İnsan anne ve babasının şefkatinden, sevgisinden güç alarak hayatı sever ve öğrenir. Çünkü hayat, güvenle can bulup gelişir. Güvenden sevgi, sevgiden mutluluk ve huzur hasıl olur.
Tohum toprağa, toprak suya, su güneşe güvendiği için tabiat yeşeriyor, çiçekler açıyor.
Yiyip içerek sağlığımızı,
tahsil yaparak sosyal statümüzü,
çalışarak maddi statümüzü,
evlenerek üreme, eş ve evlat sahibi olma dürtümüzü v.b. yaşam basamaklarını güven altına alıyoruz.
Güvensizlik ortamı insanın ruh kimyasını altüst eder.
Yiyeceklere güvenmezsek sağlığımız nasıl korunur?
Eşimize güvenmezsek yuvamız nasıl korunur?
Ve bunun gibi sorular çoğalır.
Temeli çürük, çatısı dökük bir evde huzur mümkün olur mu?
Bir hırsızla,sapıkla veya katille aynı odada kalmak zorunda kaldığınızı bir düşünün!
Devlet, bir toplumun evi, yönetimi de annesiyle babasıdır.
Yönetimine güven duygusu sarsılmış olan bir toplumdan ruh güzelliği ve denge beklenebilir mi?
İçinde bulunduğumuz sosyal ve siyasi tabloya bakınca güvenebileceğimiz bir merci görünmüyor.
Kamusal kurum ve kuruluşlar, hastaneler, okullar, mahkemeler, karakollar…
Tv ler, gazeteler, şirketler, dernekler, vakıflar, sendikalar…
Marketler, manavlar, kasaplar, restoranlar, kafeler…
Komşular, aileler, dostluklar, arkadaşlıklar…
Bunlardan kaçına güven duyarak yaklaşabiliyoruz artık?
Selde, depremde, yangında, her tür zor anımızda eli elimizde olduğunu bilip güvendiğimiz neyimiz kaldı?
Algı üretenler, göz boyayanlar, iftiracılar, iki yüzlüler, arka bahçeliler yüzünden;
yapayla doğal, organikle inorganik, safla çirkef, sapla saman birbirine karışmış durumda, malesef..!
Güvenim, kim kırdı seni?
Senetim, sepetim, manevi evim
Güneşle doğan, güneşle batanım
Umuda yelken açanım
Nâdide hazinemdin benim
İstinat direğimdin sırtımı verdiğim.
Yemyeşildi dalların, yaprakların
Sevgiyle sulanırdı baharlarım
Çeliktendi önüm, arkam, sağım, solum
Senin kollarındaydı huzur
Ve bir gün kırıverdi seni bir hınzır!
Yazı ve resim: Asuman Soydan






















