Bu yazımda da, “fikir mücadelesi yapmak yerine, “laf sokmayı” üstünlük zanneden kirli, siyaset cambazlarına ithafım(!)” sürmektedir. (Lütfen Bölüm–1 ile birlikte değerlendiriniz)
Ahlak kuralları yazılı olmadığı için biçimsel bakımdan hukuktan farklı olmakla birlikte, gene de ahlak ile hukuk örtüşmek, hatta özdeş olmak zorundadır. Toplumsal yaşama egemen olan hukuk kurallarıyla nesnel ahlak kuralları arasında sıkı bir bağın varlığı kaçınılmazdır. Toplumun genel ahlak görüşlerine ve toplumsal vicdanına uygun düşmeyen hukuk düzenlemeleri, kendilerinden beklenen toplumsal işlevi yerine getiremeyeceğinden özürlü bir doğumdur. Bu nedenle böylesi yasaların adaleti sağlama konusunda uzun ömürlü olmaları beklenemez.
Toplumun her bireyini ta baştan, potansiyel suçlu kabul edip, makul şüphe mazereti ile gözaltına almayı yasal kılan bir düzenleme ne hukukidir ne de insani!…
Böyle bir yasaya “olur” veren parmak sahiplerinin de ahlaki davrandığını hiç kimse söyleyemez. Kendisini bağımsız ve tarafsız mahkemelerin yerine koyup, rüşveti aklayan parmakların kendisi pistir, kirlidir, dokunduğu yerleri de kirletir. Dinen bunun adı ‘necis’tir
Tarihler; toplumsal yasaların önceliği sayılan ahlak kurallarının çiğnenmesini, hukuk yasalarının çiğnenmesinden daha ağır biçimde cezalandırmıştır.
Bu gerçek bilinirken, hırsız parmaklara alkış tutan toplumların geleceği olamaz.
Hırsızlık hükümlüsü, yasal olarak cezasını hapis yatmakla ödemiş olsa da…; bu ceza onun ömür boyu yüklendiği toplumsal lekenin bedeli sayılıp, silinmesini sağlamaz. Ardındaki nesillere de miras kalır o kara leke.
Lekeli insanların kendisinden sonra gelecek nesilleri de lekelemeye hakları yoktur. Zaten bunu bilen toplumlar kirli siyasete prim vermezler… eriliyorsa siyaset ahlaklı ve sağlıklı değildir.
Mehmet Halil Arık
Emekli eğitimci – DENİZLİ




















