Eskiyi yeni yapmak, dokuma tezgâhının işiydi. Tezgâh eskiyi alır, dokur ve kilim ve örtü bezi olarak geri verirdi. Tezgâh evin salonuna kurulmuş ve ahşaptı.
Tezgâhı ilk gördüğümde, “Can sıkıcı” dedim. Tezgâhın başında: zayıf, kemikleri incelmiş, gözleri dışarı çıkmış ve çenesi öne doğru bir kadın vardı. Dokuma benim işim der gibiydi. Konuşması ve davranışlarıyla her hâliyle usta olduğu belliydi. Konuşmasından kıvrak bir zekaya sahip olduğu belliydi. Boş konuşmuyordu. Bir dediğini de ikilemiyordu.
Dokuma işlemini nasıl yaptığını merak ediyordum. Gözümü ahşap yapıya diktim ve çalıştırılmasını bekliyordum. Ustaya annem birtakım isteklerde bulunuyor. Annemin gözüne bakıyorum ki, soru sormayı bırak ki, dokumaya başlasın.
Tezgâhta renkli ipler geriliydi. Annemin kestiği bez şeritler iplerin arasından geçecekti. Nasıl yapacağını anneme biraz tarif etti. Sonra tezgâhın başına geçti. Ayaklarıyla iplerin bağlı olduğu kolların biri aşağı diğeri yukarı giderken, bez şeritler aradan gidip geliyordu. İpliklerin arasına giren bez şeritler sıkıştırılıyordu.
Dokumayı çözemedim ama dikkatle izlerken annem, iyi günler, sana kolay gelsin dedi ve eve döndük. Anneme gün verdi, gidip dokunmuş kilimleri alacaktık. Bez kilim dokutmaya başladıktan sonra, evin her tarafını kilimle kaplanmıştı. Fakat kilimlere bir emek sarf edildiği belliydi. Çok güzel görünüyordu. Çok dayanıklıydılar. Çimene serer otururduk. Üzerinde oynardık. Hiçbir şey olmazdı. Gerektiğinde annem onları derede yıkardı.
El sanatı yerine geçmezdi fakat işlevi harcanan emeğe değerdi. Çok zaman bez kilimleri kullandık. Sora annem, yün iplikleri yumak yaptı ve onlardan kilim ördürdük. Yün kilimler, bez kilim gibi değil daha alımlı ve halı gibi görülüyordu.
Bir dönem de yün kilimler evimizin örtüsü oldu. Yalnız basıldığında kaydıkları için, annem onların kenarlarına bezden örtü diker ve kaymasını önlerdi.
Bez ve yün kilim, köy yerinde evin süsüydü. Ayrıca her tarafı kapattığı için evin sıcak kalmasını sağlardı. Babaannem “Dirlik, düzenlilik” derdi. Biz de dirlik ve düzenlilikten nasibimizi alırdık. Anneme yardım ederdik. İplikleri götürür kilimleri getirirdik.
Dokuma olayına örnek bir aile varken, köyde başka kimse dokumacılığa girmedi. Sonra o ailede bıraktı ve kapandı.
Eski eşyaların değerlenmesi bakımından, çok önemliydi. Fakat insanımız değerini bilmedi.
Aynı sistemle çalışan ve çeşitli bezler üreten, dokuma atölyeleri çeşitli bölgelerde duyuyoruz.
Bugün hâlâ bez ve yün kilimi parçalarını itinayla saklıyoruz.