Çamurlu suda uğraşanları merakla izledik. Üç kişiydiler, ikisi erkek ve bir de bayandı. Erkeklerin biri yaşlı, diğeri ise gençti. Çamurla olan mücadelelerine şaşırmıştık. Meğer çeltik üretimi için böyle bir ortam gerekiyormuş.
Çamurlu su içerisinde toprakla uğraşmak, çok zor olsa gerekti. Çünkü otursan oturamazsın, dinlenmek o şartlarda mümkün değildi. Rüzgâr da ıslık çalacak kadar esmeye başlamıştı. Onlara yaklaşmamızdan etkilenmiş olacaklar ki, çıkıp geldiler. Ellerindeki fidanları kenara bıraktılar. Kısa bir tanışmadan sonra, ikram ettiğimiz çilek için memnun oldular.
Yaptıkları çalışmayı yaşlı amca anlattı. Şimdiye kadar, tarlayı dikime hazırladık ve şu anda da fidanları yerleştiriyoruz. Koşulların zorluğundan bahsetti ve çektiklerini anlattı. Alışmayan bu şekilde çamur içerisinde çalışamaz, dedi.
Toprak yerine çamur, dedim.
Güldü, gördüğünüz gibi. Fakat çeltik tarımı bir kurallar sistemidir. Gizemli bir tür ziraat, diye de ekledi.
Memlekete gidiyoruz, çamurlu su içerisinde olmanız çok ilginç geldi. Ne yaptığınızı öğrenmek istedik.
Çamurlu su içerisinde çeltik fidanlarını, toprakla buluştururlarmış. Buluşturma olayı zaman alıyormuş. Çünkü, önce gübreyi uygulamak gerekirmiş.
Hepsinin başı sarılıydı, yalnız gözleri görülüyordu. Elleri yanmış deri parçası gibiydi. Başlarındaki sargıyı çıkarttılar. Yaşlı amcanın gözleri çukurdaydı. Elmacık kemikleri dışarı çıkmış ve kulakları yanmıştı. Yanındaki bayanın da başı sarılıydı. Aksi halde güneş yanığı oluyorlarmış.
Dikim işlerinizi kaç günde bitiriyorsunuz? diye sordum.
On, on beş gün çalışırız, dedi.
Çalışmalınızın karşılığını alabiliyor musunuz? Diye sordum.
Bu defa genç, kayığın kaptanı gibi baktı. Zorlanıyoruz, fakat başka şansımız olmadığına göre, çamurlu suyu bırakmayacağız. Genç babasına benziyordu. Bakışları sertti, fakat umutsuzdu.
Çocuklarınızı yanınızda tutabiliyor musunuz, diye sordum.
Nerede, şehirlere kaçıyorlar. Köyler, yaşlılara kaldı. Yarınlarda bu topraklar belki de hiç işlenmeyecek. Gözleri daldı, aktı gitti. Rüyada gibiydi. Hayal alemine daldı, fakat sıkıntılıydı.
Tarımda çalışana bakmıyorlar. Pandemide parası olan da yiyeceğini temin edemedi. Köylerde üreticiler arandı. Yaşantımız çamura uyarlanmış ama ekmeği ondan çıkarıyoruz, dedi.
Yarınların daha iyi olması adına, ürünlerimizin, karşılığını bulamıyoruz. Yine de ata yadigârı bu topraklarda uğraşmak bizlere zevk veriyor.
Yaptığımız çalışma, büyük bir fedakârlıktır. Kişilerin birlik ve beraberliği gibi. Böylece aile olarak güven içerisinde sayılırız.
Bu kadar yoğun çalışmanın getirisi, ancak ailemizi kurtaracak kadardır.
Hasan TANRIVERDİ