Bu şiirimde toprak ile anneyi eşleştirdim. Çünkü benzer tarafları çok fazla. Toprak nasıl ki üzerinde büyüttüğü nesneleri bırakmıyorsa onu tehlikelere karşı koruyorsa anne de çocuğunu aynı şekilde büyütür ve korur.
Anne sevgisi en değerli sevgilerin başında gelir. Annesini sevmeyen hiçbir şeyi sevemez. Annenin kötüsü olamaz. Ondaki şefkat ve merhamet duygusu yavrusunun bütün ruhunu sarmıştır.
Evladının başına bir şey gelse ilk önce anne koşar oraya.
Anne, aklında hep evladının endişelerini taşır.
Anneler kocaman yüreğine dünyayı sığdırırlar.
Sen uyumadan uyumaz, doymadan doymaz, gülmeden gülmez.
Onun içinde sen mutlu olmadan anneler mutlu olmaz.
Annesiz olmak çölde susuz kalmış bir ağaca benzer.
Sen farkında olmazsın anne evladının etrafında gezen kanatsız melektir.
Dağ başında nöbet tutarken bir Mehmet de kahpe bir kurşun değse, annesi onu binlerce kilometre uzakta olsa bile olsa duyar. Uykusunda rüyasına girer. Yüreği sızlar. Çığlık atar.
Toprakta bir filizin dalı kırılsa, bilmem fark ettiniz mi? O kırılan yerden yaş damlar. Toprak ana ağlar.
Ha ana, ha toprak ana!
Bütün annelerin gününü kutluyorum.
Ha ana, ha toprak ana.
-Ana, toprakla bu kadar uğraşmasana!
Gözünü rengi kızıllaştı,
Acı acı baktı bana.
Yerden bir avuç toprak aldı,
Sıktı avuçlarında.
-Oğul oğul,
Bir bak etrafına.
Bu filiz, bu kiraz,
Kirazın içindeki bu çekirdek,
Düşünce toprağa,
Çatlayıp, toprak ananın gülümsemesiyle,
Ninniler söyler, yavaş yavaş büyür.
Bana seni hatırlatır.
Bende seni böyle büyüttüm.
Şimdi anladın mı?
Neden toprakla uğraştığımı.
Çanakkale de, Sakarya da, binlerce şehit verdik,
Toprak ana ağlamasın, üzülmesin diye.
Sular nerede akacak,
Evler nereye kurulacak?
Toprak olmasa, ne yeriz ne içeriz?
Toprak olmazsa, nereye gideriz?
Toprak bizim canımız, kanımız.
Toprak bizim anamız!
Ha ana, ha toprak ana.
Sarıl ona.
Bugün anneler günü.
Öp onu, doya doya!
Yusuf YILMAZ





















