Bana fark etmez. Ben zaten yıllardır kolonyadan vazgeçmedim. Bazen çeşitleme yapıyorum. Limon kolonyasının yanı sıra tütün kolonyası, mandalina çiçeği kolonyası da alıyorum.
Şu an yarısına geldi şişe. Devam ediyorum.
Haberlerde kolonyanın da koruma maksatlı kullanılabileceği duyulunca millet abandı kolonyaya.
Akşam kursundayken konu açıldıydı. Büyük süper marketlerin birinde çalışan kursiyerim de söylediydi zaten. Kolonya yetiştiremiyorlarmış.
Kurs bitiş saati geldiğinde -20:40- çıktım kurumdan. Küçük süper merketlerden birine daldım. O saatlerde pek de olağan olmayan bir kalabalığın
marketin içinde biraz endişeli dolaştığını gördüm. Yanımdan kucağında 15-20 şişe kolonyayla bir orta yaş üstü kişi geçti. Kasaya koştu. Kasa
tarafına baktığımda yine birkaç kişi, kucağında renk renk kolonyaları yüklenmiş bekliyorlardı.
Kolonyaların olduğu raflara baktım. Bomboş. Burada 5-10 litrelik kolonyalar bile vardı, hiçbiri kalmamıştı. Bir rafın biraz daha iç tarafında
yeşil kolonyaları gördüm. Fazla endişe etmeden bir tane aldım. Gizli Çiçek kolonyası. Bunu niye almadıklarını anlamadım.
“Gizli” kelimesi pek tekin gelmedi galiba. “Gizli… Hımm… Ne yapacağı belli olmaz… Almayalım…” demiş olabilirler.
Halbuki bilmiyorlar ki açığı açık söker, gizliyi gizli söker, çiviyi çivi söker.
Felsefeyle pek arası olmayan halkım yine deliği tutturmadı. “Buraya yapınız.”
Kolonya. Cologne. Napolyon ile ilgili bu kolonya. Tam anımsamıyorum… Ya Napolyon bulmuştu ya da buldurtmuştu. Oradan oraya oradan oraya
seğirtip duran Napolyon askerleri, sanırım yıkanma imkanı bulamadıkları için, kötü kokuları giderici olarak kullanmış olabilirler bu kolonyayı.
Ucuz da zaten. Yapımı da kolay. Pratik bir çözüm.
Kozmetik sektörü bilmem kaç milyarlarca dolarlık bir piyasa. Bir ara, koku denen şeyin etkililiğini artıran, uzun süre kalıcılık ve karşı cinsi
veya cinsdaşını çekici hale getirmek için çok ilginç – kötü şeylerin döndüğünü de öğrenmiştim, bu kozmetik sektöründe.
Bir basit şemayı çizeyim… Güney Amerika veya Amerika… Evsizler… Ortadan kaybolup giderler… İnsan kasapları, insan mezbahalarında bu insanların
yağlarını çıkarıp, istif edip Avrupa‘ya –hayvani yağmış gibi- gönderirler. Büyük kozmetik şirketleri bu insan yağlarıyla kozmetik ürünler üretip
diğer insanlara sunarlar. Neden “insan“i hammadde? İnsana insan – i koku çekici gelir çünkü.
Koku, bilinçaltına ulaşan ilk şeydir. İnsan, insanın değil; başka bir insanın kokusunu aldığında aldatma isteği de uyanır.
Farklılık. Aslında olmayan birinin
kokusunu duyarız kozmetik ürünlerle.
Kolonyanın farkı ne diğer koku-kozmetik ürünlerinden? Kolonya, kullanan insanın kendine has insani kokusunu-esansla beraber yayar etrafa. Farkında olmadığımız
orijinalliği fark eder bilinçaltı. Fakat bilinç de ezberler bunu.
***
Kolonya, Korona’ya karşı. Eski dost-kolonyanın bu işi kökünden halledeceğine eminim. Fakat yıllarca adını unutup sonra Corona çıkınca adını
anımsayanlara biraz soğuk davranacağı yönünde kuvvetli bir kanaatim var.