Rahmetli Özal ile; 24 Ocak kararlarında, 12 Eylül reformlarında ve 1983 reformlarında çalışma şansım oldu. Hayat boyu unutmayacağım dersler aldım. Çok ciddi tecrübeler kazandım.Detaylı analizler yapmayı öğrendim. -Teşvik tedbirleri konusu, bu derslerin başında gelmektedir. Merhum Özal, bize; teşviklerin yük olmadığını, verir görülenden çok daha fazlasını sağladığını, yatırımcıyı heveslendirmediğimiz ta
ktirde zaten yatırımın da yapılmayacağını, ve herhangi bir gelirin de elde edilemeyeceğini öğretti. Teşviği vermezsen, ne kazancın olacaktır? Hiç… Peki verince, ne elde edeceksin? Çok şey… İstihdam artışı, ihracat potansiyelinin yükselişi, ithalatın azalışı ve (düşük oranla da olsa) ciddi vergi gelirleri. Kaldı ki, Türkiye’nin o dönemlerde de, şimdi de, en büyük problemi nedir? İş ve aş. Bunun yolu da teşviklerden geçmektedir. -Biz; yatırım indirimi/ yeniden değerleme/ hızlandırılmış amortisman/ ihracaat ve turizm gelirlerine kurumlar vergisi istisnası/ KDV iadesi vb. bir çok teşvik tedbirini getirirken, hiç tereddüt etmedik. Zaman ve sonuçlar da bizi haklı çıkardı.
Ekonomimiz ve ihracatımız sıçrama yaptı. Özellikle; turizm/ sağlık/ otomotiv/ gemicilik sektörlerinde Dünya ile rekabet edebilir düzeye geldik. Devletimiz de, (güya) bağışladığının kat kat fazlasını elde etti. -Bu tedbirleri istismar eden; ahlaksız, karaktersiz tipler çıkmadı mı? Elbette çıktı. Ama bunların zararı, sağlanan yararın çok çok gerisinde oldu. Şimdi; Sayın Maliye Bakanı’na ve Sayın Binali Yıldırım'a özellikle şoför esnafını ve belediyeleri ilgilendiren, bir teşvik uygulamasını sunmak istiyorum. 1-Şoför esnafı zor durumdadır. Başta akaryakıt maliyetleri olmak üzere, sırtında ağır bir yük taşımaktadır. Bu tablo içinde, gününü zor geçiren şoför esnafının araç yenilemesi de imkansızdır. a)Bir defaya mahsus olmak üzere, şoför esnafına % 1 oranlı KDV ve ÖTV uygulanmalıdır. Sadece
Türkiye’de üretilen araçlar için geçerli olmak üzere, uzun vadeli ve düşük faizli Halk Bankası kredisi sağlanmalıdır. b)Eski ve yeni araçların MTV rakamları çok farklı olduğu için verilen bu (farazi) avantajdan çok daha fazlası, kısa sürede bütçeye girecektir. c)Bu yenileme ile akaryakıt kaçakçılığına ve 10 numara yağ kullanımına ciddi bir darbe indirilecektir. Zira yeni araçlar, en azından Euro 5 standartında motora sahip olacağından, 10 numara yağ ve standart dışı akaryakıt kullanılamayacaktır. Böylece çok ciddi bir vergi kaybının da önüne geçilmiş olacaktır. d)Uygulama, kanserojen, emisyon ve pantikül değerlerinde % 95'e varan iyileşme sağlayacak, çevre kirliliği azalacaktır. e)1 Temmuz 2012 tarihinde, toplu taşıma araçlarında, özürlülere yönelik birçok düzenlemenin yapılması mecbur kılınmıştır. Şu ana kadar, belediyelerin çoğu bir gayret göstermemiştir.
Bu teşvikle, yaşlı ve özürlülere uygun araçların alınması da teşvik edilmiş olacaktır. f)Şoför esnafı (bazı şehirlerde olduğu gibi) bu yenileme vesilesi ile bir araya gelebilir, kurumsal yapılaşmaya gidebilir. 2-Bu uygulama, otomotiv sanayisini güçlendirecek, ciddi istihdam artışı sağlacaktır. (Fabrikada çalışan her 1 işçiye ilaveten, yan sanayide 5 kişiye iş imkanı doğmaktadır.) (Gemi inşa sanayiinde, bu oran 1 ve 7 dir.) Sektörün ödeyeceği kurumlar vergisi artışı, zaten fiktif kaybın fazlası ile üzerinde olacaktır. 3-Bu arada hükümetimiz mutlaka belediyelerin, Ülkemiz'de üretilen otobüsleri alması için de tedbirler getirmelidir. Türkiye, Avrupa’nın en fazla otobüs üreten ülkesidir. Buna rağmen devamlı ithalat yapılması, büyük bir sorumsuzluktur.
4-Aynı tablo, belediyelerin gemi alımlarında da geçerlidir. Krizden önce Türkiye, gemi inşa sanayinde, ilk 5 içindeydi. Şimdi ise % 80'lere varan, bir atıl kapasite söz konusudur. Peki ama niçin ille de yabancı firmalar tercih edilmekte, yurt dışına büyük rakamlar aktarılmaktadır? Mesela, İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin, yaklaşık 400 milyon TL'yi aşacak gemi ihalesinin durdurulması da zaruret arzetmektedir. Kendi ekonomimize güç vereceğimize, niçin ırkçı Hollanda’ya destek verelim…
