Günü, hastanede geçiyordu. Ona göre hastalık, uzun bir yolun yolcusuydu. Yolculuğun anlamını soranlara; “vücudumdan geçen,” diyordu. Fakat yaşamının anlamında mikroplar vardı. Mikrobun varlığını, kendine tuzak olarak görüyordu.
Yine de sağlıklıydı, tepelere varıp geri dönerdi. Tepeye tırmanmakla, görevini yerine getirirdi. Çünkü hastalık hastası için yürümek, alışkanlık haline gelmişti. Spor faaliyetini, hiç aksatmadan, devam ettiriyordu. Arkadaşları arasında, zorluk çekenler çıksa onları, sağlığına kavuşturmaya çalışırdı.
Zararlı alışkanlıkları konuşurdu. Ona göre zararlı alışkanlık, sigaraydı. Sigara, solunum sistemiyle arkadaştı. Çünkü çocukluğundan beri, hastalığını atlatamıyordu.
Virüs akciğerlere yerleşmişse, ağır seyreden bir olumsuzlukla karşılaşmış demekti. Olumsuzluklar virüse davetiye çıkarıyordu. Davetiyeye uyanlar ise kişiyi yatırıyor ve yoğun bakıma sokuyordu.
Hastalık hastası, mikroplarla da ara kesme oynuyordu. Oyun ona çare gibi geliyordu. Halbuki düşüncesini de kontrol altına alıyordu.
Hastalık hastası, profesördü. Doktor olduktan sonra mikropla tanışmıştı. Nitelikli bir tıp insanıydı ama vehimliydi. Vehimli davranışıyla ilgili raporu vardı. En az on yıldır kendi rahatsızlığına teşhis koyuyordu, hatta rapor düzenliyordu.
Teşhisinde psikolojik sorunu olduğunu kabul ediyordu. Aynı teşhisi tekrarlıyor ve kendi kendine anlatıyordu. Psikolojik tedavi için doktorları vardı. Kişisel bulguları açıklıyordu. Buna rağmen doktorlar, vehimli olduğuna karar vermişlerdi.
Yaşadıkları ona ağır geliyordu. Ağrılarım çöktüğünde dünyam kararıyor. İşte hastalık hastalığı, bu olsa gerek. Sağlığını koruduğu günler de bile, belirtiler ortaya çıkıyordu. O halde acılara heba edilmiş bir hayatın girdabında boğuşuyordu.
Vücudu termometre gibi tepki veriyordu. Kapalı hava moralimi bozuyor. Moral bozukluğu yaşantısını alt üst ediyordu. Canına kıymayı dahi düşünmesi, vehimli olmasıyla ilgili, bir senaryoydu. Senaryoyu kuru ve güneşli havaya uyarla, dediklerinde ise gülüyordu.
Kış mevsiminde ne yapıyorsun, diyenlere, gündüz neyse de gecelerde, zihnim felç geçiriyor, diyordu.
Hastalık hastası böyle bir şey. Ömrü kuru hava, aramakla geçiyor, demek ki. Bu düşüncelerini doktora anlatmıştı. Vehimli bir davranıştan kurtaramıyordu. Hastalık esintisi ona gelir ve kolaylıkla bırakmazdı.
İyi olduğu bir gün, yine de derdini iç organlara yüklerdi.
Hasan TANRIVERDİ