Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Cuma, Aralık 5, 2025
  • Giriş Yap
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Yazar Portal | Turkiye Interaktif Kose Yazarı Gazetesi
Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
Anasayfa Yazarlar Hasan TÜLÜCEOĞLU

Otoyoldan Tren Gelmiyor

Hasan TÜLÜCEOĞLU Yazar Hasan TÜLÜCEOĞLU
25 Mart 2013
Hasan TÜLÜCEOĞLU
0
400
Paylaşma
5k
Görüntülenme
Facebook'ta PaylaşTwitter'da Paylaş
Küçükken benim için yol, sarı renkli, homurtular çıkararak çalışan iri aracın karnındaki kocaman bıçakla toprağı kümeler halinde kaldırarak mahallemize yaptığı kıvrımlı dar geçişti. Hemen peşine yine sarı renkli iri kamyonun tıs tıs diye ses çıkararak aşağıda bir kıvrımı görülen Ceyhan ırmağından getirdiği çakıl taşlarını bu yola dökmüştü. Bazıları renkli farklı büyüklükteki bu taşlar uzun süre biz çocukların oyuncağı olmuşlardı.
 
Gördüğüm ilk asfalt yol, köydeki tek ulaşım aracı traktörün römorkunda babamla ilk defa şehre giderken Menderes’in Ceyhan nehri üzerine yaptırdığı köprünün yoluydu. Bu siyah asfalt yolu uzaktan kıvrılan koca bir karayılana benzetmiştim.
 Demiryolunu da Menderes’in köprüsünden geçerek gittiğimiz asfalt yol sonunda şehre girişte sarsılarak üzerinden geçtiğimizde görmüştüm. Yan yana uzanan iki kalın çizginin nasıl olupta yol olduğunu algılayamamıştım. Daha sonra ilk treni gördüğümde ancak o zaman bu algımı düzeltmiştim.
 
 İstasyona ilk gittiğimde babam ve amcamların askere gidişlerini anlatıları mekanların buralar olduğunu fark edecektim. Askerler askerlik yapacakları yerlere trenle giderlerdi. Hatta devlet onların tren ücretlerini de verirdi. 1990’da askeri birliğe gitmeden askerlik şubesinde işlemlerimi yaptırırken yol rayici adıyla demiryolu tarifesinden cüzi bir miktar ücret aldığımı hatırlıyor gibiyim.
 Tren istasyonlu yaşadığım şehirde tren, sabah ve akşamları şehrin her yerinden duyulan gürültüsüyle yük taşıyan vagonlardan ibaretti. Trenle özellikle şehirlerarası yolculuk geri kafalılık olarak görülürdü. “Bir günde otobüsle gideceğin yolu trenle bir haftada mı gideceksin!” denilirdi.
 
İstasyondan trenle sabah ve akşamları taşınan yükten daha fazlası, günün her saatinde yerleri sarsarak şehrin ortasındaki yoldan geçen iri tırlarla taşınırdı.
 
Batılı yazarların kitaplarını okudukça onlarda demir yolu ulaşımının önde olduğunu gözlemledim. Trenle seyahat eden roman kahramanları benim çevremdeki gibi küçümsenmiyorlardı. Yanlarına aldıkları bir yığın kitapla çıktıkları yolda vagon rahatlığında bolca kitap okuyorlardı.
 
Doksanlarda İstanbul-Ankara arası hızlı çalışan mavi trene gidiş-dönüş iki defa bindiğimde bu yolculuğu daha çok alt gelir halk tabakasının tercih ettiğini gördüm. Adı hızlı olmakla birlikte otobüsten bir, bir buçuk saatlik gecikmeyle ulaşıyordu.
Büyüklerimin ayrılık özlemlerini tren gidermişti. Askerler trenle ailelerine kavuşurlardı. Bunlar genlerime tevarüs etmiş olmalıydı ki şimdi bile,
 Kara tren durmaz gider
Yüreğime çöktü keder
Hasretinle yanıyorum
Bu ayrılık bitsim yeter
—
Ah tren kara tren,
Odur yari götüren.
Gitti yarim gelmedi,
Budur beni bitiren.
—
 Kara Tren Gecikir Belki Hiç Gelmez
 Dağlarda Salınır Da Derdimi Bilmez
 Dumanın Savurur Halimi Görmez
 Gam Dolar Yüreğim Gözyaşım Dinmez
 
ifadelerini duyduğum yada okuduğumda aniden duygulanır, bir dönem tren yolu gözleyen insanların acı, keder ve hüzünleri çöker yüreğime.
 
