Demirci dayının, anlattıkları acı ve tatlı bir yaşantıdan kısa bir kesiti. Öyle bir kesit ki her anı korku doluydu. Anlattığı hikâyeler; motor ile İstanbul’a gidiş, demirci ustasına rastlama, saltanata usta olarak geçiş ve yükseliş ile ilgiliydi.
Demirci dayı; On iki yaşına göre, iri kıyım sayılırdı. Sarışın ve güçlü fiziği vardı. Güler yüzlü davranışları dikkat çekiyordu. İyilik sever bir kalbi onu ilgi odağı yapıyordu. Hayale kapılmadan çalıştım. Kılık kıyafete bakılarak değer verilen bir ortamda işimi en iyi yapmaya çalıştım. Şehirde, her şey bulanık ve karmakarışıktı. Böyle bir havayı yavrum kimse çözemezdi. Çünkü herkes birbirinin aleyhindeydi.
Motorun kaptanıyla demirci ustasına gittik. Yapılacak işleri arasında motora da bakacaktı. Yardımcı olmamı kabul ettiği için sevindim. Ustam, işini bilen güler yüzlüydü. Çalışkandı, doğruluktan ayrılmayacaksın derdi. Ustaya güvendim ve dediği evde, yakınıyla kaldık. Ev, işyerine yakındı. Okuma yazma öğrenmeye çalışıyordum. Ev arkadaşı okumayı sökmeme neden oldu. Okumayı öğrenince sevincimi kelimeler ifade edemezdi.
Yapay yaşıyordum. Kimsem yoktu, tutunacak bir dal arıyordum. Onun için ustanın dediğinden çıkmıyordum. Şehir çok karışıktı. Sokaklarda olayların önü alınmıyordu. Annem ve babam kazada ölmeseydiler yanlarından ayrılmazdım. Toprağımdan kopmamak ve doğduğum yerden ayrılmak istemiyordum fakat hayat, ustayı tanımama neden oldu.
Boşlukta yol alıyor, fırtınayı ruhumda hissediyordum. Yaşadıklarımın hiçbir anlamı yoktu. Küçük yaşta sorumluluğum büyüktü. Çok çektim fakat çilem bitmedi. Çünkü hayatın akışı durmuyordu.
Ustanın yanında çok şey öğrendim. Usta benim için şanstı. Onun için, dediğinin dışına çıkmadım. Samimi ve dost kişilere güvendiğini tamire gönderiyordu. Gittiğim ailenin isteğini yerine getiriyor ve parayı ustaya veriyordum. Yıllar çabuk fakat çok zor geçiyordu. Beşinci yılım bitmişti. Bu arada birkaç defa saltanata ait evlerin işlerini de yaptım.
Akşamları dışarı çıkmıyordum. Saltanatta ki olaylar, dışarı yansıyordu. Yalnız ne olduğunu bilmiyordum. Ustam, “İnsanca yaşamak” Diyordu, önce ne demek istediğini anlamıyordum. Sonraları ustamın kıymetini bir kat daha anladım. Sekizinci yılımda ustadan beni saltanata istemişler. Usta bir hafta anlattı. Öyle yerler, yüzüne güler, yalnız sen gülersen kaldırır atar derdi.
Doğru, dürüst hareket edeceksin ve kimseye karışmayacaksın, diye öğüt verirdi. Ustadan ayrıldığıma, üzülsem de saltanata usta olarak geçtim. Lojmanda kalmaya başladım. Yine akşamları dışarı çıkmıyordum fakat işimiz olmadığında ustaları da ayaklananları bastırmaya gönderirlerdi. Yaralanacağım diye çok korkardım.
Bir gece kaldığımız evi yaktılar. Evde kalanlar en az yirmi kişi vardık. Yakanlar üzerine gittik ve yakalayıp hepsini karakola götürdük. Sokaklarda başka çeteler de vardı. Çetenin eline düştün mü soyarlardı. İşimize topluca gider gelirdik. Geceye kaldığımda tek başıma eve giderdim. Çetelerin saldırısına uğradığımda, gece bekçilerine bağırdım. Korkudan gelmediler. Yaklaştıklarında yaptığım demir çubuğum sayesinde kendimi korudum. Çete elemanları yaralandı. Çoğu kaçtı kaçamayan iki kişiyi karakola götürdüm.
Padişahı indirdiklerinde saltanatta, demir kapıları onarıyordum. Olaylar olduğu hâlde işimizin başından ayrılmıyorduk. Bize ihtiyaç olursa elbise giydirirler ve sokaklarda asayişi sağlardık.
Saltanata girdiğimizde bizi harem ağası karşılar ve yapılması istenen yere giderdik. Evde başka kimseyi görmezdik. Yemeklerimiz çok güzeldi.
Demirci dayı çektiği acıları anlatmazdı. Nedenini kendi hatasına doğal olaylara bağlardı. Akıllı ol da kaç kendini kurtar, diyordu. Neden saltanatı bıraktın dediğimizde, Ege bölgesine isyancılara geldik. Beş yıl bu bölgede kaldım. Çok yoruldum, İngilizler İstanbul’u işgal etti dediler.
Köyümün yakınından geçiyorduk, uğramak istedim. Yaşımızda geldi. Tanıyan çıktı fakat büyüklerden kimse kalmamış. Baba yerimin yanındaki tarlayı da satın aldım ve bir de dam yaptım ve oturdum. Sonra güzel bir ev yaptım. Köyde kaldım. İyi ki kalmışım, saltanattaki ustaları kovmuşlar başlarına bir sürü olaylar gelmiş. Yağdan kıl çekersin gibi kurtuldum.
Aradan zaman geçsin, eğer hakkımı arayabilirsem saltanata giderim. Saltanatın içi dışı yakıyor. Oradan kurtarmak büyük başarı. Ben gitmiş olsam, yaşatmazlardı. Çünkü, padişah karşıtlarının üzerine gidip yakalamıştık. Karakola götürürdük ama biz oradan çıkmadan kafalar uçurulurdu. Böyle bir anlayışın elemanı durumundaydık onun için, hiçbir işe karışmamam, beni kurtardı diyorum.
Sonra paşaların Anadolu olayları başlamış, köye uğrayan askerlerden öğreniyordum.
Dağların arasında bir köydeyim, yine de korktum. Çünkü tanıyan çıkarsa, saltanatta çalıştın damgalısın demektir. Kaldığım saltanat evlerini yaktılar. Yakalanan gitti fakat tek yakalansan kurtaramazsın.
İstanbul çileydi, saltanat çekilir gibi değildi. Köyde de dünya yansa haberin olmuyordu.