine devam etti. Kalbiniz rahat, gönlünüz mutlu olsun. Defteri gözlerinizin önünde mahallelinin tanıklığında yakıyorum. Dayı yanmayı alttan başlattı. Kutu alttan tutuştu. İnsanların alt edildiği ve değersizleştirildiğinin mesajını vermek istedi.
Bakkal dayı, mahallelinin dertlenmesine gerek olmadığını söyledi. Borç gibi bir sıkıntınızı unutmuş olmanız lazım. Bakkalın yaşama şansı kalmadı. Atmosferimin griye dönmesini ve karabulutlara teslim olmasını istemedim. Mahalle insanının yapılan aldatmacalara uymaması için, bakkalın elli yıllık zekâsının şifrelerini yaktım.
Art arda gelen anlayışsızlıkların, etkilediği yaprak dökümüne uyarak, “veresiye defteri” mi yok ediyorum. Geleneksel anlayışların geçerli olmadığı bir ortamda işimi devam ettirmem zarardı. Mahallenin dostluğunu düşünenin de olmaması yanma olayını doğal hâle getirdi. Gerçekler çarpıtılıyor ve ayrımcılık adına kullanılıyordu. İnsanlık değerleri taklit ediliyor ve böylece insanlar kandırılıyordu.
Mahallenin geleneksel yaşantısı, bilerek küresel emperyalizme peşkeş çekiliyordu. Mahalle sakinleri dahi ayrımcılığa tabi tutuluyor ve araya nifak tohumları ekiliyordu. Kardeşlik havası inanç adına ayrımcılığın önüne yem olarak atılıyordu.
Küreselleşme diyerek, toplum alışkanlıklarının dışına çıkarılıp israfa sürükleniyordu. Böylece ailenin yıkımı hedeflenmekteydi.
Sosyal anlayışlardan mahrum bırakılmanın sonucu çevreyi koruyamadık. Bundan dolayı, gelecek olan yıkıma tanık olmamayı düşünüp maalesef defteri yakmak zorunda kaldım.
İnsanların ön görülerine ve özgürlüğüne değer verilmediğinin farkına vardım ve defteri yakıyorum. Boyutumu aşmamak kaydıyla çoklarına iyilikte bulundum. Dostluklar pekiştirdim. Çocuklara göz kulak oldum. Yine de bir arpa boyu kadar yol kat edemediğim için, defteri törenle küle döndürdüm.
Veresiye defterinin küllerini güllerle süsleyip tekrarının olmamasını dileyerek, geleceğe postaladım. Çünkü bizleri bu hâle düşürenlerin utanmasını içimden defalarca istedim.
Mahallede ailelerin mutlu olmasını, bedenen ve ruhen çöküntü yaşamamasını arzu ettim. Buna rağmen tepki aldığım da oldu. Küllerin güllerle geleceğe postalamamın biraz da nedeni aldığım bu tür tepkilerdir.
Geçmişten bugüne sayıların konuştuğu satırlarda birlik kurduğu, tescilli defterimi yakmak mahallelinin de çoğunlukta olduğu bir zamana rastladı.
Bakkal dayı, mahalleliye; biraz da dert yanmalıyım, diyerek seslendi. Eğitimsiz insanların değersiz arzularına karşı ayrımcıların önüne geçemedim. Bakkalımı açtığım o ilk heyecanı devam ettiremedim. Yapılanları satırlara dökmek istemedim. Geri dönmek de işime gelmedi ve küllerini güllere sarıp postalamak gibi düşünene yakışan bir işlem yaptım.
Sosyal ve ekonomik olgulara rağmen veresiye defteri, tüm sayısal değerlerini gizleyerek güllerle olmanın mutluluğunu yaşamaya başlayacağına inanıyorum.
Hasan TANRIVERDİ