Bu dizeler muhtemelen benim torunlarıma bir anlam ifade etmeyecektir. Zira toplumca teknik ulaşım aracı olarak ilk tanıştığımız trenden belirli bir plan dahilinde sürekli uzaklaştırıldık. Tırlara, gösterişli otobüslere, otoyollara göre tren ve demiryolu taşımacılığı, bu topluma at ve eşek taşımacılığı konumunda gösterildi.
 
Avrupada ilk demiryolu 1825’te hizmete açılmıştı. Batıdan en hızlı aldığımız teknoloji demiryolu taşımacılığı olmuştur. Avrupada yaygınlaşmasına at başı olarak demiryolu, Osmanlıya da girmişti. Anadoluda ilk demiryolu 1860’ta İzmir-Aydın arasına yapılmıştır. 1871’de Osmanlı devletinin kendi imkanlarıyla yapmaya çalıştığı İstanbul-Bağdat demiryolu II. Abdulhamit döneminde imkanların yetersizliğinden Almanlara yaptırılmıştır.
 
Atatürk döneminde batı ve güneyde bulunan demiryolları doğuya uzatılmaya çalışılmıştır. İkinci dünya savaşı atmosferinde duraklayan demiryolu yapım çalışmaları ellilerden sonra nerdeyse tamamen durmuştur. Demiryolu yapımını yavaşlatan hükümet ülkeyi karayolu ağıyla örmüştür. Marshall yardımının çoğu bu karayolu yapımına harcanmıştır.
 
Karayolu ulaşım payının % 72'den % 36'ya düşürülmesini hedefleyen "1983-1993 Ulaştırma Ana Planı"na rağmen Özal döneminde karayolu ulaşımını rahatlatan otoyollar yapılmıştır. Muhtemelen Özal, karayolu ağırlıklı kurulu ulaşım sistemini yenilemeyi sınırlı kalacak demiryolları yapımına tercih etmiştir. Yapılan otoyollar bu ülkeyi rahatlatmıştır.
 
Son dönemde demiryolu taşımacılığı özellikle büyük şehirlerde metro adıyla gündeme gelmiş ve İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerimizde metrolar yapılmıştır.
 
Hızlı trenlerle yığın yığın insanların taşındığı ABD, İngiltere, Fransa, Japonya gibi ülkelere göre mevcuttaki demiryollarımızı bile yolcu taşımacılığında kullanmıyoruz. Yük taşımacılığında ise çok az kullanıyoruz. Avrupa ülkeleri ve özellikle Amerika’da yük taşımacılığının büyük bir bölümü demiryoluyla yapılmaktadır. Zira demiryolu taşımacılığı karayolu taşımacılığına göre çok düşük maliyetlidir. Üstelik çok daha güvenlidir.

 

Yorum ekle

 

 

Başka yorum yok

 

 
Küçükken benim için yol, sarı renkli, homurtular çıkararak çalışan iri aracın karnındaki kocaman bıçakla toprağı kümeler halinde kaldırarak mahallemize yaptığı kıvrımlı dar geçişti. Hemen peşine yine sarı renkli iri kamyonun tıs tıs diye ses çıkararak aşağıda bir kıvrımı görülen Ceyhan ırmağından getirdiği çakıl taşlarını bu yola dökmüştü. Bazıları renkli farklı büyüklükteki bu taşlar uzun süre biz çocukların oyuncağı olmuşlardı.
 
Gördüğüm ilk asfalt yol, köydeki tek ulaşım aracı traktörün römorkunda babamla ilk defa şehre giderken Menderes’in Ceyhan nehri üzerine yaptırdığı köprünün yoluydu. Bu siyah asfalt yolu uzaktan kıvrılan koca bir karayılana benzetmiştim.
 Demiryolunu da Menderes’in köprüsünden geçerek gittiğimiz asfalt yol sonunda şehre girişte sarsılarak üzerinden geçtiğimizde görmüştüm. Yan yana uzanan iki kalın çizginin nasıl olupta yol olduğunu algılayamamıştım. Daha sonra ilk treni gördüğümde ancak o zaman bu algımı düzeltmiştim.
 
