Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Eğitim & Kültür Kültür Din ve Ahlak

Sahabenin Farkı…

Hamdi ORUÇ Yazar Hamdi ORUÇ
18 Mayıs 2022
Din ve Ahlak, Hamdi ORUÇ
0
404
Paylaşma
5.1k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş

Sahabenin farkı…

Peygamberimiz efendimiz onları yıldızlara benzetti…ey asimile olmuş neslim…ey asimile olmuş ümmet…

Sahabenin farkı…

Evet…”Eğer siz sahabeleri görseydiniz deli sanırdınız…”denilmiş…

“Sahabeden sadece birkaç nesil sonra (belki daha az) neden ‘neredeyse’ hiç kimse sahabeler gibi olamadı? Örneğin Hasan-i Basri’nin şu sözü “Vallahi, yetmiş Bedir’liye yetiştim, çoğu kez giydikleri sof idi. Eğer siz onları görseydiniz deli sanırdınız. Onlar da sizin iyilerinizi görselerdi “bunların ahirette bir nasibi yok” derlerdi. Kötülerinizi görselerdi, “bunlar hesap gününe inanmıyorlar” derlerdi.”der Hasan-ı Basri…

Sahabeye erişilmez…Sahabe adından da anlaşıldığı üzere, Hz. Peygamber (asm)’in sohbetinde bulunan bahtiyar kimselerdir. Hz. Peygamber (asm)’in sohbetinde öyle bir iksir, bir cazibe var ki bir dakikada ona mazhar olan kimse senelerle seyru süluke mukabil, hakikatın envarına mazhar olur. Çünkü sohbette doğrudan boyanma vardır, yansıma vardır…

Sahabeye erişilmez…evet sahabeye erişilmez…  Her yeni hareket ve inkılabta insanların duyguları zirvededir ve coşkundur. İslam dininin bu büyük inkılabı zamanında da saff-ı evvel olan sahabedeki coşku zirveye ulaşmıştı. İmanları sadece akıl ve kalplerinde değil, en ince hislerinde de kedini gösteriyordu.

Sahabeye erişilmez…evet sahabeye erişilmez… “Her şey ancak zıddıyla bilinir.” diye makbul bir kaide vardır. Bu kural sahabe için de geçerlidir. İslam dinini yakından müşahede eden sahabeler, onun getirdiği güzelliklerini, daha birkaç gün önce bir hayat tarzları olan cahiliye döneminin çirkinliklerini de yakından görmüş olan sahabe nesli bu iki hayat tarzının farkını çok iyi biliyorlardı…

Sahabeye erişilmez…evet sahabeye erişilmez…çünkü İnsanlar için gözle görülen eğitimin tesiri çok fazladır. Bugünkü modern eğitim uzmanları da bunu ön görüyorlar. Bu sebeple, canlı örnek metodu eğitim ve öğretimde son derece önemlidir.

İşte sahabe nesli, bir yandan Hz. Muhammed (asm) gibi güzel ahlakın zirvesinde olan bir canlı misali, diğer taraftan da Müseyleme-i kezzab, Ebu Leheb, Ebu cehil gibi kötü ahlakın temsilcilerini bir arada görüyordu.

Sahabeye erişilmez…evet sahabeye erişilmez…evet…İnsanların içinde bulunduğu ortamın tesiri bilinen bir gerçektir. Her asırda bir şey hayatın merkezinde oturabiliyor. Bazı ortamlarda siyaset, bazılarında ticaret, bazılarında diyanet hâkim olur.

Saadet asrında hayatın merkezinde din ve ahlak revaçta idi. Bu sebeple daha sonra gelenler hiç bir zaman o asırdaki gibi din ve ahlakın hâkim olduğu bir ortamı bulamadılar ve tabiatıyla  sahabeye de ulaşamadılar.

