Dostlarım;
Ben ki, “siyasetin fakültesi”ni bitirmiş adamım.
İktisadın da “doktorasını” tamamladım.
O halde, yazı başlığını niye böyle koydum?
Çünkü biz Siyasal Bilgiler Fakültesinde(Mülkiye) siyaseti; “topluma, halka hizmet” olarak öğrenmiştik.
Oysa ülkemizde, “sesi, veriminden yüksek olan iş nedir”, diye baktığımızda, siyaseti görmekteyiz.
Bağır babam bağır, atmasyonun haddi, sınırı yok.
İktisada gelince..
Esas olan, “ekonomi politik” diye adlandırılan ve iktisadın toplumsal yönünü, yani bölüşümü ve üretimi bir bütünlük içinde inceleyen disipline bakmalıyız.
Elbette diyalektik yöntemle; tarihsel ve toplumsal olguları birlikte gözeterek..
Yine biz doktora derslerimizde kalkınma teorisini, gerçeğini çok okuduk, tartıştık..
Kalkınmayı bina yapmak, yol, köprü açmak, üretmeden tüketmek olarak değil de, halkın, toplumun gerçekten refah seviyesini yükseltmek, özgürlük ve mutluluk derecesini arttırmak, çağdaş eğitim ve sağlık düzenleri kurmak diye öğrendik, öğrettik, yazdık.
Şimdi “iktisat” adına binlerce saçma söz duymuyor musunuz?
O halde, artık; ne siyaset ne de iktisat..
Yaşasın sanat ve edebiyat.
Ben oradayım, sözlerin ve sözcüklerin büyüsünde, kurgunun bütünlüğünde, karakterlerin derinliğinde, inceliğin, estetiğin, güzelliğin ortak bahçelerinde.
Bekleyin benden, insan sıcağını anlatan öyküler, özgür sohbeti derinleştiren denemeler..
Gerektiğinde “halkçı siyaseti ve iktisadı” da ihmal etmeden..
Haydi hayırlısı..





