 İstasyona ilk gittiğimde babam ve amcamların askere gidişlerini anlatıları mekanların buralar olduğunu fark edecektim. Askerler askerlik yapacakları yerlere trenle giderlerdi. Hatta devlet onların tren ücretlerini de verirdi. 1990’da askeri birliğe gitmeden askerlik şubesinde işlemlerimi yaptırırken yol rayici adıyla demiryolu tarifesinden cüzi bir miktar ücret aldığımı hatırlıyor gibiyim.
 Tren istasyonlu yaşadığım şehirde tren, sabah ve akşamları şehrin her yerinden duyulan gürültüsüyle yük taşıyan vagonlardan ibaretti. Trenle özellikle şehirlerarası yolculuk geri kafalılık olarak görülürdü. “Bir günde otobüsle gideceğin yolu trenle bir haftada mı gideceksin!” denilirdi.
 
İstasyondan trenle sabah ve akşamları taşınan yükten daha fazlası, günün her saatinde yerleri sarsarak şehrin ortasındaki yoldan geçen iri tırlarla taşınırdı.
 
Batılı yazarların kitaplarını okudukça onlarda demir yolu ulaşımının önde olduğunu gözlemledim. Trenle seyahat eden roman kahramanları benim çevremdeki gibi küçümsenmiyorlardı. Yanlarına aldıkları bir yığın kitapla çıktıkları yolda vagon rahatlığında bolca kitap okuyorlardı.
 
Doksanlarda İstanbul-Ankara arası hızlı çalışan mavi trene gidiş-dönüş iki defa bindiğimde bu yolculuğu daha çok alt gelir halk tabakasının tercih ettiğini gördüm. Adı hızlı olmakla birlikte otobüsten bir, bir buçuk saatlik gecikmeyle ulaşıyordu.
Büyüklerimin ayrılık özlemlerini tren gidermişti. Askerler trenle ailelerine kavuşurlardı. Bunlar genlerime tevarüs etmiş olmalıydı ki şimdi bile,
 Kara tren durmaz gider
Yüreğime çöktü keder
Hasretinle yanıyorum
Bu ayrılık bitsim yeter
—
Ah tren kara tren,
Odur yari götüren.
Gitti yarim gelmedi,
Budur beni bitiren.
—
 Kara Tren Gecikir Belki Hiç Gelmez
 Dağlarda Salınır Da Derdimi Bilmez
 Dumanın Savurur Halimi Görmez
 Gam Dolar Yüreğim Gözyaşım Dinmez
 
ifadelerini duyduğum yada okuduğumda aniden duygulanır, bir dönem tren yolu gözleyen insanların acı, keder ve hüzünleri çöker yüreğime.
 
Bu dizeler muhtemelen benim torunlarıma bir anlam ifade etmeyecektir. Zira toplumca teknik ulaşım aracı olarak ilk tanıştığımız trenden belirli bir plan dahilinde sürekli uzaklaştırıldık. Tırlara, gösterişli otobüslere, otoyollara göre tren ve demiryolu taşımacılığı, bu topluma at ve eşek taşımacılığı konumunda gösterildi.
 
Avrupada ilk demiryolu 1825’te hizmete açılmıştı. Batıdan en hızlı aldığımız teknoloji demiryolu taşımacılığı olmuştur. Avrupada yaygınlaşmasına at başı olarak demiryolu, Osmanlıya da girmişti. Anadoluda ilk demiryolu 1860’ta İzmir-Aydın arasına yapılmıştır. 1871’de Osmanlı devletinin kendi imkanlarıyla yapmaya çalıştığı İstanbul-Bağdat demiryolu II. Abdulhamit döneminde imkanların yetersizliğinden Almanlara yaptırılmıştır.
 
Atatürk döneminde batı ve güneyde bulunan demiryolları doğuya uzatılmaya çalışılmıştır. İkinci dünya savaşı atmosferinde duraklayan demiryolu yapım çalışmaları ellilerden sonra nerdeyse tamamen durmuştur. Demiryolu yapımını yavaşlatan hükümet ülkeyi karayolu ağıyla örmüştür. Marshall yardımının çoğu bu karayolu yapımına harcanmıştır.
 
