Sevgili Üst Akıl,
Öncelikle şunu belirtmek isterim ki; pcbway.com işini iyi yapan bir şirket. Baskı devre üreten bir şirket.
Şu sizin pandemi olayları sebebiyle evde sıkılmamak için kendimi teknik işlere verdimdi. KiCad öğrendim.
Epeyi zamandır çalıştığım bir elektronik sistemin baskı devresini çizdim. Sipariş verdim pcbway.com’a.
Hızlı gelsin diye, paraya kıyıp FedEx Kargo ile istedim. Şu günlerde çoktaaan elimde olmasını beklerken İstanbul Gümrük‘te takıldı kaldı.
Bi’el at gözünü sevdiğim.
Az buz para değil! 214 dolar. Bir de gümrük vergisi, ötv filan da oluyormuş, falan vergisi filan da oluyor muş. Senin anlayacağın;
bir o kadar da gümrüğe vereceğiz. Hem geciktiriyorlar hem para istiyorlar.
…
Kusura bakma! Kendi dertlerimden başladım. Seni sormadım. İstersen bir giriş denemesi daha yapayım…
Sevgili Üst Akıl,
Şu an kasvetli kalpler ikliminin ortasında bir garip teknik öğretmen olarak gözyaşları içinde, ki klavye ıslak, şıpır şıpır, kısa devreye az kaldı,
kifayetli kelimeler arayan aklımın zayıf ışığında daralıp duran kalpçiğimi de teskin etmekle meşgulken parmaklarıma bile vuran sızıların
zorluklarıyla tuşlara değmekteyim. Diyeceksin ki, nasıl yani “değmek?” İşte o denli kalbi kelimeler parmaklarımın ucunda.
Sana önceleri kızıyordum. Hem yazmıyorsun hem de acayip acayip işlerle adını sık duyar olmuştum.
Belki de diyordum; aklını daha da üstlere taşıdı da
artık bizi değersiz görüyor hatta görmüyor diyordum.
Balkonum üç cepheli. Büyük bir balkon.
Geçen akşamların birinde, bu sefer batı yönündeki balkon demirlerine eğilmiş yaslanmış, Cavid Radar bey’i izliyordum.
Kendi apartmanının giriş katında kalıyor ve hemen hemen her zaman iki apartman arasına bakar haldedir Cavid bey.
Gerçi şu son 2-3 haftada pek tarama yapmıyor ama hep o mutfakta takılıyor. Radar başını dışarı çıkarmasa da hala orada.
Evet… ne diyordum… Sana kızıyordum önceleri. İbnetor, unuttu bizi, diyordum. Fakat işte o akşam, Cavid Sensör bey’i izlerken…
Zihinlerimizi ne çok gereksiz şeyin işgal ettiğini evvela kalbi bir şekilde farkettim. Kalpten de zihne vurdu tabii. Bir mısırın patlaması gibi oldu yani
bu aydınlanma.
Şüphesiz ki bu “gereksizlik” üzerine düşünmek gerekli bir şey… gibi duruyordu. Zihinlere ve fakat evvela kalplere dolan ne çok gereksiz şey.
Gerekli sandığımız. Yani; gereksiz düşünmeye sevk eden bir obje -Cavid Obje-… evet, bu dünyada yapılacak daha önemli şeylerin olduğunu
bizlere bir müddet sonra bildiriyordu… Ama, ne gereği vardı ki şimdi yani boşu boşuna oksijen tüketmenin?..
Yani; hani ben daha gerekli bir şeye baksa idim; benim zihnimdeki gerekli bir nesne ile hemen diyaloga geçse idi, daha erken daha gerekli
bir şeyler ortaya çıkmaz mıydı?
Yani kısacası; Cavid Radar, fazladan oksijen tüketen bir canlı formu gibi göründü gözüme.
Yaşam hakkı savunucularının savunamayacağı ölçüde gaz üreten Cavid Tribün… Evet yaşam hakkı vardı…
Zehirli gaz salınımını kimse hesap etmiyor ama! dedim.
Tabii yani şimdi ben kendimi süper filan gördüğümden değil. İstersen beni de RNA aşılarıyla veya ne bileyim işte bişeylerle
nüfus azaltma deneyine katabilirsin. Yaşam hakkı‘nı bilmek kadar, ölüm hakkını da çok düşünmüştüm. Yani, ne yaparsak neleri öldürüyoruz
ne yaparsak neleri yaşatıyoruz ekseninde bir bilinç ortamını kişinin iyi kurması lazım.
Akşama doğru marketlerden birine daldım. Çay, yumurta filan almak için… Temizlik sıvıları çok dikkatimi çeker her zaman.
Çoğunlukla kadınlar meraklıdır ya alıp kullanmaya. Fakat ben çeşitliliğine dikkat kesiliyorum, bu “temizlik” sıvılarının.
Bir anne ve 3-4 yaşlarında kızı vardı reyonların birinin önünde. Anne, muhtemelen, çocuğuna su tasarrufu konusunda eğitim veriyordu.
Çünkü tv’lerde, okullarda filan da su tasarrufu konusunda bir bilinçlendirme çabası var.
Ama ne çok “temizlik“sıvısı var.. Oranın kıyısının beyazlatıcısı, buranın kireç ve ötenin yağ canavarı…gibi gibi. Bunlar su düşmanıdır.
Suyu idareli kullan, dişini fırçalarken musluğu kapat…vb şeyler diyen anne, evine 38 çeşit su tutucu-su döngüsü kırıcı temizlik sıvısı almaktan da geri
durmuyordu.
Öyleyse bu anneye Cavide Sucu diyebilirdik. Beynimdeki suya düşman. Cavide TrinkWasser. Yani aslında bu Cavide Hanım, kendi çocuğuna düşman.
Sorsak, yoh canım olur mu öyle şey, der.
Senin anlayacağın Üst Akıl, bu Cavid Gazatar‘lar bu Cavide Yohyav‘lar… filanlar derken, bunların sonu gelmez.
Ve anlıyorum ki sen artık eskisi gibi paraya önem vermiyorsun. Eski bir dostun olarak söylüyorum, kızma.
Çok günahların var senin.
Kendi günahının sonuçlarını yine bir günahınla temizlemek… bana tuhaf gelse de… sen ettin sen hallet.
…
Neyse. Sohbete doyum olmaz. Yaz arada bir.
Görüşürük.
Herald Sonne
Not: Şu gümrük işini hallet, gözünü yediğim.