Neyzen girdi düşüme, elin verdi “tut” dedi
Tuttum O’nun elini, şaştım kaldım ne deyim
“Esirgeme sözünü, hak edene söv” dedi
Eyvazların fütursuz, tolasını s(eve)yim
Çağdaş imiş beğenmez, kibri akar başından
Sağa sola saldırır, hiç utanmaz yaşından
Nice harçlık çıkarır, mekteplinin aşından
Edep erkan bilmezin, belâsını s(eve)yim
Ekse rüzgâr sonunda, biçer büyük fırtına
Fark etmez ki hiç bunu, betlik yükler sırtına
Atar tutar slogan, devrim yazar kartına
Plastikten sevdanın, cilasını s(eve)yim
Büyüklük ki edeple, hâl bilenle yol alır
Uzakların menzili, yol bilenle yol alır
Bülbüllerin türküsü, gül bilenle yol alır
Gül bilmeyen bülbülün, çilesini s(eve)yim
Ağır baştır bedenin, kıyam vakti hâlesi
Yitirenin vakarı, tez yıkılır kalesi
Kibirlinin eğilir, aşağıya lalesi
Tersten açan dağların, lalesini s(eve)yim
Had bilirim ürmezse, yaban elin köpeği
Düz yol varken dolaşmam, türlü türlü sapağı
Güçlülere baş eğmem, zalime yakmam yağı
Zalimlerin burcunu, kalesini s(eve)yim
Yanındayım haklının, işim yoktur güçlüyle
İş tutamam bir olup, bir arada suçluyla
Hesabım var Müselman, şol görünen Haçlıyla
Cemi cümle hepsinin, hilesini s(eve)yim
Çağdaşlık ki yürekte, olur akıl beyinde
Hedef beri tutulmaz, kalınırsa hep kinde
Bırak eyvaz kafalar, yürüsünler hep cinle
Tagutların enenmiş, kölesini s(eve)yim
Demeseydi bir eyvaz, “ben çağdaş, sen gerici”
Olmaz idim vallahi, hiç bu kadar kırıcı
Bir der ise beş derim, olmaz huyum irici
Korkak kalbin giz yüklü, zulasını s(eve)yim
Yazar sayar kendini, kendinden haberi yok
Ağzı lağım kokulu, sözünün kibarı yok
Yandan çarklı düzeni, dünyada ederi yok
Ben böylesi puştların, selesini s(eve)yim
Devrim bilmez devrimci, gerçek devrime leke
Kazanmada para, pul, hep olurlar çok eke
Maskeniz ki Atatürk, felek maskeniz çeke
Usaresiz lafların, kilesini s(eve)yim
Devrimciymiş ne devrim, katıksız devirici
İşkembeyi kübradan, mavralar savurucu
Bir gramofon iğnesi, cızırdayan ses ucu
Haramzade kulların, kilosunu s(eve)yim
Celalettin Kurt