Karayolu ulaşım payının % 72'den % 36'ya düşürülmesini hedefleyen "1983-1993 Ulaştırma Ana Planı"na rağmen Özal döneminde karayolu ulaşımını rahatlatan otoyollar yapılmıştır. Muhtemelen Özal, karayolu ağırlıklı kurulu ulaşım sistemini yenilemeyi sınırlı kalacak demiryolları yapımına tercih etmiştir. Yapılan otoyollar bu ülkeyi rahatlatmıştır.
 
Son dönemde demiryolu taşımacılığı özellikle büyük şehirlerde metro adıyla gündeme gelmiş ve İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerimizde metrolar yapılmıştır.
 
Hızlı trenlerle yığın yığın insanların taşındığı ABD, İngiltere, Fransa, Japonya gibi ülkelere göre mevcuttaki demiryollarımızı bile yolcu taşımacılığında kullanmıyoruz. Yük taşımacılığında ise çok az kullanıyoruz. Avrupa ülkeleri ve özellikle Amerika’da yük taşımacılığının büyük bir bölümü demiryoluyla yapılmaktadır. Zira demiryolu taşımacılığı karayolu taşımacılığına göre çok düşük maliyetlidir. Üstelik çok daha güvenlidir.

 

Yorum ekle

 

 

Başka yorum yok

 

 
Küçükken benim için yol, sarı renkli, homurtular çıkararak çalışan iri aracın karnındaki kocaman bıçakla toprağı kümeler halinde kaldırarak mahallemize yaptığı kıvrımlı dar geçişti. Hemen peşine yine sarı renkli iri kamyonun tıs tıs diye ses çıkararak aşağıda bir kıvrımı görülen Ceyhan ırmağından getirdiği çakıl taşlarını bu yola dökmüştü. Bazıları renkli farklı büyüklükteki bu taşlar uzun süre biz çocukların oyuncağı olmuşlardı.
 
Gördüğüm ilk asfalt yol, köydeki tek ulaşım aracı traktörün römorkunda babamla ilk defa şehre giderken Menderes’in Ceyhan nehri üzerine yaptırdığı köprünün yoluydu. Bu siyah asfalt yolu uzaktan kıvrılan koca bir karayılana benzetmiştim.
 Demiryolunu da Menderes’in köprüsünden geçerek gittiğimiz asfalt yol sonunda şehre girişte sarsılarak üzerinden geçtiğimizde görmüştüm. Yan yana uzanan iki kalın çizginin nasıl olupta yol olduğunu algılayamamıştım. Daha sonra ilk treni gördüğümde ancak o zaman bu algımı düzeltmiştim.
 
 İstasyona ilk gittiğimde babam ve amcamların askere gidişlerini anlatıları mekanların buralar olduğunu fark edecektim. Askerler askerlik yapacakları yerlere trenle giderlerdi. Hatta devlet onların tren ücretlerini de verirdi. 1990’da askeri birliğe gitmeden askerlik şubesinde işlemlerimi yaptırırken yol rayici adıyla demiryolu tarifesinden cüzi bir miktar ücret aldığımı hatırlıyor gibiyim.
 Tren istasyonlu yaşadığım şehirde tren, sabah ve akşamları şehrin her yerinden duyulan gürültüsüyle yük taşıyan vagonlardan ibaretti. Trenle özellikle şehirlerarası yolculuk geri kafalılık olarak görülürdü. “Bir günde otobüsle gideceğin yolu trenle bir haftada mı gideceksin!” denilirdi.
 
İstasyondan trenle sabah ve akşamları taşınan yükten daha fazlası, günün her saatinde yerleri sarsarak şehrin ortasındaki yoldan geçen iri tırlarla taşınırdı.
 
Batılı yazarların kitaplarını okudukça onlarda demir yolu ulaşımının önde olduğunu gözlemledim. Trenle seyahat eden roman kahramanları benim çevremdeki gibi küçümsenmiyorlardı. Yanlarına aldıkları bir yığın kitapla çıktıkları yolda vagon rahatlığında bolca kitap okuyorlardı.
 
