Dalgalara meydan okuyan kadana, dikkatimizi çekmişti. Eve geldiğimizde hemen bahçeye indik. Deniz kenarındaki kadanayı sorarken, babam güldü, onu gören herkes şaşırır. Çünkü öyle bir canlı, buraların hayvanı değildir. Peşinden böyle katırlara “kadana” denir, dedi.
Babam, yakına zamana kadar, askeri birliklere yük ve cephane taşırdı. Güçlü, uysal ve dayanıklıdır. Koyun gibi güdülürler, yük taşımada birebirdirler, dedi.
Öğle tatilinde denize koştuk. Ayaklarımızı çıkarıp dalganın yayıldığı suya girdik. Kadanaya biraz daha yakın durduk. Kadanayla boy ölçüşüp ona tutunmak istedik. İki yanındaki sepetlere, kum yüklenirken, tüm benliğimizle kadananın sevgisiyle baş başa kaldık.
Dev gibi hayvanın yanından ayrılamadık. Kadana gözümüzde biraz daha büyüdü. Sahibi kumu sırtındaki, sepetlere doldurmakta, zorluk çekiyordu. Kardeşim ayağının altına taş koymalısın, dedi.
Kadananın semeri dikkat çekiciydi. Damın çatısı kadar vardı. Kum taşıdığı sepetler ise harardı. Başının önü ve bilekleri beyazdı. Vücut rengi kahverengi ve parlaktı.
Kardeşim, hayvanı bakmak zor olsa gerek, çünkü yemeyle doymaz. Bunu nasıl doyuruyorsunuz, dedi. Seyis, ne verirsen yiyor. Ahırda unuttuğum, bir çuval irmiği, sabaha kadar yedi. Sabahtan yalnız su içmek istedi. Bir yük çayırı önüne koyuyorsun bana mısın? Demiyor.
Hayvan çok güçlü, at bile yanında küçük kalıyor. Yolda karşılaştığımız at ve katırlar, yolunu değiştiriyor. Pişirilmiş yaprak, meyve ve çayırı çok seviyor.
Zilin çaldığını fark edince, seyis amcaya iyi günler deyip okula koştuk.
Bugüne kadar okulu asmayan öğrenciler olarak, öğretmenimizi üzmüştük. Öğretmenimiz, kapıyı çaldığımızda içeriye girmemize izin verdi.
Öğretmenimiz elini kaldırdı. Neredeydiniz sözünü bitirmeden, öğretmenim kadana bizi yanılttı dedik. Ahmet çok büyük, fil gibi ayakları vardı. Semeri dam çatısı gibiydi. Yusuf ise, kelimeleri karıştırdı. Öğretmen yavaş biri kovalamıyor, dedi.
Öğretmenimize, ilk defa böyle büyük bir hayvanı görünce tatilin geçtiğinin farkına varamadık. Peşinden katır için babamın anlattıklarını söyledim. Öyle uysal ki, yanına gittik, onu okşadık ve sevdik.
Öğretmenimiz sınıfa başka gören oldu mu? diye sordu. Görenler anlattı. Dersimiz hayvanın özelliklerini irdelemekle geçti. Biz de ayakta tahtanın önünde ayaklarımızın sızlaması cezamız oldu.
Öğretmenimiz, askeri yük taşımacılığı da yaptırılıyormuş, dedi.
Hasan TANRIVERDİ