Sandığı arada açıyor ve eşyaları, olabildiği kadar havalandırıyor. Tekrar düzenleyip yerine koyuyorduk. Evde sandığın korunması, saklanması ve böylece gizeminin devam ettirilmesi gereken bir eşyaydı.
Sandığın hikâyesi, gelin olduğunda sırtında yeni evine getirmesiydi. İçindeki eşyalar, onun çeyiziydi. O tarihler sandıkta çeyiz olarak ne olabilir diye sorduğumuzda aldığımız cevap ilginçti. Bir iki giyim eşyası ve en az üç ay yetecek olan çorbalıklar vardı.
Sandık dolma evin iki odasından ineklerin üstündeki odaya kondu. Çünkü inekler doğal ısıtıcıydı. Sandığı nasıl taşıdığını sorduğumuzda, unuttuğunu söyledi. Gelin olduğunda on altı yaşındaydım. Yaşım gelmiş seksen dokuza geçen yılları unuttum.
Çektiğimiz çile ve işkence işin çapası.
Sandığın kilitli tutulduğunu hatırlamıyordu. Gerek yok, neyi gizleyeceğim ki, diyordu. Yalnız sandığın gözlerinde incik, boncuklar vardı. Onları oyuncaklarımızda kullanırdık.
Oyuncaklarımızı sandığa bırakmaya başladık. Sandıktan almak ve tekrar saklamak kolay oluyordu. Özellikle mileler sandığın gözünde yerini alıyordu. Bu şekilde kaybolma şansı sıfırdı. Oynayacağımız zaman sandıktan alıyorduk.
Kardeşimle çakı bıçağımızı sandığa düşürünce, almak için eşyaları dışarı aldık. En altta, gömleğimizin arasına girmiş, köstekli saati gördük. Saati hemen anneme götürdük. Annem saatin farkındaymış fakat nasıl bir saat olduğunu bilmiyormuş.
Babama ısrarla, saati ustasına göstermesini söyledim. Belirli bir saatte, babam ile buluştuk. Ustaya gittik. Saat, belki iki yüz yıllık varmış. Saati yanımızda sildi, temizledi ve çalışmasa da saklayın dedi. Çünkü böyle saatler piyasadan kalkalı çok olmuş. Babam desene antika saat, dedi.
Bundan sonra saati, koruduk ve sakladık. Kimsenin eline geçmemesini sağladık. Onu babamdan isteyen olmuş. Babam da çocuklar sattı demişler.
Okula çocuğu için gelen, müze müdürüne, saati sordum. En az iki yüz yıllık dedim. Ayrıca dedemizin istiklal savaşında kullandığı saattir dedim. Müze müdürü ilgi gösterdi ve bir subayın istiklal savaşında kullandığı saat diye, sergileriz dedi. Biz de saati müzeye verdik.
Saat sergilendi.
Dedemin saati diyerek öğrencilere saatin hikâyesini anlattım. Saati tesadüfen bulduğumuzu söylediğimde çok şaşırıyorlardı.
Belki de şans eseri bulduğumuz istiklal madalyası kadar, değerli saati müzeye kazandırdığımız için memnunduk.