Huzur bulduğumuzu zannettiğimiz bir aralıkta, gelişen olaylara bakarak, kişiliğimizden kaybettiğimizi anlarız. Böyle bir zaman aralığında gelişen olayları iyi değerlendirmeliyiz.
Yaşantımızda bedel ödeyerek ulaştığımız huzurun sağladığı mutluluk, ağır ağır içimize sinmeden elimizden uçtuğunu hissettiğimizde çökmemek adına, kişiliğimizden ödün vermemek için daha özverili davranırız.
Kaygı ve endişeler, kişiliğimizi yıpratması istenmeyen ölçülere çıkabilir. Buna rağmen çoğu zaman direnmeyi başarı zannederiz. Halbuki endişe ve kaygılar, duygusal çağrışımla, çıkmaz sokaklara sürüklenmemize neden olurlar.
Kişiliklerin olumsuz yanları saflığa varan düşüncesizlikle kaynaşınca, sığ sularda çırpınma durumuna düşeriz. Bu durumda sözlerle davranışların, ayrı yönlerde hareket ettiğini varsayarsak, sonuçta kişilikten çok kaybettiğimizi, fark ederiz. Daha da vahimi, çeşitli önerilerden kuşku duyar duruma geliriz. Çünkü söz ve davranışların gerçekçi olmadığının kanısına varırız.
Kişiliğin olumsuz etkilendiği durumlarda, meslek başarısına göre katılacağın bir aktivite kır çiçekleriyle donatılmış ve güzel sözlerin uçuştuğu arena da olsa, güzel duygulara rağmen, yere çakılacağını fark edersin.
Yalanların güzel sözlerle örtüştüğü ve iftiraların karşısında bocaladığın bir ahvalde, “Demiştim öyle bir şeye rastlamadım,” mantığı hiçbir zaman geçerli olmayacaktır.
Sosyal alanda değerlerin değişkenliği kişilikleri öyle soyutlamıştır ki, maddi olarak erişemediğin yere düşlerinde erişmek istiyorsun. Hatta bugün “Metaverse” diye sanal gerçeklik alemine sürükleneceksin. Gerçeklerden kopma olarak değerlendirilen bu kurgusal ortamı kurtarıcı şeklinde değerlendireceksin.
Yapılan hatalar gizlenmeden söze ve davranışa yansıması, ne kadar sağlıklı bir ruh halini gözler önüne serecektir. Bunlar bilinerek davranılırsa, yeni ve yaralayıcı yanlışlardan dönülecektir.
Kişiliğe olumsuz etkilere fırsat verdiğimiz sürece, hareketimizin yönünü belirlesek de içimizdeki şüpheyi bir türlü gideremeyiz. Çünkü yanlışlara kiraladığımız, kişiliğimiz maddi mutluluğu hazmedemeyecektir. Bundan dolayı da ruhen sıkılacak ve içinden çıkılamaz bir girdaba düşmüş olacağız. Girdaptan çıkmaya çalışmak ve çıktıktan sonra sağlıklı yapıya kavuşmak dertleriyle baş etmeyi zor başaracağız.
Bu durum yaşantını perdeleyen, elbette ki alışkanlıkların değildir. Fakat düşmüş olduğun moral bozukluğu kişiliğe çok yönlü etkiler şeklinde karşına çıkmaktadır.
Moral bozukluğuyla yaşananları bir yönüyle tenkit ederken, “Bir daha mı? asla” diye tepki gösteririz. Fakat yaşantımıza süs olacak çiçek demetlerini elimizde tutmayı düşünmeyiz. Halbuki çiçek demetleri bizleri çok iyi duyguların destanlaştığı ortama çıkaracaktı.
Duyguların destanlaştığı ortama yükselirken, belirsizlik yaşamamalı ve duyguları körelmiş kişiliklerden uzak durmalıyız.
Bütün bunlara bakarak diyebiliriz ki, “Çamurlu ve sığ suda, balık tutacağını zanneder.”
Hasan TANRIVERDİ