Zaman süratle akarken, bir Eylül daha geldi geçti ömrümüzden. Vakit sonbahar vakti.
Vaktiniz, nakdiniz, kısacası imkanınız varsa, salın kendinizi doğaya… Tabii ki çevrenizde doğa kaldıysa.
Betonların arasına sıkışmış şehirlerde yaşamaya çalışan insanlardansanız, hele bir de mesaisi acımasız bir işte çalışıyorsanız;
ısıtma ve soğutma faturalarından,
kıyafet zorunluluğundan,
okul masraflarından anlarsınız mevsim geçişlerini.
Derdiniz tabii ki öncelikle iş, aş, ekmek ve yaşam derdi.
TÜİK tarafından bugün Eylül ayı enflasyon verileri açıklandı; Aylık; %4,75
Yıllık; 61,53. Şahane.
Enag verileri ile alakası yok tabii.
Resmi TÜİK verileri bu oranlardayken, yine kafamda acaip sorular var.
Bizim hissettiğimiz/ yaşadığımız hayat pahalılığını ve her geçen gün alım gücümüzün daha da düşmesini, artan borçlanmamızı nasıl açıklamak gerekiyor? Neyi beceremiyorum ya da çoğumuz acaba neyi beceremiyoruz?
Bu oranlar maaş zamlarında dikkate alınacak değerler olmasa, rakam deyip geçeceksiniz ama, bize dokunuyor ucu, işte burası sorunlu. Ne olacak bu işin sonu?
Malum mevsim allerji mevsimi. Ben her ne kadar baharı ve Eylül’ü sevsem de, sanırım onlar pek sevmiyor beni.
Gündem çok yoğun ve hepiniz gibi kafamda dönüp duran bir çok soru var. Onların da sebebi yine allerjidir belki. Sizce mevsimle birlikte geçer mi?
Ne diyelim ? Bugünler böyleyse de yarınlar için sağlıklı ve güzel günler umudu hep yanımızda. Malumunuz; umut yoksa, hayat yok her durumda.
Benden Eylül’e ufak bir sitem var yazının sonunda.
Herkes için adil, huzurlu, güvenli, sağlıklı, mutlu, eşit ve özgür günler temennisiyle
Sevgi ve saygılar..
Eylül’e Sitem
Bir şey var bu Eylül’de..
Benzemez ne hüzne,
ne de kedere..
Kapıyı çalmadan girer
fütursuzca birdenbire..
Sonra alır tasını tarağını,
toplar gider.
Sanki hiç,
ama hiç gelmemişçesine…
Bir şey var bu Eylül’de..
Bilirim, ben sevsem de, o sevmez beni..
Hani bahardır ya mevsimi,
Baharı saklar kendinde de,
bırakır bende kendi derdini.
Bir şey var bu Eylül’de.
bir yaprak gibi öylece,
savurur atar beni.
Yitik zamanlar,
yitik insanlar,
yitik anlar bırakır çevremde.
Baksanıza;
Hepsi ama hepsi yerlerde..
Hem de sereserpe…
Parçaları kaybolmuş bir puzzle’ın ortasındayım sanki.
Bu hiç bilmediğim,
çözemediğim bir bilmece.
Bir şey var bu Eylül’de.
Yoksa o da,
suçlu muydu kendince?
Yoksa tüm suç benim miydi?
Söylesenize;
Yine benden habersiz,
gizlice çekip gitti mi?
Ben var mıydım sonra
o geldiğinde?
Gördü mü beni?
Peki ama ne zaman
ve niye kaçıp gitti?
Hiç sordu mu beni?
Hiç merak etmedi mi?
Siz gördünüz mü geçerken mesela?
Anlatsanıza bana..
Eylül yine,
her zamanki gibi
şahane miydi?
Bir şey var bu Eylül’ de
Yazık ki,
yine ben yoktum geldiğinde..
Şimdi takvimlerdeyse;
Ekim’in ismi..
İncilay Akdeniz