Doksanlarda İstanbul-Ankara arası hızlı çalışan mavi trene gidiş-dönüş iki defa bindiğimde bu yolculuğu daha çok alt gelir halk tabakasının tercih ettiğini gördüm. Adı hızlı olmakla birlikte otobüsten bir, bir buçuk saatlik gecikmeyle ulaşıyordu.
Büyüklerimin ayrılık özlemlerini tren gidermişti. Askerler trenle ailelerine kavuşurlardı. Bunlar genlerime tevarüs etmiş olmalıydı ki şimdi bile,
 Kara tren durmaz gider
Yüreğime çöktü keder
Hasretinle yanıyorum
Bu ayrılık bitsim yeter
—
Ah tren kara tren,
Odur yari götüren.
Gitti yarim gelmedi,
Budur beni bitiren.
—
 Kara Tren Gecikir Belki Hiç Gelmez
 Dağlarda Salınır Da Derdimi Bilmez
 Dumanın Savurur Halimi Görmez
 Gam Dolar Yüreğim Gözyaşım Dinmez
 
ifadelerini duyduğum yada okuduğumda aniden duygulanır, bir dönem tren yolu gözleyen insanların acı, keder ve hüzünleri çöker yüreğime.
 
Bu dizeler muhtemelen benim torunlarıma bir anlam ifade etmeyecektir. Zira toplumca teknik ulaşım aracı olarak ilk tanıştığımız trenden belirli bir plan dahilinde sürekli uzaklaştırıldık. Tırlara, gösterişli otobüslere, otoyollara göre tren ve demiryolu taşımacılığı, bu topluma at ve eşek taşımacılığı konumunda gösterildi.
 
Avrupada ilk demiryolu 1825’te hizmete açılmıştı. Batıdan en hızlı aldığımız teknoloji demiryolu taşımacılığı olmuştur. Avrupada yaygınlaşmasına at başı olarak demiryolu, Osmanlıya da girmişti. Anadoluda ilk demiryolu 1860’ta İzmir-Aydın arasına yapılmıştır. 1871’de Osmanlı devletinin kendi imkanlarıyla yapmaya çalıştığı İstanbul-Bağdat demiryolu II. Abdulhamit döneminde imkanların yetersizliğinden Almanlara yaptırılmıştır.
 
Atatürk döneminde batı ve güneyde bulunan demiryolları doğuya uzatılmaya çalışılmıştır. İkinci dünya savaşı atmosferinde duraklayan demiryolu yapım çalışmaları ellilerden sonra nerdeyse tamamen durmuştur. Demiryolu yapımını yavaşlatan hükümet ülkeyi karayolu ağıyla örmüştür. Marshall yardımının çoğu bu karayolu yapımına harcanmıştır.
 
Karayolu ulaşım payının % 72'den % 36'ya düşürülmesini hedefleyen "1983-1993 Ulaştırma Ana Planı"na rağmen Özal döneminde karayolu ulaşımını rahatlatan otoyollar yapılmıştır. Muhtemelen Özal, karayolu ağırlıklı kurulu ulaşım sistemini yenilemeyi sınırlı kalacak demiryolları yapımına tercih etmiştir. Yapılan otoyollar bu ülkeyi rahatlatmıştır.
 
Son dönemde demiryolu taşımacılığı özellikle büyük şehirlerde metro adıyla gündeme gelmiş ve İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerimizde metrolar yapılmıştır.
 
Hızlı trenlerle yığın yığın insanların taşındığı ABD, İngiltere, Fransa, Japonya gibi ülkelere göre mevcuttaki demiryollarımızı bile yolcu taşımacılığında kullanmıyoruz. Yük taşımacılığında ise çok az kullanıyoruz. Avrupa ülkeleri ve özellikle Amerika’da yük taşımacılığının büyük bir bölümü demiryoluyla yapılmaktadır. Zira demiryolu taşımacılığı karayolu taşımacılığına göre çok düşük maliyetlidir. Üstelik çok daha güvenlidir.

 

Yorum ekle

 

 

Başka yorum yok

 

 
Küçükken benim için yol, sarı renkli, homurtular çıkararak çalışan iri aracın karnındaki kocaman bıçakla toprağı kümeler halinde kaldırarak mahallemize yaptığı kıvrımlı dar geçişti. Hemen peşine yine sarı renkli iri kamyonun tıs tıs diye ses çıkararak aşağıda bir kıvrımı görülen Ceyhan ırmağından getirdiği çakıl taşlarını bu yola dökmüştü. Bazıları renkli farklı büyüklükteki bu taşlar uzun süre biz çocukların oyuncağı olmuşlardı.
 
