Güzel yazılar yazmak kolay da, onları yaşamak biraz daha zor sanırım…
Örneğin,
Bir dostum beni ne zaman görse içten gülümser ve şöyle der:
“Sana bir nefes kadar yakınım. Alo , demen kafi…”
Nezaketimle gülümserim ona.
Neden mi?
Çünkü dili ballı mı, ballı!
“Bana ‘nefes kadar yakınsın’ denilince, ne yalan söyleyeyim: İnsan gerçekten o nefesi yanında hissetmek istiyor. Bekliyor da…
Beklerken de geçen aylar, en güzel sözleri bile eksiltiyor/eskitiyor…”
Zira; adımlar uzak kalınca sözcüklerin gölgesi dahi görünmez oluyor.
Ben yazmayı seçiyorum, böylesi ruh sancıları çekince.
Çünkü geride o söylenen vaad edilen sözler uçuyor, yazılar kalıyor…
Bazen verilen sözcükler, en güzel giysilerle süslense de; yol almadıkça gerçeğe dönüşmesi mümkün değil.
Çünkü insan, verilen sözlerin ardında samimiyet arıyor.
Biliyor musunuz?
Nefes kadar yakın olmak, sadece sözlerde kalınca; “özlem duygusunu” keskin bir ayaz gibi gönül kilerine soluyor. Ardından kapı eşiğinden “en derin yalnızlığı,” konuk ediyor.
Ne demiş şair?
“Bazı dostluklar anlık,
Bazıları da anılıktır.”
Kimi şiirsel sözlerin güzelliği insanın yüreğini okşuyor… Keşke aynı güzellik, gerçek buluşmalarda da samimi yaşansa.
Sözün özü:
Dostluk ile vefa duygumuz, yalnızca satırlarda değil, yan yana gelince daha da derinleşiyor.
“Sana Bir Nefes Kadar Yakınım” denilen o mesafe, bazen aylarca aşılamıyor!
Sizce de garip, değil mi?
Ve…
Beklemekle geçen aylar, en güzel sözleri bile eksiltip küçültüyor.
Sonrası malum: Arada ki mesafe uzuyor; tıpkı “zaman masurası” gibi iplik iplik “onsuz” geçen günleri, haftaları, ayları ve de yılları içine sarıyor.
Emine Pişiren/Akçay
#eminepisiren10
#emineninyazıları
#eminepişiren
#eminepisiren
#edremitakçay
#edremitbalıkesir
#emineninyüreközleri
#özlüsözler
#emineniniçsesi






















