Pazar yerine, köy ürünlerini araştırmak için gidiyorum. Amacım, sera ürünlerinden farklarını belirlemek.
Köyde bahçeden elde edilen ürünler; yere serilmiş bez üzerine sıralanmışlar. Sera ürünleri ise genelde tezgâha yığılmışlardı.
Bahçe ürünleri pazara iki haftadır geliyor. Serginin başına köylü oturmuş ve ürünlerini boy boy diziyor. Yine de ürünler, büyüklü küçüklü olduğu görülüyor. Sergiyi düzenleyen kadın, yağmurda ıslanmış güneşte kurumuş. Elleri ve yüzü güneş yanığı olmuş ve kalınlaşmış derisi düzelmeyecek gibi.
Sera ürünleri tezgâha yığılmış ve hemen aynı boyutta. Düzgün cilalı dış yapısıyla adeta parlıyor. En belirgin örnekleri salatalık ve domateste olduğu gibi. Patlıcanın da dış görünüşüne bakarak, sera ürünü olduğunu anladım.
Köylü kadın, domates ve salatalığın yanında beze sarılmış tere yağı ve peynir de satması bahçe ürünlerini ispatına yarıyor. Bahçe ürünlerine dikkat ettim, domatesi, salatalığı çok değil, yani sergi bezinin bir kenarına serilmiş. Sulaması yapılmış, yere uzanmış olması topraklanmasını gerektirir. Silinse de çamurlu hâli açıkça görülüyor.
Tezgâh üzerindeki sera ürünleri ise tozu dahi olmayan, iri ve diş görünüşü düzenli ürünler. Ayrıca çok fazla yığılmışlar.
Teyzeye soruyorum, tezgâhtaki domatesler, daha düzenli iri sizinkiler neden küçük kalmış. Teyze; bir de yede tadını gör bakalım. Bizimkilerin tadını alırsın. Çocukluğunda yediğin domatestir. Salatalık çok daha belirlidir. Salatalıklarımız sulu ve güzel kokuludur. Yediğin zaman salatalık yedim dersin. Teyze neden dedim. Teyze; biz toprağımıza ilaç atmayız, alın terimizi akıtırız. İlaç ürünleri şişirir fakat olgunlaştırmaz. Domatesin içine bakarsın, hâlâ beyazdır.
Teyze, bahçemize sahip çıkılmazsa, sera ürünü yemek zorunda kalacağız, dedi. Bunun ne anlama geldiğini sordum. Teyze dertlendi. Devlet öncelikle bahçe ürünlerini almalıdır. Köylü ürünlerinin elinde kalmayacağını bilmelidir. Ayrıca toprağı işleyene teşvik verilmelidir ki, gençlerimiz şehirlere göç etmekten vazgeçsin.
Toprağı işleyecek kimse kalmadı. Topraklar yalnız ve boş dedi. Sebze çeşitleri olarak her türünü yetiştiriyoruz. Marul, maydanoz, pırasa ve lahana çok üretmekteyiz. Fasulye yeter ki yetiştir lezzetli dayanıklı ve kaliteli dede tohumlarımızdır.
Fidanlarımızı kendimiz yetiştiririz. Dışardan almayız. Kesinlikle ilaçlı değildir. Bizim fidan yetiştirme süresinde serada domates çıkıyor. Yediğinde ise domates bile kokmuyor.
Pazarda bahçe ürünlerini tespit etmek ve üreticilerle görüşmek isteğiyle geldim. Fakat daha çok bahçe ürünlerinin yerli tohumdan yetiştiğine, kalitesi üzerinde durmuş oldum. Ayrıca toprağa sahip çıkılması olarak değerlendi.
Toprağa sahip çıkmanın önemi üzerinde durmuş olsaydık, gençlerin şehirlere göçleri de engellenmiş olacaktı.
Pazarcı teyzelerin hepsinin derdi, çalışacak nüfusun göçtüğü idi. Köylerde kimse kalmadı derken, üzüntülerini gözlerinden okumak mümkündü.
Yaşlı, oturduğu yerden yanına dönerken zorlanan teyzeye yaklaştım. “Bu vaziyette evi çevireceğim, üç beş lira ile eve ekmek getireceğim diye buralarda sürünüyorum dedi.
Köylünün, pazar yeri, toprağıyla, tohumuyla ve fidanıyla desteklenmelidir.