Gördüğüm ilk asfalt yol, köydeki tek ulaşım aracı traktörün römorkunda babamla ilk defa şehre giderken Menderes’in Ceyhan nehri üzerine yaptırdığı köprünün yoluydu. Bu siyah asfalt yolu uzaktan kıvrılan koca bir karayılana benzetmiştim.
 Demiryolunu da Menderes’in köprüsünden geçerek gittiğimiz asfalt yol sonunda şehre girişte sarsılarak üzerinden geçtiğimizde görmüştüm. Yan yana uzanan iki kalın çizginin nasıl olupta yol olduğunu algılayamamıştım. Daha sonra ilk treni gördüğümde ancak o zaman bu algımı düzeltmiştim.
 
 İstasyona ilk gittiğimde babam ve amcamların askere gidişlerini anlatıları mekanların buralar olduğunu fark edecektim. Askerler askerlik yapacakları yerlere trenle giderlerdi. Hatta devlet onların tren ücretlerini de verirdi. 1990’da askeri birliğe gitmeden askerlik şubesinde işlemlerimi yaptırırken yol rayici adıyla demiryolu tarifesinden cüzi bir miktar ücret aldığımı hatırlıyor gibiyim.
 Tren istasyonlu yaşadığım şehirde tren, sabah ve akşamları şehrin her yerinden duyulan gürültüsüyle yük taşıyan vagonlardan ibaretti. Trenle özellikle şehirlerarası yolculuk geri kafalılık olarak görülürdü. “Bir günde otobüsle gideceğin yolu trenle bir haftada mı gideceksin!” denilirdi.
 
İstasyondan trenle sabah ve akşamları taşınan yükten daha fazlası, günün her saatinde yerleri sarsarak şehrin ortasındaki yoldan geçen iri tırlarla taşınırdı.
 
Batılı yazarların kitaplarını okudukça onlarda demir yolu ulaşımının önde olduğunu gözlemledim. Trenle seyahat eden roman kahramanları benim çevremdeki gibi küçümsenmiyorlardı. Yanlarına aldıkları bir yığın kitapla çıktıkları yolda vagon rahatlığında bolca kitap okuyorlardı.
 
Doksanlarda İstanbul-Ankara arası hızlı çalışan mavi trene gidiş-dönüş iki defa bindiğimde bu yolculuğu daha çok alt gelir halk tabakasının tercih ettiğini gördüm. Adı hızlı olmakla birlikte otobüsten bir, bir buçuk saatlik gecikmeyle ulaşıyordu.
Büyüklerimin ayrılık özlemlerini tren gidermişti. Askerler trenle ailelerine kavuşurlardı. Bunlar genlerime tevarüs etmiş olmalıydı ki şimdi bile,
 Kara tren durmaz gider
Yüreğime çöktü keder
Hasretinle yanıyorum
Bu ayrılık bitsim yeter
—
Ah tren kara tren,
Odur yari götüren.
Gitti yarim gelmedi,
Budur beni bitiren.
—
 Kara Tren Gecikir Belki Hiç Gelmez
 Dağlarda Salınır Da Derdimi Bilmez
 Dumanın Savurur Halimi Görmez
 Gam Dolar Yüreğim Gözyaşım Dinmez
 
ifadelerini duyduğum yada okuduğumda aniden duygulanır, bir dönem tren yolu gözleyen insanların acı, keder ve hüzünleri çöker yüreğime.
 
Bu dizeler muhtemelen benim torunlarıma bir anlam ifade etmeyecektir. Zira toplumca teknik ulaşım aracı olarak ilk tanıştığımız trenden belirli bir plan dahilinde sürekli uzaklaştırıldık. Tırlara, gösterişli otobüslere, otoyollara göre tren ve demiryolu taşımacılığı, bu topluma at ve eşek taşımacılığı konumunda gösterildi.
 
Avrupada ilk demiryolu 1825’te hizmete açılmıştı. Batıdan en hızlı aldığımız teknoloji demiryolu taşımacılığı olmuştur. Avrupada yaygınlaşmasına at başı olarak demiryolu, Osmanlıya da girmişti. Anadoluda ilk demiryolu 1860’ta İzmir-Aydın arasına yapılmıştır. 1871’de Osmanlı devletinin kendi imkanlarıyla yapmaya çalıştığı İstanbul-Bağdat demiryolu II. Abdulhamit döneminde imkanların yetersizliğinden Almanlara yaptırılmıştır.
 
