Sararmış bir çehre, dikleşmiş saçlar ve titreyen ellerle koridorun girişinde bekliyoruz. Sahilde dolaşan, sırası geldiğinde top oynayan ayaklar, kendi yükünü çekemez haldeydi.
Gözlerimiz koridora çevrilmiş ve bir belirsizliğe doğru sıralanan sınav salonuna mahkumduk. Suçunu bilmeyen esirler gibi celladımızı hayal ediyor ve kimsenin ağzını bıçak açmıyordu.
İsmi okunan koridora çıkıp matematik sınavın yapıldığı ve mahkûm olduğumuz, sınıfa yöneliyordu. Yürürken bile yamulmuş olduğumuz açık olarak belliydi.
Tasalı koridor, endişelerimize zemin hazırlamış ve sırlı kapların sırrı gibi sınavın esrarengiz havasına tutulmuştuk. Elimiz kolumuz bağlı, yalnız dilimizde de anlayamadığımız uyuşukluk vardı. Bu durumda dilimi birkaç defa döndürmeye çalıştım ve hareketini sağladım.
Sınıftan gelen; bir soru daha sorar mısınız? İfadesiyle adeta şok olduk. Sarardık solduk. Bir soru daha sorar mısın? Bilene kadar sorsan olmaz mıydı? Bu kadar heyecanın üzerine sınıftan gelen öğrencinin isteği işin tuzu ve biberi oldu.
İsmim okunduğunda, sınav salonuna bakarak kapıya kadar gittim. Kapının kolunu aradım, yalnız yerinde yoktu. Yardımcı öğretmen kapıyı açmama yardım etti. İçeriden öğretmen, yavrum dünya dönüyor ay ile yıldızlar aynı anda ne yaparlar? Diye sordu. Öğrenci; ay izler, yıldızlar oynar, dedi. Sorunun ne manaya geldiğini anlamadım.
Kapı açıldığında duygularımı bastırsam da beden dilim kontrolden çıkıp gelişi güzel hareket etmeye başladı. Sınav salonuna girerken sarsak adımlarımı düzeltemedim. Sandalyeye zorlukla oturdum. Pencereye sanki kara perde çekildi. Her yan karardı. Başım sarsıldı ve tepe üstü düşmekten son anda kurtardım.
Göz ve kulaklarının hissetmediğini fark ettim. Telaşlandım. Öğretmenlerin birbirleriyle konuşmaları biraz kendime gelmeme neden oldu. En azından gördüğümü ve işittiğimi anladım.
Ruhum delik deşik olmuştu. Rüzgârın peşine, sağanak yağmur, başımdan esti geçti. Ayaklarım havalandı. Sınav korkusu kalbime yel gibi vurdu. İkincisine dayanamazdım fakat öyle bir yel daha gelmedi.
Sonunda ölüm yok diyerek, kaygımı gidermeye çalışsam da yararlı olduğunu sanmıyorum. Mum gibi erimeye başladım. Soruları çözümleyip dilimin döndüğü kadar da açıkladım. Heyecanıma hâkim değildim. Ağzım kurudu ve gözlerim karardı.
Soruları çözümlediğim kadarıyla başarılı bir şekilde karaladığımdan emindim.
Öğretmenler çıkabilirsin dediklerinde sandalyeden kalktım ve pencereye yürüdüm. Yardımcı öğretmen kolumdan tutup kapıya kadar getirdi. Kapıya çarptım. Dışarıya çıktığımda, yaşasın özgürlük diye bağırmak istedim.
Bir saat sonra fen sınavı için bekleyecektik. Sınava girmiyorum demek için çevreme baktım. Kimsenin umurunda olmayacağı için sessizliğimi korudum.
Sınıfa girdiğimde ceylanın bufaloyu yakalamış aslanlara bakması gibi poz vermiş öğretmenleri izledim. Öğretmenlerin gülümsemeleri sinir uçlarımı oynattı. Acımasızlığı prensip kabul etmiş krallara benziyorlardı. Giyotinin önünde renkli resim çektiriyorlar gibi ayrı ayrı poz veriyorlardı. İradem kendini sorgulamaya başladı. Gerçeği kabul etmişe benzemiyordum.
Yaşlı öğretmen bilen insan heyecanlanır, dedi. Bu söz kararmış odaya tavandan ışık gelmiş gibi uyarıcım oldu. Mevlana’nın dediği “odasında duman içinde kalmış insana pencere açılmış olur.” Az da olsa kendime güven duyma hissine kapıldım. Çünkü yaşlı öğretmenin sorularına cevap vermek mezun olmak, demekti.
Yeniden bir heyecan dalgası benliğimi kapladı. Öğretmenlerin çıkabilirsin, demelerini bıçak sırtında gibi bekledim. Onların gözlerine baktım, baygınlaşmışlardı. O sırada kapı çalındı ve içeriye bir tepsi börekle görevli girdi. Öğretmenler kendilerine geldi, gözleri parladı. Hemen bana dönüp çıkabilirsin, dediler.
Yer çekimsiz ortamdaki gibi koridora süzüldüm. Ayakların yere değmedi, birine desem inanmaz. Bahçede musluğun altına başımı tuttum ve serinleyene kadar bekledim. Kalktım ve yandaki çiçeklerin olduğu mermer saksının kenarına oturdum.
Sınavın bittiğini kabullenemedim. Arkadaşlar sevincinden defterlerini havaya fırlatıyorlardı. Onlara bakarak elimde ne varsa bahçeye doğru attım.
Sınav için yazdığım kompozisyonum “Tasalı koridor” başlığı altındaydı. Bundan da geçerli not aldım.
Öğretmenimiz yazdığını, son dersimizde, sınıfta okumuştu.
Hasan TANRIVERDİ