Haritanın renkleri çocukların oyuncağı hâline gelmişti. Çocuklar kırmızı, kahverengi, sarı ve mavi renkli kalemlerle haritayı boyasın, salgının illerdeki dağılımını aynen tutturur. Çünkü her gün, salgında farklı renkli bir Ülke haritası görüyoruz.
Haritanın renklerine göre insanların, mesafeye, maskeye ve hijyene dikkat etmemesi ayrı bir bilgisizlik. Bu bilgisizliği insanımız öyle kabullenmiş ki, kimi yaşına, aklına, mesleğine kimi de iktidara güveniyor. Bu tipler herhâlde “kader” türküsünü sevdiklerine okuyor. Fakat bu okumanın son defa olduğunu ve başa geldiğinde anlıyor.
Öyle bir salgına tutulduk ki, bu konuda insanımız genelde virüsten yana. “Bana bir şey olmaz diyen” alıp başını gidiyor. Hayatı tanıyan ve bilen altmış beş yaş üstü insanımız ise gerekli mücadeleyi başarılı bir şekilde veriyor.
Salgının etkeni virüs, mikrop değil, zehirdir. Genç ve yaşlı demeden, insanları ikaz ediyor. Vücuduna yabancı madde alanlar, soğuk almaktan hasta olanlar, kendini korumamış olanlar, genelde sizleri yakalarsam zehirlerim. Kapalı yerlerde size rastlamayayım. Rastlarsam, zehirleme şansım yüksek olur, diyor.
Cadde ve sokaklarda gezinirim, sizlerle geçişirim ama elektrik gibi sizi çarpma şansına sahip değilim. Zaman içerisinde zehir etkimi değiştiririm. Farklı bir modele dönüşürüm. Genelde yeni modelde zehirleme yeteneğimi kaybederim. Tekrar kazanma şansım olmadığı için üzülsem de faydası olmuyor. Onun için yeni modele dönüşmeyi hiç istemem ama güneşin canavar ışınları beni yerle bir ediyor. Dolayısıyla güneşi ve temiz parkları hiç sevmiyorum. Bazılarınız çöplerinizi parkta oturduğunuz yere bırakıp gittiğinizde inanın çok mutlu oluyorum.
Ellerinizi yıkıyorsunuz güzel, fakat burun yolunuzu gözlediğimi bilmeniz gerekir.
Hiç sevmediğim bir çalışma yapıyorsunuz. Vücudunuzu bana karşı savaşa hazırlıyorsunuz. Adına da “aşı” diyorsunuz. Aşıyı hiç sevmiyorum fakat yaptığım, dikkatli davranıp aşısızları aramak oluyor. Aşısızları zehirlersen, çoğalıyorum. Onun hayatını kaybetmesine üzülüyorum ama çarem yok çünkü tükenmemem lazım.
Zehirleme kabiliyetimi öyle abartılı anlatıyorlar ki, “Ben neymişim” diyorum. Onun için korkmanıza gerek yok, korkuyorsanız, sigara ve gazlı içecekleri almayın. Alırsanız göz yaşlarınıza acımam, yoğun bakıma gönderirim.
Akciğere indiğimde hücrelere girebilirsem, yönetimi ele geçiririm ve çoğalırım. Bu durumda “zehirlenmeyi” gerçekleştirmiş olurum. Bundan sonra da diğer hücrelere girmeye çalışırım. Hücreyi zehirlememi engelleyen antikorlarla karşılaşırsam girmek mümkün olmaz. İşte kişi sigara içiyorsa antikor ile karşılaşmıyorum. Bu durumda sevincimi anlatamam.
Akciğerini bozduğum kişi, aldığı oksijeni yetersizlikten, önemli organlarına kan ile gönderemeyince hücreleri gerekli çalışmayı yapamıyor. Böylece organlar kendine yetecek enerjiyi elde edemediği için işlevsizlikten vücut canlılığını koruyamıyor.
Oksijeni yeterli alamayan, sinir sistemi, karaciğer, böbrek, kaslar, kalp ve kılcal damarlar görevlerini yapamadığı için canlılığın kaybolmasına neden oluyorlar.
Haritanın renkleri önce sarıya sonra maviye dönmeye başladı. Bana yol göründü, kendime göre birilerini bulacağımdan eminim. Aşı olmayanlar varken, çoğalmayı sağlarım.
İnsanların yaptığı mücadeleye hayran kaldım. Yenilgimi kabulleniyorum.
Hasan TANRIVERDİ