Atatürk döneminde batı ve güneyde bulunan demiryolları doğuya uzatılmaya çalışılmıştır. İkinci dünya savaşı atmosferinde duraklayan demiryolu yapım çalışmaları ellilerden sonra nerdeyse tamamen durmuştur. Demiryolu yapımını yavaşlatan hükümet ülkeyi karayolu ağıyla örmüştür. Marshall yardımının çoğu bu karayolu yapımına harcanmıştır.
 
Karayolu ulaşım payının % 72'den % 36'ya düşürülmesini hedefleyen "1983-1993 Ulaştırma Ana Planı"na rağmen Özal döneminde karayolu ulaşımını rahatlatan otoyollar yapılmıştır. Muhtemelen Özal, karayolu ağırlıklı kurulu ulaşım sistemini yenilemeyi sınırlı kalacak demiryolları yapımına tercih etmiştir. Yapılan otoyollar bu ülkeyi rahatlatmıştır.
 
Son dönemde demiryolu taşımacılığı özellikle büyük şehirlerde metro adıyla gündeme gelmiş ve İstanbul, Ankara gibi büyük kentlerimizde metrolar yapılmıştır.
 
Hızlı trenlerle yığın yığın insanların taşındığı ABD, İngiltere, Fransa, Japonya gibi ülkelere göre mevcuttaki demiryollarımızı bile yolcu taşımacılığında kullanmıyoruz. Yük taşımacılığında ise çok az kullanıyoruz. Avrupa ülkeleri ve özellikle Amerika’da yük taşımacılığının büyük bir bölümü demiryoluyla yapılmaktadır. Zira demiryolu taşımacılığı karayolu taşımacılığına göre çok düşük maliyetlidir. Üstelik çok daha güvenlidir.

 

Yorum ekle

 

 

Başka yorum yok

 

 
Paylaş
Etiketler: Otoyoltren
Önceki Yazı

Açılımın Son Kertesi!…Göründü Kertikten Ötesi!…

Sonraki Yazı

Bu Başkaldırı Mutlaka Tenkil Edilecektir

Hasan TÜLÜCEOĞLU

Hasan TÜLÜCEOĞLU

İlişkili Yazılar

Göbeklitepe’de Hz. İbrahim Silüeti
Eğitim & Kültür

Göbeklitepe’de Hz. İbrahim Silüeti

09 Haziran 2025
5k
Medyada Dindar Görünümler
Film & Sinema Eleştirisi

Medyada Dindar Görünümler

30 Ocak 2025
5k
Hükme Akıl Erdirmek
Edebiyat

Hükme Akıl Erdirmek

07 Ocak 2024
5k
Alternatif Bilim Farklı Teknoloji
Bilim & Teknoloji

Alternatif Bilim Farklı Teknoloji

06 Şubat 2023
5k
Sonraki Yazı

Bu Başkaldırı Mutlaka Tenkil Edilecektir

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

  • Trendler
  • Yorumlar
  • En son
Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

Aşık Veysel ve Kara Toprak Türküsü Hikayesi

22 Mart 2019
Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

Ayak Tabanına Veya Göğüse Vicks Sürmenin Faydası Yok

24 Ocak 2016

Yok Saymak

28 Mart 2020

Yıldızname Baktırmak Günah mı…Günah…

09 Haziran 2022

Keltepen’in Taşları /Şu Akkuşun Gürgenleri

18 Nisan 2020
Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

Göyçe Zengezur Türk Cumhuriyeti

21 Eylül 2022

Tüketicilerin Süt Tozu Dilekçeleri!

97

Fethullah Gülen’e 19 Soru

72

Ayasofya Açılsın Zincirler Kırılsın

70

İslâm Dışı Bir Uygulama: Çocuk Sünneti…

45

Gıda Mühendislerinin Petek Ataman’a Çağrısı

40

Şarkı Sözü Alan Var mı?

