Kuş konmaz kervan geçmez bir dağın yamacındaydı, ıssız yuva. Issız yuva bu itibarla güvenliydi.
Köy bombalanmaya başladığında kaçmışlardı. Oğlu henüz altı yaşındaydı. Bir hafta sonra ancak güvenli dağa gelebilmişlerdi. Düşman baskınından kıl payı kurtulmuşlardı. Komşular dağılmış yaylalara veya dağlara kaçmışlardı. Kaçamayanlar evleriyle birlikte yakılmıştı.
Recep dayı daralıyor ve bayılacak gibi oluyordu. Dağ başında ailesini, nasıl geçindirecekti. Hanımı ineğiyle uğraşıyordu. Oğlu zaman zaman ağlıyor ve üşüdüğünü söylüyordu. Recep dayı beynim uyuşuyor deyip uyukluyordu.
Recep dayı yuvasını büyük kayaya dayamıştı. İki kaya arasına taş parçalarını kullanarak yuvasını örmüştü. Çift sıra taşların arasını yosunlarla kapatmıştı. Büyük bir taşı da kapıya dayamıştı. Bir hafta içerisinde yuvayı durulabilecek hale getirmişti. Büyük kayanın yanından suyu içeri almıştı.
Yuvasının içinde ve arka tarafına da ineğin duracağı yer yapmıştı. İnek sıcaklığı ile az da olsa içeriyi ısıtıyordu. Oğluyla ormandan ne bulurlarsa toplarlardı. Özellikle mantar ve yabani meyveler çok işe yarıyordu.
Recep dayı dağın güney kesiminden aşağı iki gün yürüyerek ulaştığı köyden bir çuval un almayı başarmıştı. Yuvaya geldiğinde hanımı ve oğlunu ağlar buldu. Recep dayıyı görmelerine çok sevindiler.
İlk bombanın atılışından sonra dayı çökmüştü. Saçları iyice dökülmüş ve yüzü kırışmıştı. Elleri takoz gibi hissizleşmişti. Yokluklarla boğuşma onları bezdirmişti. Bu durumda ancak ineği sağıp içmekle, ayakta kalıyorlardı.
Gün boyu çalışıyor ve ineğe yiyecek hazırlıyorlardı. Ormanda çayır boldu. Çayırı kesiyor, ayrıca dalları kesip yaprakları yuvaya taşıyorlardı. Günler kışa hazırlıkla geçiyordu. Odundan yana problem yoktu, istemedikleri kadar boldu.
Aydınlık havada ateş yakmıyorlardı. Dumanın görünmesi düşmana yerlerini bildirmekti. Allahtan hava yağmurlu ve sisli geçiyordu da istedikleri gibi ısınıyorlardı. Çok fazla mantar ve armut toplamışlardı.
Kışa hazırlık olarak mantarı kavurup armudu da kaynatıyorlardı. Kapının önüne odun yığmışlardı. Hatice ana geniş alanda mantar ve sebze büyütmeye çalışıyordu.
Dağ yamacına kış erken gelmiş ve kar kapatmıştı. Yuvanın üzeri kırılmış ağaçlarla kaplıydı. Aralıklar yosunlarla sıvanmıştı. İçeride ateş yandığında ortam ısınıyordu.
Recep dayı bir iki defa vadiye inmiş ve balık tutmuştu. Vadide keçi izlerine rastlamıştı. Onlara tuzak kurup besin ihtiyacını karşılayabilirdi. Çam dallarından yaptığı tuzağı vadiye indirdi. Oğluyla oldukça sessizdiler. Keçilerin geçtiği yola tuzağı yerleştirdi.
Bir saat geçmişti ki, keçi geldi ve suya inerken tuzağa vurdu. Recep dayı koştu ve keçiyi yakaladı ve hemen kesti. Sırtladığı gibi yuvaya çıktılar. Keçi kışa girerken onlara önemli besin kaynağı olacaktı. Ayrıca köylülerin, kaçarken bıraktıkları koyunları aramaya başladılar. Dört koyuna rastladılar. Onlara çayır verdiler ve yuvaya çıkarttılar. Recep dayı postlarından battaniye gibi faydalanmak istiyordu.
Kış günleri sıkıcı geçiyordu. Gerçi ineğin yiyeceği ve odun vardı. Sabaha kadar ateş yanıyordu. Çünkü örtünecek bir şeyleri yoktu. Recep dayı sepet örüyor ve tuzak hazırlıyordu. Karların erimesine kadar koyun postlarından örtünmede yararlandılar ve etlerini kayaya asıp yediler.
Recep dayı sabah kapıya gelen ayıya yemek artıklarını veriyor ve gönderiyordu. Ayı her sabah geliyordu. Arada tuzağına vuran domuz yavrularını da ayıya veriyordu. Ayının gelmediği sabah çevrede tehlike var demekti.
Günleri zor geçse de aşağılara inip köyden haber almak riskliydi. Yakaladıkları yavru domuzu da ayıya vermişlerdi. Sabahtan ayı geldi fakat bir şeyler anlatmak istiyordu. Peşimden gel der gibiydi. Recep dayı ayıyı takip etti ve biraz ileride bir kadın ve kızıyla sarılmış uyuyorlardı.
Recep dayı seslendi ve korkmayın güvendesiniz dedi. Ana gözünü açtı ve kızını uyandırdı. Recep dayı onları aldı ve yuvaya götürdü. Yuvada anne ile sarıldılar birlikte ağlaştılar.
Issız yuva iki cana daha kucak açmıştı. Ana kızıyla kaçmayı başarmış ve vardıkları köy de basılınca oradan da bir yolunu bulup çıkmışlardı. On gündür ormanlarda ve dağlara kaçmaya çalışıyorlarmış. Köylerde yakaladıkları insanları da yakmışlardı.
Recep dayı yalnız ayıdan haber alıyoruz. Vadiye indiğinde insana rastlamışsa hemen geliyor ve yanıma sokuluyor. Bu insan gördüm ve tehlikeli manasına geliyordu. Buradan askerler köylere ve vadilere geliyor arama yapıyorlardı.
Koyunların ve keçinin postları onları soğuktan korumuştu. Ayı bu sabahta gelmiş ve baba onu vadiye göndermişti.
İki ay sonra yaz gelir sürünerek de olsa köye habere gideceğim, diyordu. Recep dayı habere göre köye inecekti.
Hasan TANRIVERDİ