Sahabeye erişilmez…evet sahabeye erişilmez… evet…“Nübüvvetin velayete nisbeti, Güneşin ayn-ı zâtıyla, âyinelerde görülen Güneşin misali gibidir. İşte daire-i nübüvvet, daire-i velayetten ne kadar yüksek ise, daire-i nübüvvetin hademeleri ve o güneşin yıldızları olan sahabeler dahi, daire-i velayetteki sulehaya o derece tefevvuku olmak lâzım geliyor. Hattâ velayet-i kübra olan veraset-i nübüvvet ve sıddıkıyet ki, sahabelerin velayetidir; bir veli kazansa, yine saff-ı evvel olan sahabelerin makamına yetişmez.”(Sözler)

Evet…Sahabeye erişilmez…evet sahabeye erişilmez…çünkü Peygamberlerin velayetine kavuşmak mümkün değil…ama  İmam Rabbani’nin Mektubat’ının 77. Mektubunda peygamberlerin velayetine kavuşmanın mümkün olduğundan bahsediyor. evet…hiçbir peygamberin velayetine yetişilemez.

“Her peygamberin şeriatı velayetiyle ilintilidir. Bu şeriata ittiba etmek suretiyle o velayete ulaşılabilir.” ( Mektubat, Arapça, 1/127, 77. Mektup) şöyle anla bu sözü…Bu kavuşmak, iki velayetin eşitliğini göstermez. Bilakis, o peygamberin velayet kanadı olan ubudiyyet cihetiyle yüksek bir mertebe kazanır…

Şöyle anla bu sözü…evet…bu velayet peygamberin velayetinin aynısı veya aynı mertebesinde olduğu anlamına gelmez. Bilakis, velilerin velayeti, “Zıll”dır/gölgedir, peygamberlerin velayeti ise asıldır. Bir gölgenin, bağlı bulunduğu asıl ile kıyaslanamaz.

Sahabeyle ve peygamberle örtüşme azmi sünnettir…ama sadece sakalda örtüşe bildik bizler…

Evet…“Nübüvvetin velayete nisbeti, Güneşin ayn-ı zâtıyla, âyinelerde görülen Güneşin misali gibidir. İşte daire-i nübüvvet, daire-i velayetten ne kadar yüksek ise, daire-i nübüvvetin hademeleri ve o güneşin yıldızları olan sahabeler dahi, daire-i velayetteki sulehaya o derece tefevvuku olmak lâzım geliyor. Hattâ velayet-i kübra olan veraset-i nübüvvet ve sıddıkıyet ki, sahabelerin velayetidir; bir veli kazansa, yine saff-ı evvel olan sahabelerin makamına yetişmez.”(Sözler)

Evet…Velayet-i kübranın feyizleri, bu velayetin mürşidi olan Kur’an ve sünnetten alınır. Diğer bir ifadeyle, bu velayetin feyizleri, tarikat berzahına uğramadan zahirden hakikate ulaştıran ve vahyin ışığında elde edilen hakiki ilim pınarından akan ab-ı hayat feyizleridir…

Şöyle anla bu hususu…“Sahabelerin velayeti, velayet-i kübra denilen, veraset-i nübüvvetten gelen, berzah tarîkına uğramayarak, doğrudan doğruya zahirden hakikata geçip, akrebiyet-i İlahiyenin inkişafına bakan bir velayettir ki, o velayet yolu, gayet kısa olduğu halde gayet yüksektir. Hârikaları az, fakat meziyatı çoktur. Keşif ve keramet orada az görünür.”

Şöyle anla bu hususu.Evet…“Sahabeler ise, sohbet-i nübüvvetin in’ikasıyla ve incizabıyla ve iksiriyle tarîkattaki seyr ü sülûk daire-i azîminin tayyına mecbur değildirler. Bir kademde ve bir sohbette zahirden hakikata geçebilirler.” ( Mektubat, s. 50)

Şöyle anla bu hususu…“Evet zahirden hakikata geçmek iki suretledir:

“Biri: Tarîkat berzahına girip, seyr ü sülûk ile kat’-ı meratib ederek hakikata geçmektir. İkinci Suret: Doğrudan doğruya, tarîkat berzahına uğramadan, lütf-u İlahî ile hakikata geçmektir ki, Sahabeye ve Tâbiîne has ve yüksek ve kısa tarîk şudur. Demek hakaik-i Kur’aniyeden tereşşuh eden Nurlar ve o Nurlara tercümanlık eden Sözler, o hâssaya mâlik olabilirler ve mâliktirler.” (Mektubat, Yirmi Sekizinci Mektub)