39
Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

Türkiye’nin Ortak Geleceği: Birlik, Kimlik ve Toplumsal Dayanıklılık Üzerine Kapsamlı Bir Düşünüş

05 Aralık 2025
Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

Nasıl Bir Toplum Olduk. Birinin Ak Dediğine Diğeri Kara Diyor

05 Aralık 2025
Ve Bilirsin

Ve Bilirsin

05 Aralık 2025
Yaşlı Adam Yanıyor

Yaşlı Adam Yanıyor

05 Aralık 2025
Yörüklerin Harika Öğütleri

Yörüklerin Harika Öğütleri

05 Aralık 2025
Sen veya Sizlere

Sen veya Sizlere

04 Aralık 2025

Köşe Yazarları

Türkiye Deprem Haritası

 

Ayın Sözü

Lütfen Duyarlı Olalım!

de, da vb. bağlaçlar ayrı yazılır.

Cümle bitişinde noktalama yapılır. Boşluk bırakılır, yeni cümleye büyük harfle başlanır.

Dilimiz kadar, edebiyatımıza da özen gösterelim.

Arşiv

Sosyal Medya’da Biz

  • Facebook
  • İnstagram
  • Twitter

Entelektüel Künyemiz!

Online Bilgi İletişim, Sanat ve Medya Hizmetleri, (ICAM | Information, Communication, Art and Media Network) Bilgiağı Yayın Grubu bileşeni YAZAR PORTAL, her gün yenilenen güncel yayınıyla birbirinden değerli köşe yazarlarının özgün makalelerini Türk ve dünya kültür mirasına sunmaktan gurur duyar.

Yazar Portal, günlük, çevrimiçi (interaktif) Köşe Yazarı Gazetesi, basın meslek ilkelerini ve genel yayın etik ilkelerini kabul eder.

Yayın Kurulu

Kent Akademisi Dergisi

Kent Akademisi | Kent Kültürü ve Yönetimi Dergisi
Urban Academy | Journal of Urban Culture and Management

Ayın Kitabı

Yazarlarımızdan, Nevin KILIÇ’ın,

Katilini Doğuran Aşklar söz akıntısını öz akıntısı haliyle şiire yansıtan güzel bir eser. Yazarımızı eserinden dolayı kutluyoruz.

Gazetemiz TİGAD Üyesidir

YAZAR PORTAL

JENAS

Journal of Environmental and Natural Search

Yayın Referans Lisansı

Creative Commons License
This work is licensed under a Creative Commons Attribution-NonCommercial-NoDerivatives 4.0 International License.

Bilim & Teknoloji

Eğitim & Kültür

Genel Eğitim

Kişisel Gelişim

Çocuk Gelişimi

Anı & Günce

Spor

Kitap İncelemesi

Film & Sinema Eleştirisi

Gezi Yazısı

Öykü Tefrikaları

Roman Tefrikaları

Röportaj

Medya

Edebiyat & Sanat

Sağlık & Beslenme

Ekonomi & Finans

Siyaset & Politika

Genç Kalemler

Magazin

Şiir

Künye

Köşe Yazarları

Yazar Müracatı

Yazar Girişi

Yazar Olma Dilekçesi

Yayın İlkeleri

Yayın Grubumuz

Misyon

Logo

Reklam Tarifesi

Gizlilik Politikası

İletişim

E-Posta

Üye Ol

BİLGİ, İLETİŞİM, SANAT ve MEDYA HİZMETLERİ YAYIN GRUBU

 INFORMATION, COMMUNICATION, ART and MEDIA PUBLISHING GROUP

© ICAM Publishing

Gazetemiz www.yazarportal.com, (Yazarportal) basın meslek ilkelerine uymaya söz vermiştir.
Yazıların tüm hukuksal hakları yazarlarına aittir. Yazarlarımızın izni olmaksızın, yazılar, hiç bir yerde kaynak gösterilmeksizin kısmen veya tamamen alıntı yapılamaz.

Sonuç yok
Tüm sonuçları gör
  • Ana Sayfa
  • Köşe Yazarları
  • Künye
  • Yayın İlkeleri
  • Yazar Müracaatı
  • Kurumsal
    • Misyon
    • Yayın Grubumuz
    • Logo
    • Reklam Tarifesi
  • Yazar Girişi
  • E-Posta

© 2008 - 2021 Yazar Portal | Türkiye Interaktif Köşe Yazarı Gazetesi

Yeniden Hoşgeldin

Aşağıdan hesabınıza giriş yapın

Şifrenimi unuttun?

Parolanızı alın

Şifrenizi sıfırlamak için lütfen kullanıcı adınızı veya e-posta adresinizi girin.

Giriş yap