Evet asimile olur zahirden hakikate geçmeyen şehadetli…işte ümmet asimile oldu…ve oluyor günümde…

Kulak ver bu söze sen de asimile olmaya namzetsin…“Demek ki, veraset-i nübüvvetten gelen velayet-i kübranın nurlarıyla nurlanmak için, özellikle bu asırda  Risale-i Nur’un kapısından içeri girmek ve ehl-i sünnetin akidesi çerçevesinde salih amel yapmak büyük önem arz etmektedir. Çünki ehl-i velayetin amel ve ibadet ve sülûk ve riyazetle gördüğü hakikatlar ve perdeler arkasında müşahede ettikleri hakaik-i imaniye, aynen onlar gibi Risale-i Nur ibadet yerinde, ilim içinde hakikata bir yol açmış; sülûk ve evrad yerinde, mantıkî bürhanlarla ilmî hüccetler içinde hakikat-ül hakaika yol açmış; ve ilm-i tasavvuf ve tarîkat yerinde, doğrudan doğruya İlm-i Kelâm içinde ve İlm-i Akide ve Usûl-üd Din içinde bir velayet-i kübra yolunu açmış ki; bu asrın hakikat ve tarîkat cereyanlarına galebe çalan felsefî dalaletlere galebe ediyor, meydandadır.” (Emirdağ Lahikası-1,  s. 91)

Asimile olmamanın ilacı belli…Evet,  “Cadde-i Kübra, elbette velayet-i kübra sahibleri olan sahabe ve asfiya ve tâbiîn ve eimme-i Ehl-i Beyt ve eimme-i müçtehidînin caddesidir ki, doğrudan doğruya Kur’an’ın birinci tabaka şakirdleridir.” (Mektubat, s. 85)

Sahabenin farkı…ne mi güneş ile aynadaki güneş farkı var bizlerle onlar arasında onlar asıl bizler görüntüyüz…onlar örnek kılındılar bize Allahın esmanın muradı böyle….onlardır kılavuz…

Bir fark da şudur…Evet… berzah tüneline girmedikleri için de zahir yollarından çok farklı garip hallere maruz kalmaz sahabe.”Ayette “Yüreğin titremesi” zikredilmiş…ama Yüreğin titremesi, imanın artması bir mertebeden başka bir mertebeye intikal manasına gelir. Bu da iç donanımların harekete geçmesi, ruhani bir coşkunluğun meydana gelmesine vesile olur.

Evliya, genellikle seyrü sülûk-i ruhani ile tarikat berzahında hareket ettikleri için, harikulade hallere mazhar olabilirler. Bu mazhariyet normal durumlarının çok üstünde olduğundan bir nevi sekr hali yaşayabilirler.

Fakat sahabe mesleğinde zeminin çok sağlam olan iman harcı, seyrü sülûke ihtiyaç bırakmaz. Böyle berzah tüneline girmedikleri için de zahir yollarından çok farklı garip hallere maruz kalmazlar. Çünkü;“Zahirden hakikate geçmek iki suretledir.

Biri: Doğrudan doğruya hakikatın incizabına kapılıp, tarîkat berzahına girmeden, hakikati ayn-ı zahir içinde bulmaktır.

İkincisi: Çok meratibden seyrü sülûk suretiyle geçmektir. Ehl-i velayet, çendan fena-i nefse muvaffak olurlar, nefs-i emmareyi öldürürler. Yine sahabeye yetişemiyorlar. Çünkü sahabelerin nefisleri tezkiye ve tathir edildiğinden; nefsin mahiyetindeki cihazat-ı kesîre ile ubudiyetin envaına ve şükür ve hamdin aksamına daha ziyade mazhardırlar. Fena-i nefisten sonra, ubudiyet-i evliya besatet peyda eder.” (Nursi, Sözler, Yirmi Yedinci Söz’ün Zeyli, s. 492)

“Ehl-i tarîkatın ekserinde sekr, ehl-i aşkın çoğunda istiğrak ve iltibas olduğundan, hakikate muhalif telakkilerinde belki mazurdurlar. Fakat aklı başında olanlar, fikren onların esas-ı akaide münafî olan manalarını kabul edemez. Etse hata eder.” (Sözler, On Dördüncü Lem’anın İkinci Makamı, s. 13)

Keza, “Sahabelerin velayeti, velayet-i kübra denilen, veraset-i nübüvvetten gelen, berzah tarîkına uğramayarak, doğrudan doğruya zahirden hakikata geçip, akrebiyet-i İlahiyenin inkişafına bakan bir velayettir ki, o velayet yolu, gayet kısa olduğu halde gayet yüksektir. Hârikaları az, fakat meziyatı çoktur.” (Mektubat, On Beşinci Mektup, 50)

Sahabenin bizlerden farkı…sayılamıyacak kadar çok…Ölü gibi yaşadılar …cihad için yaşadılar…yani dünyalarını nefislerine cihad aşkıyla Allah aşkıyla cehennem ettiler bizler oruçtan kaçıyoruz zekattan kaçıyoruz Malikül mülklük ilan etmedi mi Kabil ve karun…Rablık ilan etmedi mi Firavun ve Ebu cehil …peygambere vermeliydiler devlet yönetimini…hırsızlık onların ki…Allah hırsızlığa da izin verir ama özleri esma ile örtüşenlerin haklarını çalıyor günümüm müşrikleri de…hileli çalışıyorlar sömürüyle kazanıyorlar işte takvalıların …asılların sahib olması gereken makamları işgal ediyorlar Allah şeytanın şeytanlığına da izin verdi ama asıl olanlara verdedikleri için hak çaldıkları için cehennem olacak ahirette yerleri…Mü’mine makam geçsin diye kullan oyunu…ermeniden bir farkın olsun bırak sahabe ile farkı…ermeniye benzedik “OY İŞİNDE”…asimile olduk yani unuttuk Allahı …sen Allahtan alıp müşrike verme devlet idaresini…Demokrasi var ama demokrasi de senin imtihanın için var edilmiştir…her şey imtihan Allahı unutanlara benzeme…Asilere benzeme terör verilir başına…eğer terörist olursan…

Sahabenin bizlerden farkı…sayılamıyacak kadar çok…Ölü gibi yaşadılar …cihad için yaşadılar…zaferden zafere koştular yorulmadılar tembellik göstermediler…”Allahı seviyorsun da sahabe gibi seviyor musun…dünyalarını nefislerine cihad aşkıyla Allah aşkıyla cehennem ettiler bizler oruçtan kaçıyoruz …Tarikatler ve camiler de asimile oldu günümde…yüzde sakal camide Kur’an kursu kaldı asimile olduk…cami de tarikatlerde budandı engelli koşucu gibiler…bir de ajan dolmuş içleri…BM gibiler…Müşrik bir kuruluşa benzetilmişler budanarak…hani müşrike benzeyen de müşrik hibiydi ruhu…ölmüş o ruh cami de de tarikatlerde de…evlerimizden başlayalım dirilmeye…Darul Erkam olalım önce camimiz de dirilir tarikatlerimiz de asıl ruha kavuşur yani dirilir….cihad için ölüler gibi oluruz mal benim değil can benim değil makam benim değil ben hiçim ben ölüyüm Tek var olan Allah diyelim…sahabe bunu dedi…

Paylaş
Etiketler: ahiretsahabetakvalı
Önceki Yazı

Bu Firavun Köpeği İsveç Polisi Hangi Amaçla Korumaya Devam Ediyor?

Sonraki Yazı

Bu Masal Daha ne Kadar Dinlenecek?

Hamdi ORUÇ

Hamdi ORUÇ

1951 Çamlı köyü Manyas doğumluyum İzmir Yüksek İslam Entitüsü mezunuyum, emekli müftüyüm şairim....

İlişkili Yazılar

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor
Din ve Ahlak

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
5k
İbadetler Günahları Siler mi?..
Din ve Ahlak

İbadetler Günahları Siler mi?..

28 Kasım 2025
5k
Arayan Mevlasını Arayan da Belasını Bulur…
Din ve Ahlak

Arayan Mevlasını Arayan da Belasını Bulur…

21 Kasım 2025
5k
Okudun mu?
Din ve Ahlak

Okudun mu?

14 Kasım 2025
5k
Sonraki Yazı

Bu Masal Daha ne Kadar Dinlenecek?

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap